Küfrediyorsunuz yahu! Zekâ bunun neresinde?

Zekâyla, bilgiyle, “entelektüel donanýmla” kalkýþan ve muarýzlarýný “komploculuk” gibi eziklik barýndýran yordamlara sarýlmakla suçlayan arkadaþlar, Moody’s’in kararýný, “bakýldýðýnda, iyiliðimize bir karar olarak da okunabileceðini” söylüyor. 

Ben ne diyeceðimi þaþýrdým.

Baþkasýný “zekâsýzlýkla” suçlayýp, bunlarý söyleyebiliyorsanýz, sizde baþka bir halet aramalý.

Hele, bütün “mesainizi”, bütün “saygýn” entelektüel birikiminizi, “üst akýl yoktur” kabulü için çarçur ediyorsanýz ve zaten spekülatif bir alana has olan ve ancak bir spekülasyonlarla kavranabilecek bir þeyin ete kemiðe bürünemeyeceðini kanýtlamak gibi nafile bir çýrpýnýþ içindeyseniz, orada ayrýca kötü niyet aramalý.

Þunu diyen sizsiniz (ima ettiðiniz þekliyle aktarýyorum)“Üst akýl diye bir þey yoktur. Üst akýl diye bir þey olsaydý, kredi derecelendirme kuruluþlarýna emrederdi, kredi notumuz düþürülürdü...”

Bunu dediðiniz an, kredi derecelendirme kuruluþlarýný harekete geçirecek bir (siyasal) gücün varlýðýný kabul etmiþ oluyorsunuz. Daha doðrusu, söylediðiniz þey, zýmnen, Erdoðan’ýn söylediklerini içeriyor.

Ben bir “üst akýl” olduðuna inanýyor muyum?

Bu konuda daha önce (“üst akýl” kavramlaþtýrmasýyla ödeþen bir gazeteci grubunu iþaretle) bir yazý yazmýþtým.

Mayýs ayýndan beri devam eden bu tartýþma, “üst akýl” kavramýnýn kendisinden çok, bu kavramý ya da kavramlaþtýrmayý sýklýkla kullanan Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’ý itibarsýzlaþtýrma (itibarsýzlaþtýrma ve söylemlerinin altýný boþaltma) amacý güdüyor.

Hep þöyle þeyler yazdýlar:

Her þeyi üst akýlla, þer cephesiyle, faiz lobisiyle açýklamak komploculuktur... Bu, diktatörce uygulamalarýna mazeret üretemeyenlerin (yani “diktatörlük görüntüsü” oluþturmaktan kaçýnmayanlarýn, yani Erdoðan seviyesizliðindeki siyasetçilerin, yani kapýkulu ve yanaþmalarýn) baþvurduðu bir yöntemdir.

Demek ki “üst akýl” kavramý, bazýlarý için, bir tür “siyasi hesaplaþma aracý”ymýþ.

Zekâyla kalkýþtýðýný söyleyen arkadaþ bu hesaplaþmanýn neresinde duruyor?

Onun derdinin daha büyük olduðunu düþünüyorum.

Belki de uluslararasý siyasal/ekonomik iliþkilerin “steril” bir düzlemde yürüdüðüne inanýyor ve bizi de buna inandýrmaya çalýþýyor.

Ne karþýlýðýnda böyle yorucu ve zahmetli bir iþe giriþtiðini bilmiyorum. Zekâmýzýn kavrayabileceði basitlikte anlatýrsa, anlamaya çalýþýrýz.

Biraz yukarýda (“üst akýl”dan bahisle) “spekülatif bir kavramlaþtýrma” ifadesini kullanmýþtým.

Evet, ben merak ediyorum.

Kimdir bu üst akýl?

Merak ediyorum ama bir taraftan da anlamaya çalýþýyorum.

Daha önce de yazmýþtým: Sýrtýnda yumurta küfesi bulunan (ve tabii elinden dünyanýn istihbarat bilgisi geçen) insanlarý da anlamak lazým...

Her þeyi bütün açýklýðýyla konuþamazlar.

Bir “limit”le sýnýrlýdýrlar.

Bir güvenlik sorunudur bu, belki bir tür tedbirdir.

Kerry mesela, Erdoðan’la görüþtüðünde, her þeyi bütün açýklýðýyla konuþmadý. Joe Biden ülkemizi ziyaret ettiðinde, birtakým anýþtýrmalarda bulundu, diplomatik dille birtakým yalanlar söyledi ve ilginçtir, “üst akýl”la savaþtýðýný söyleyen Erdoðan’ýn bu savaþýmýný öven sözler söyledi.

Rahmetli Turgut Özal, devri iktidarýnda, sürekli güç odaklarýndan yakýnýr, “Türkiye’nin önündeki tek engelin güç odaklarý olduðunu” iddia ederdi. Bazen (canýný çok acýttýklarýnda), televizyona çýkýp bazý ifþaatlarda bulunacaðýný söyler, halký ekran karþýsýnda toplardý ama herhangi bir açýklama yapmazdý.

Dönemin “çok akýllý” ve “zeki” insanlarý da, “güç odaklarý” söyleminin altýný boþaltmak için iþi makaraya dökerlerdi.

Hem “açýkla bakalým þu güç odaklarýný” diyerek kendilerince dalgalarýný geçerler ve ANAP iktidarýnýn varlýk sebebi haline gelmiþ politikalara saldýrýrlardý, hem de Özal’ý muhayyel düþmanlarla savaþmakla, komploculukla, meseleyi sulandýrmakla suçlarlardý.

Erdoðan’a doðrudan saldýramýyorlar.

Bunun yerine, içinde “üst akýl” geçen zekice yazýlar yazarak, dolaylý küfür yolunu seçiyorlar.