Türkiye’nin, AB’nin ve dahi tüm dünyanýn sevimsiz bir süreçten geçtiðine kuþku yok.
Küresel ekonomik kriz tüm dünyayý vuruyor ve biraz daha vurmaya devam edecek.
Bu sürece en hazýrlýksýz yakalanan, doðru tepki veremeyen yerlerin baþýnda da muhtemelen AB Komisyonu ve AB ülkeleri geliyorlar; tek para gibi gerçekten ulusalüstü, ulusal egemenlik anlayýþýný geride býrakan bir uygulamayý milli bütçe politikalarýyla beraber götürmek istemenin faturasýný ödüyor þimdi AB. Çözüm tek paradan geri adým atmak deðil, bütçe politikalarýný milli demokrasilerden kurtarmak yani federalizme doðru ciddi adým atmaktan geçiyor.
Türkiye küresel krizden, en azýndan bugüne kadar, nispeten az etkilenen bir ülke ama yaný baþýmýzdaki Suriye, Irak, Ýran meseleleri, içimizdeki kürt meselesi Türkiye’de hem siyasi hem de iktisadi zorluklar yaratýyor.
Bu kriz ve sorunlar listesini uzatmak mümkün ama bu arada dünya kapitalist sistemi içinde tüm krizlerin, ne kadar aðýr olurlarsa olsunlar, bir gün yine geri dönmek üzere, geçici olduklarýný da unutmamak lazým; dünya tarihi hiç geçmeyecek sanýlan krizler tarihidir bir anlamda.
Her kriz, ayný zamanda ürettiði çözümlerle daha güzel bir yarýnýn da habercisidir; AB ülkeleri, Türkiye bu geliþmeleri ne kadar izliyor bilemiyorum, mesela, ulusal bütçelere denetim, bankalarýna süpervizyon getirerek kriz sonrasýna þimdiden yeni kurumlar ihdas ederek hazýrlanýyor.
Batý dünyasý, müttefik kuvvetler, II. Dünya Harbi’nin en sýcak dönemlerinde, Almanya’nýn yenilmez, sarsýlmaz zannedildiði senelerde, mesela 1941’de, savaþ sonrasý küresel ekonomik ve siyasal düzeni dizayn etmeye baþlamýþ idi bile ve sýcak savaþ biter bitmez Dünya Bankasý ile, IMF’si ile, Birleþmiþ Milletler’i ile yeni küresel sisteme start verilivermiþ idi.
Gelelim Türkiye’ye; iktisadi anlamda son on senede büyük baþarýlara imza atan ülkemiz acaba küresel kriz sonrasýna ne ölçüde hazýrlanýyor, küresel geliþmeleri ne kadar izliyor, bu muhtemel kurumsal geliþmeler karþýsýnda ne gibi uyum mekanizmalarý düþünüyor?
Ekonomik kriz sonrasý Türkiye-AB iliþkilerinin yeniden hareketleneceði kesin zira bu ikinci hareketlenme dönemi her iki taraf için de adeta kaçýnýlmaz ve yararlý.
Suriye’de, yarýn ya da yarýndan biraz sonra Esad gidecek; en basiti, bu ülkede bir yeniden inþaa süreci baþlayacak, Türkiye bu sürece nasýl katký yapacaðýna þimdiden kafa yoruyor mu?
Küresel ekonominin motorlarý yeniden hýzla dönmeye baþladýðýnda hangi seviyelere çýkacaðý bilinemeyecek petrol fiyatlarý ihtimaline karþý Türkiye nasýl bir enerji politikasý geliþtiriyor?
Kriz sonrasý oluþmasý muhtemel yeni küresel sistemde kürt meselesini çözmeden bir yerlere gelinemeyeceði aþikar iken, bu sorunun nihai, en azýndan etkin bir çözümüne yönelik devlet ne türlü projeler geliþtiriyor?
Konudan anlayan, anlamayan herkes Ortadoðu’da çok uzun olmayacak bir vadede sýnýrlarýn deðiþebileceðini ifade ederken, Türkiye bu ihtimale karþý ne gibi alternatif planlar hazýrlýyor?
Tüm bu sorularý Türkiye’nin geneline, devlete, düþünce kuruluþlarýna, üniversitelere bir eleþtiri olarak sormuyorum; yegane kaygým, kriz sonrasý oluþacak yepyeni olanaklar, fýrsatlar, zorluklar dünyasýna bir kez daha hazýrlýksýz girmemizdir.
Yeni küresel düzene Türkiye’nin eski, 20. Yüzyýldan kalma sorunlarýný mutlaka geride býrakarak girmesi þart; hangileri derseniz, mesela kürt meselesini yani yurttaþlýk meselesini, alevi meselesini, yani yine yurttaþlýk meselesini, en zor meselemiz olan kayýtdýþý ekonomi ve vergi meselemizi, kamunun saydamlýk sorununu, 12 Eylül 1980 düzeninin tüm hukuki ve kurumsal süprüntülerini, vs.
twitter.com/KarakasEser