Kudüs'teki Mevlevihane'nin hazin hatırası...

"Mevlevî Taburu teşkil eyledi Sultan Reşad

Avn-i Hakk'la eyleriz meydan-ı harpte bir cihad"...

1. Dünya Savaşı sırasında, Konya'da buluşup, Filistin Cephesine gitmek üzere birleşen mevlevi şeyhi ve müridanı için söylenmiş bir beyit bu... Gönüllü alayını görünce, Halep mevlevihanesi Şeyhi Ahmet Remzi Dede'nin kaleme aldığı bir şiirden...

Yol ve iaşe masraflarını kendileri karşılamak üzere kurulan ''Mücahidin-i Mevleviye Alayı' 1. Dünya Savaşına katılırlar. Rahmetli Süheyl Ünver hocamızın tespitlerine göre; alay 1026 kişiden oluşmaktaydı, 110 kişi Konya Mevlevihanesinden, 138 kişi ise Yenikapı Mevlevihanesinden iştirak etmişti, her yerden mevlevi şeyh ve dervişleri bu alaya iştirak ediyorlardı. Cebel-i Lübnan'da Orduya intikal ederek talim görürler, oradan Filistin Cephesine giderler... Bugün halen Kudüs'teki mevlevihane, onların hatırasını taşır...

Bursa Mevlevihanesi Şeyhi ve 67 dervişi de bu cihad-ı mukaddes alayındadır, Filistin Cephesine giderler lakin içlerinden geri dönen olmaz... Ardından çok zorlu yıllar gelir, savaşlar ve mağlubiyetler bitmek bilmez, nihayetinde Bursa'daki mevlevihane 1925 yılında kapatılır. Uzun yıllar su deposu olarak kullanılır, 1958 yılında bir kısmı ihya edilir.

Metruk bir uykuda geçen 1 asırlık uykunun ardından, Bursa Mevlevihanesi geçtiğimiz Ekim ayında ihya edilerek, yeniden hayata döndürüldü... "Semahane", "Türbe, Meydan-ı Şerif ve Matbah-ı Şerif" ve "Dedegan Hücreleri ve Selamlık' kısımları 1656 yılındaki esaslara göre yeniden inşa edildi. Bursa Belediye Başkanı Alinur Aktaş'ın ifadesine göre; Dedegan Hücreleri ve Selamlık bölümünde, Bursa Uludağ Üniversitesi işbirliğiyle uzmanlık seviyesinde musiki ve hat dersleri verilecekmiş. Haftalık sohbet programları, sema gösterileri, musiki ve hat dersleri ile Mevlevi kültürü tüm yönleri ile bu mekanda yaşatılacakmış...

.......................

Kendi cevherlerimizden haberimiz yok...

750. Vuslat yıldönümünde Mevlana Celaleddin-i Rumi tüm dünyayı aydınlatmaya devam ediyor. Divan'ı halen dünyada en çok okunan şiirlerin başında geliyor. Batı'da kalbi İslam'a uyanan pek çok kişi, Mevlana'nın sözlerini ve ney'i dinleyerek kalkıyor uykusundan...

Mevlânâ'nın ahlâk öğretisi, gönlü, ruhu merkeze alıp insanı akıl ve aşk temeli üzerinde yeniden inşa etmeye çalışan ahlâkî bir mimariye benzer. Bu ahlâkî mimari, temelde âyet ve hadislerin tasavvufî yorumuna dayanarak kendine has bir felsefi terminoloji kurar.

Anadolu'nun İslamlaşması; Türklerin gazavat aşkı ile bir serhad ülkesi haline dönüşmesi sonucunda gerçekleşmiştir. Gazavat aşkında pazunun gücü ve kılıcın maharetinden evvel, Allaha adanmışlık ve Resulullah sevgisi vardır.

Bu terbiyenin ismi ilayı kelimetullah'tır ve İslam'ın bayraktarlığını yapacak bir milletin ruhunu aydınlatacak güçtedir.

Anadolu'da kalbe işleyen ve insanı adeta yeniden inşa eden bu dönüşüm, gönül erlerince üstlenilmiştir. Hacı Bayram Veli'ler, Hacı Bektaş Veliler, Yunus Emreler, Seyyid Burhanettinler, Mevlana Celaleddinler, gönüllere işleyen öğretileriyle; insanı Hz. İnsan, toplumu ise millet yapma vazifesini üstlenmişlerdir...

Şiir sırlarla dolu bir edebi türdür...

Anadolu insanını, Allah'ın ayetlerinden sonra en çok etkileyen sanattır şiir.

Mevlana'nın asırlar ötesinden yükselen ve tükenmeyen tesirinde de şiirin imkanlar açan yönü hakimdir. Bugün tüm dünyayı etkileyen ve dönüştüren öğretilerinin halen şiir yoluyla dalga dalga yayılıyor olması üzerinde zihin yormamız gerekmez mi?

Hz. Mevlana'nın meşhur '7 Öğüdü'' ile selamlayalım gönül erlerini öyleyse... .

1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

6. Hoşgörmekte deniz gibi ol.

7. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.