Gazze’nin yaralarý sarýlmadan, Kudüs’ten siren sesleri gelmeye baþladý. Ýsrail, kimbilir yine hangi planlarý yapýyor? Müslümanlarýn ilk kýblesi Mescid-i Aksa’dan kurþun ve bomba sesleri yükseldi. Ýsrail polisi, Ýslam dünyasýnýn üçüncü en kutsalý olan El Aksa camiini bastý.
Önce Müslümanlarýn camiye giriþlerine yasak getiren Ýsrail, Yahudilere kapýlarý sonuna kadar açýnca olaylar baþladý.
Camiinin içine atýlan gaz bombalarý, avludan yükselen silah sesleri görüntülere yansýdý.
Tam da Gazze’nin yeniden inþasýný konuþuyorduk. Kýþ gelirken, çadýrlarda yaþayan Gazzeliler’in baþlarýný yeniden bir çatýnýn altýna sokabilecekleri günlerin umudunu yakalamaya çalýþýyorduk.
Gazze, Ýsrail’in havadan ve karadan bombalamasýyla yerle bir olmuþtu. Birleþmiþ Milletler’in Gazze’nin yeniden inþasý için baþlatmayý planladýðý çalýþmalar, Hamas’la istiþare edilmeden “dostlar alýþveriþte görsün” mantýðýyla baþlatýldýðý için kadük kalýyordu. Ancak Gazzeli çocuk yýkýntýlar arasýndaki yuvasýna kavuþamadan bir yaz daha bitip, mevsim kýþa evrildi. Aklýmýz Gazze’deyken, Kudüs’ten dumanlar yükselmeye baþladý. Ah Kudüs, ah... Bin yýllarýn izlerini boynunda bir gerdanlýk gibi taþýyan asil bir kadýndýr Kudüs...
Ýsrail’in koparýp almaya çalýþtýðý tarihine sýmsýký sarýlan Kudüs.
Namusu gibi, sevdasý gibi sarmaladýðý geçmiþini zorba Yahudi devletine vermemekte direnen Kudüs...
Kubbet-üs-sahra’da sadece kadýnlarýn ibadet edebildiklerini gördükten sonra emin olmuþtum, Kudüs bir anadýr.
Geçtiðimiz Ramazan ayýnda gittim Kudüs’e. Sadakataþý derneði, Mescid-i Aksa avlusunda iftar yemekleri veriyordu. Güzelim Gazze Þeridi, Ýsrail bombalarý altýndaydý. Birkaç gün sonra da kara harekatý baþladý zaten.
Kudüs’te kaldýðýmýz otel Mescid-i Aksa’nýn yanýbaþýndaydý. Akþam bastýrýnca sokaklarda baþlayan küçük çaplý eylemleri otelin terasýndan izlemek mümkün oluyordu.
O günlerde dikkatler Gazze’deydi.
Gazze’nin yaralarý sarýlmadan, Kudüs karýþtý.
Ýsrail, binyýllardan gelen hýncýný çýkarmak için bahane üstüne bahane yaratýyor.
Yerleþimleriyle Filistinlileri her geçen gün daha da dar bir alana hapsederken, kutsal mekanlara saldýrmakta behis görmüyor.
Bugünün politikacýlarýyla sýnýrlý olmayan ve Ýsrail devletinin varlýk nedeni olan bir agresiflik sözkonusu.
Zaman zaman yoklamalar yaparak zayýf halka gördüðü noktalara yüklenerek bir zinciri kýrmaya çalýþýyor.
Son saldýrý da bu mantýðýn bir ürünü ve aslýnda son olmayacak.
Ýsrail, binlerce Filistinliyi öldürdüðü operasyonlarýna dünyanýn gözü önünde devam edecek. Bu vahþette, sessiz kalarak cinayete ortak olan uluslararasý karar vericilerin payý da gözardý edilmemeli.
Bu saldýrganlýkla baþa çýkmanýn tek yolu ise adýna uluslararasý diplomasi denen suç ortaklýðýný reddetmek ve Kudüs’e sahip çýkmaktan geçiyor.