Küfür devam eder zulüm devam etmez

Mısır yargısı adaletin değil siyasetin emrinde cinayet üstüne cinayet işliyor.
30 yıl ülkeyi ağır bir baskı ile yöneten, muhaliflerini şiddet kullanarak bastıran, ülkeyi soyup soğana çeviren, İsrail ile işbirliği yapan ve Mısır halkının isyanıyla tahtından indirilen Hüsnü Mübarek beraat etti. 

Mübarek,  Mısır halkına darbeci General Sisi’nin arkasında durmaları tavsiyesinde bulundu!

Buna mukabil Mısır’ın ilk ve tek seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi 20 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı, devam eden diğer davalardan idama çarptırılma ihtimali var.

***

Arap Baharı ile başlayan halkların uyanış ve diriliş hareketi  İsrail’i dolayısıyla batıyı korkuttu.

Arap dünyasında yapılacak özgür seçimlerde dindarların iktidar olduğunu ve olacağını gören İsrail sempatizanları Arap baharını kışa çevirmek için her yolu denediler.

Tunus hariç başardılar da. Tunus’da da Mısır örneğinin tekrarlanmaması için Nahda hareketi frene basarak basiret gösterdi.

Mısır’ın yanı sıra Suriye, Libya ve Yemen’de de demokrasi hakim olsaydı yönetimler milli irade ile belirlenseydi Filistin sorunu Filistinliler lehine İsrail aleyhine gelişecekti.

Bu gelişme diğer İslam ülkelerini de etkileyecek İslam dünyasının topyekûn dirilişi gerçekleşecekti.

Bu gelişmeler batının topyekun çıkarlarına da zarar verecekti.

***

İşte bu muhtemel gelişmeyi engellemek için batı dünyası ve İslam dünyasının monarşileri elbirliğiyle Mısır’daki seçilmiş cumhurbaşkanının düşürülmesini desteklediler ve seçimle işbaşına gelmiş partileri terör örgütü ilan ettiler.

Yetinmediler darbe ile düşürülen cumhurbaşkanını ve seçilmiş insanların mahkûm edilmesine seslerini çıkarmadılar.

Yüzlerce idam kararı müftülüğe sevk edilirken ne doğudan ne batıdan tek bir itiraz cümlesi duyulmadı.

Tam tersine bu kararların arkasında duran yönetimin sırtları -hem batılı hem doğulu siyasetçiler tarafından ödüllendirilircesine- sıvazlandı.

***

Batının ikiyüzlülüğü elbette ki Müslümanların kusurlarını örtmenin bahanesi olmaz/olmamalıdır.

Arap baharı, Libya, Yemen ve Suriye’de daha beşikte iken boğuldu.

Mısır baharı ilk etapta başarıyla tamamlandı. Seçimler yapıldı yeni anayasa yazıldı. Her şey yolunda giderken karşı devrimin ayak sesleri duyulmaya başladı.

Muhaliflere niye muhalefet ediyorsunuz denmez. Onlar görevlerini yapıyorlar. Mısır konusunda da İsrail, ABD, Avrupa ve İslam dünyasının halkından korkan yönetimleri Mısır’daki meşru yönetime karşı çifte standartlarını uyguladılar.

Dediğim gibi düşmana niye düşmanlık ediyorsun denmez, görevlerini yapıyorlar.

Önemli olan onlara karşı sen gereğini yapıyor musun?

***

Mısır’daki devrimin bu hususta çok büyük bir kusuru vardı ve o kusuru sebebiyle karşı devrim adım adım meşru yönetimi işlemez hale getirmekte idi.

Devrim yasama ve yürütmede hedefine ulaşmıştı ancak yargıda devrim bir yana karşı devrim taraftarları yargıyı elinde tutuyordu.

Siyasi konulara  bakacak ve devrimi koruyacak bir yargı mekanizması  kurulmamıştı. Siyasi meselelere de Mübarek’in kadrosunda oluşan yüksek mahkeme bakıyordu.

Meşru yönetimin attığı her adımı yüksek mahkeme engelliyordu.

Hatta bu mahkeme seçimlerde kontenjan adaylarını bahane edip parlamentoyu bile feshetti.

Sonuç malum. 30 Haziran’da hükümet aleyhtarı  büyük gösteriler yapıldı, 3 Temmuz’da asker yönetime el koydu. Anayasayı askıya aldı.

Mısır’daki askeri darbeden önce yargı her gün bir darbe gerçekleştiriyordu!

***

Şimdi o yargı yüzlerce masum insana idam cezası veriyor. Ağır hapis cezalarının haddi hesabı yok.

Ve bütün dünya biliyor ki bu yargı darbe yargısıdır ve hukuk yerine darbecilerin isteğini yerine getirmektedir.

Hani “Sizi buraya getiren irade böyle istiyor” diyen yargı vardı ya aynen öyle.

Onlara da diyecek sözümüz yok. Çünkü onlar da kendilerinden bekleneni yaptılar/yapıyorlar.

***

Asıl sözümüz darbe yönetimine ve dolayısıyla bütün haksızlıklara destek veren batı dünyasına da değil, asıl sözümüz onlarla birlikte zulme alkış tutan ve zalime her türlü desteği veren sözde Müslümanlara.

Mısır darbecilerinin yaptığı apaçık bir zulümdür.

Darbecilerin emrindeki yargının yaptığı da zulümden beterdir.

Bu zulme ses çıkarmayan batı dünyası da uşakları da bu zulmün ortağıdır.

Bütün dünyanın zulme destek olduğu bu ortamda sadece Mısır’dakine değil dünyadaki tüm haksızlıklara karşı tek güçlü itiraz sesi sadece Türkiye’den yükselmektedir.

Bu sesi de boğmak için Gezi’den bu yana her türlü senaryo sahne almaktadır.

Varın gerisini siz hesap edin.