Küçük Stalin!

Kobani’de büyük bir insanlık direnişi sergileniyor... Değerler savunuluyor... 

Bunu diyen kişi, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim...

Kobani’de tuhaf vahşi örgütün saldırılarına karşı bir direniş var, doğru... İlle de “büyük insanlık direnişi” ve “değerlerin savunulması” diye kutsal bir çerçeve çizmek gerekmiyor. Vahşi bir saldırıya karşı insanlar Kobani’yi savunuyor. Hepsi bu... Ama Salih Müslim “bütün bir insanlık adına” savaştıkları iddiasında...

İki cümlesinden biri “değerler” ve “kazanımlar...”

Müslim’in “değerler”le neyi kastettiğini ne bilmiyoruz.

Herhalde “devrimin kazanımları”ndan bahsediyor.

Devrim yapmışlardı hani, on binlerce Kürdü güneye sürmüşlerdi... Devrime karşı çıkanları da “Kürt düşmanı”, “IŞİD” yandaşı” filan ilan etmişlerdi. Hasan Cemal’in çok sevdiği devrim hani...

Devriminin (!) tehlikeye girmesinden endişe ediyor Salih Müslim...

Diyor ki: “Dünya bize yardım etsin. Ağır silahlar göndersin. Tank göndersin... Tankları çalıştıracak uzmanlar göndersin... Türkiye’ye de baskı yapsın.”

Dünya Türkiye’ye niye baskı yapsın?

Koridor için.

Türkiye dünyanın baskılarına direnemeyerek askeri bir koridor açacak, bu koridordan (yani Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinden) silahlar gidip gelecek, hem IŞİD belası savuşturulacak, hem de devrim korunmuş olacak; ama topraklarını silah ve militan geçişlerine açan Türkiye hiçbir şeye karışmayacak. Kendi sınır güvenliği için tedbir bile almayacak...

Efendim, “sınır güvenliği” diye tutturan Türkiye kötü niyetliymiş... Tampon bölge oluşturma fikri de, bu kötü niyetin bir ürünüymüş. Türkiye bölgede askeri bir oldubitti yaratmaya çalışıyormuş.

Bunu diyen kişi de Salih Müslim...

Bir aralar, “Türkiye asker göndersin” diyordu... Amerikalılarla yaptığı görüşmeden sonra fikir değiştirdi, “Türkiye asker gönderirse, bunu işgal sayarız” demeye başladı.

PYD militanları ağır silahlarıyla ellerini kollarını sallayarak Türkiye toprakları üzerinden geçecek, her türlü askeri hareketlilikte bulunacak ama bölgedeki savaşın ağır faturasını ödeyen ve kapısına dayanmış milyonlarca mülteciyle nasıl baş edeceğini bilmeyen Türkiye kendi sınırları içinde bile askeri hareketlilikte bulunamayacak.

Bunu istiyor Salih Müslim...

Dahası, uğradıkları saldırıyı (utanmadan ve perva göstermeden) Türkiye’ye fatura ediyor.

Dün, PKK’ya yakınlığıyla bilinen bir haber sitesine yaptığı açıklamada, IŞİD teröründen Türkiye’yi (dolaylı olarak) sorumlu tutan birtakım tuhaf ve karmaşık laflar etti... Belli ki bir yerlerden “sufle” alıyor arkadaş.

Bir de talepte bulundu: “Türkiye IŞİD’in bir terör örgütü olduğunu açıkça ilan etmelidir...” 

Hasan Cemal çok hoşlanmıştır bu çıkıştan...

Paralel unsurlar da çok hoşlanmıştır.

İhtimal ki, PYD’nin terör örgütü olmadığını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu da çok hoşlanmıştır.

Hoşlananlar var olsun ama Türkiye Salih Müslim gibilerin ağzına bakarak hareket edecek bir ülke değil...

IŞİD elbette bir terör örgütüdür.

Bu defaatle açıklandı.

IŞİD terör örgütüdür de, katil Esat’la işbirliği yapan, bölgede terör estiren, “devrim” adı altında olmadık rezillikler sergileyen (yani kendi ırkdaşlarına zulmeden) PYD terör örgütü değil midir?

Türkiye niçin birinden birini seçsin?