Kriz yönetimi

Gezi Olaylarý’nýn büyümesinde ‘Erdoðansýz bir Türkiye’ özlemini duyan dýþ unsurlarýn rolü büyüktü. Ancak, basit bir protestonun büyük bir soruna dönüþmesinde önemli nedenlerden biri de kötü kriz yönetimiydi. Maksadý aþan söylem, iyi niyetli gruplar ile þiddet yanlýsý gruplarý ayýrmadaki yetersizlik, göstericileri uzun süre polis ile karþý karþýya býrakmak ve diðer önlemleri geç devreye sokmak, olaylardaki terör örgütlerini geç fark etmek vs. kriz yönetimindeki önemli zaaflardý. Türkiye, Gezi’de özellikle ilk hafta adeta sürüklendi.

Türkiye bugün yeni bir krizle, hatta krizlerle karþý karþýya. Eðer bu kez de benzeri hatalar yapýlýr ise yeni bir sürüklenme yaþanabilir ve bu krizde ilki kadar þanslý olmayabiliriz

***

Öncelikle, ortada birden fazla sorun var. Hepsini tek bir torbaya atýp, hepsine aspirin bir çözüm bulamayýz. Sorunlardan ilki, Cemaat ile Hükümet arasýndaki iplerin kopmuþ olmasý. Ýçeride ve dýþarýda bazý çevreler neredeyse 10 yýldýr bugünlerin hayalini kuruyorlardý, görünen o ki baþardýlar. Artýk Cemaat ile Hükümet ayný saflarda deðil.

Bu durumun en önemli sakýncasý geçmiþte Hükümet’i koruyan ve kollayan bazý unsurlarýn artýk eskisi kadar istekli olmayacaðý, hatta tam tersi yönlere meyledeceðidir. Bundan daha önemlisi, Cemaat’in tamamýna yakýný iktidar partisinin tabanýdýr. 1 Ocak 2013 ve 6 Haziran 2013 tarihli ‘Dört derste hükümet nasýl devrilir?’ yazýlarýmda hükümeti iktidardan indirmek için tabanda parçalanmalarýn hedeflendiðini ifade etmiþtim. Baþka bir deyiþle, tabaný parçalama giriþimlerinde Cemaat örneði son olmayacaktýr.

***

Baþbakan Erdoðan’ý ve kabineyi koruma çabasýna giren pek çok yorumcu meseleyi sadece Cemaat-Hükümet çarpýþmasý olarak görüyor ve herkese “cemaatten misin, hükümetten mi” diye soruyor. Benden deðilsen ondansýn tarzýnda bir kutuplaþmanýn Hükümet’e fayda saðlayacaðýný sanmýyorum. Böyle bir kutuplaþmada insanlarý taraf tutmaya zorlamak muhalefeti geniþletebilir. Çünkü bu meselede sadece iki aktör yoktur. Yaþanan krizi sadece bu iki aktöre baðlarsanýz yaptýðýnýz hiçbir analiz gerçekçi olmaz.

***

Gezi olaylarýnda çevre ve gösteri hakký muhaliflerin meþrulaþtýrma araçlarý olmuþtu. Þu anki krizde ise yolsuzluk, rüþvet ve usulsüzlük meþrulaþtýrýcý araçlar olarak kullanýlýyor. Eðer Hükümet savunma refleksiyle yolsuzluk iddialarýný yeterince dikkate almayan bir izlenim verir ise bazýlarýnýn ‘algý operasyonu’ dedikleri þey gerçekleþir ve iddialar kamuoyu nezdinde gerçekmiþ gibi algýlanýr. Þu anki krizin en önemli kýsmý da burada yatýyor zaten. Hükümet, mahkemeye ve kolluða müdahale ediyor izlenimi vermekten olabildiðince kaçýnmak zorundadýr.

Son olarak operasyonun arkasýnda Ýsrail, ABD, Ýngiltere veya derin bir çetenin olduðu iddialarý genel bir suçlamanýn ötesine geçmelidir. Ýsrail bu olayda kimler vasýtasýyla müdahil olmuþtur? ABD’nin rolü nedir? Savcýlar veya polis Ýngiltere ile mi baðlantýlýdýr? Derin çete kimlerden oluþmaktadýr ve lideri kimdir?

Eðer bu sorular detaylý bir þekilde cevaplanamaz ve sadece muðlak suçlamalar olarak kalýr ise kamuoyunu ikna etmek güçleþecektir. Bu noktada en büyük görev ise herhalde istihbarata düþmektedir.

Son olarak, Baþbakan Erdoðan’a dönük dýþ dünyadaki memnuniyetsizlik “tüm dünya Erdoðansýz bir Türkiye istiyor” þekline sokulmamalýdýr. Baþbakan Erdoðan’ý düþürmek için bazý ülkelerin ciddi bir þekilde çalýþtýðýný çeþitli defalar ben de ifade etmiþtim. Ancak bu tespiti belli bir dozun üzerinde tekrarlar iseniz sanki tüm dünya Baþbakan’a karþýymýþ gibi bir algý doðar ki bu da Hükümet’e yarar deðil, zarar verir.