ABD Başkanı Donald Trump’ın büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararı bölgeyi yeniden uçurumun kenarına getirdi. Bu karara karşı çıkan Filistinliler kameraların önünde, hunharca katledildi. 62 Filistinlinin öldürülüşünü tüm dünya neredeyse canlı yayında izledi. Televizyon ekranlarında yer alan diğer kelebekte ABD elçiliğinin açılış görüntüleri vardı. Eş zamanlı bu iki gelişme Filistin’deki adaletsizliğin, gaddarlığın, Siyonist ahlaksızlığın ve dünyanın umursamaz tutumunun özeti gibiydi.
Ankara bu katliama sert tepki gösteren neredeyse tek ülkeydi. Üç günlük yas ilan edildi. İsrail’in Ankara Büyükelçisi diplomatik bir dille sınır dışı edildi. İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü toplantıya çağrıldı. Kudüs için -ilki yarın yapılacak- dev mitingler tertip edildi.
Ankara’nın bu tepkisi elbette Kudüs’ün öneminden kaynaklanıyor. Kudüs ilk kıblemiz. Manevi kalbimiz. Ancak daha fazlası da var. Çünkü Washington-Tel Aviv hattındaki Siyonist klik Kudüs’ün ötesine geçen tehlikeli bir planı uygulamaya koymuş görünüyor.
Bu köşede birçok kez anlatmaya çalıştım ancak fotoğrafı net görmek için bazı şeyleri yeniden vurgulamakta fayda var. Bu tehlikeli planın birbirinden bağımsızmış gibi görünen ancak sonuçları birbiriyle doğrudan ilintili üç aşaması bulunuyor.
Bir. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması... Bunun ikinci adımı Filistin’in parçalanması. Filistin’in parçalanması için Mahmud Abbas’ın görevden ayrılmasını ve yerine Muhammed Dahlan’ın geçmesini bekliyorlar. (Filistin’i parçalama planının tüm detaylarını 5 Nisan’da bu köşede yazmıştım.)
İki. İran etkisinin Suriye’de kırılması... Bu plan Aralık 2017’de Hamas içindeki İran’a yakın isimlere düzenlenen suikastlarla başlamıştı. Aynı zamanda Katar’a abluka, Lübnan’ın dizginlenmesi hamlesiyle devam etti. Şimdi İsrail savaş uçakları Suriye’deki İran hedeflerini vuruyor. Trump’ın İran nükleer anlaşmasından çekildiğini açıklaması da bunun bir parçası.
Üç. Kırılan İran etkisini tamamen sınırlayacak ve Türkiye’yi çevreleyecek bir hamle yaparak Suriye’nin kuzeyinde PKK devletinin kurulması. Barzani’ye referandum telkini de bunun bir parçasıydı ancak Türkiye, İran ve Irak ortak adım atarak buna izin vermedi.
Bu üç aşamalı planın altında ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır imzası olduğunu belirterek şunu vurgulayalım:
Ankara için Kudüs’ün statüsü hayatidir. Değiştirilemez. Ankara için PKK devletinin kurulması da ulusal çıkarları için büyük bir risktir ve bunu hiçbir zaman kabul etmez. Türkiye’nin bu iki konudaki tutumu nettir. İran’ın etkisinin Suriye’de kırılması –eğer yerini Türkiye’ye müzahir güçler dolduracaksa- Türkiye’nin çıkarına olabilir. Ancak bu Suriye’nin bölünmesine yol açacak bir süreci başlatırsa Ankara buna da izin vermeyecektir.
HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koyamamanın bedelini ödüyor. Parti yönetimi tabanda bir kopma yaşanmaması için Selahattin Demirtaş’ı cumhurbaşkanlığına aday gösterdi. Demirtaş 53 kişinin hayatını kaybettiği 6-8 Ekim olayları nedeniyle tutuklu yargılanıyor. HDP Demirtaş’ı aday göstererek mağduriyet algısı üzerinden oylarını koruma hesabı yapıyor. Bu arada Demirtaş mesajlarını Twitter üzerinden veriyor. Yoğunluklu olarak esprili bir dil kullanıyor. Bu esprili mesajları okurken insan zihni Yasin Börü ve arkadaşlarının vahşice katledildiği 6-8 Ekim olaylarına gidiyor. “Bu esprilere Yasin Börü de gülüyor mu” diye sormamak elde değil.
AK Parti 24 Haziran seçimlerinde rekor milletvekili aday adayı başvurusu aldı. Başvuru sayısının 7 bin 500’ü geçtiği biliniyor. Mülakatların ardından aday profilleri üzerinde çalışılma başlatıldı. Edindiğim bilgilere göre AK Parti genel merkezinin dokuzuncu katındaki salonda yapılan bu çalışmalarda sona yaklaşılıyor. 7500 aday adayı tek tek incelendi. Büyükşehir olmayan iller için AK Parti’nin göstereceği adayların tamamı belirlendi. AK Partililerin “kozmik oda” yakıştırması yaptığı dokuzuncu kattaki salonda bu kez Büyükşehirlerden gösterilecek adaylarla ilgili çalışma başlatıldı. AK Parti milletvekili adaylarını bu çalışmadan çıkacak sonuca göre açıklayacak.
