Biz Müslümanlar bildiklerimize uygun yaþamaya gayret eder ve doðru bildiklerimizi de paylaþmak isteriz. Buna bir çeþit murakabe diyebiliriz.
Fýkhýn tanýmýný "bütün Müslümanlar için lehimize ve aleyhimize olaný bilmektir" þeklinde yazdýðýmýzý hatýrlatýyorum.
Böyle bakýnca da milletimizin, Müslümanlarýn ve insanlýðýn hayrýna olaný talep etme, þerrine olana da engel olma vazifesinde olduðumuzu düþünürüm.
Peygamber Efendimiz iki farklý beldede iki farklý okul kurdu. Mekke'de Dârülerkam'ý, Medine'de Ashab-ý Suffe'yi kurdu.
Dârülerkam Ýslam'ýn oluþum döneminin eðitim kurumuydu. Ashab-ý Suffe yeni bir medeniyetin, yeni bir devletin akademisiydi.
Hz. Peygamber bu kurumlarda irade eðitimini, ruhsal eðitimi, þahsiyet ve kiþilik eðitimini vererek bir toplum inþa ediyordu.
Ýslami mefkurenin temel dinamiklerini içeren ayetler iniyor, bu meyanda da Allah'ýn birliði, Risalet ve ahiret perspektifinde ihata edilmeye çalýþýlan bir eðitim süreci iþliyordu.
Sahabeler peygamberin yaþadýðý ruhsal coþkuyu hissediyordu ve iliklerine kadar kalpleriyle, ruhlarýyla, akýllarýyla onun yanýnda muhteþem bir þahsiyet inþasý ve örnek ve öncü bir kadro yetiþiyordu.
Birbirlerinden ayrý deðillerdi. Gayrý deðillerdi.
Tekfircilik yarýþý içerisinde hiç deðillerdi.
Dârülerkam'daki eðitim, öncü hareket adýmlarý, Ashab-ý Suffe'deki eðitim ise yeni devletin ilmi ihtiyaçlarýný karþýlayacak ulema eðitimiydi.
Þekil verilecek, kalýba sokulacak, iradesiz nesne halindeki Müslümanlar deðildi peygamberin öðrencileri.
Bugün, aydýnlýk girmemiþ alanlarda yetiþen, yetiþtirilen kuru bilgi yüklü, dünyayý ve zamanýn ruhunu tanýmayan, anlamayan, yüzeysel ve sadece malumatfuruþluk yansýtan, efsanelerle nakli karýþtýran ve mevcut statükonun da kullanacaðý bir aparat haline dönüþmüþ birçok fýrkadan (sözde cemaatten) bahsedebiliriz.
Önce bir bilinç gerekiyor, dünyayý, hayatý, olaylarý yorumlama yetisine sahip, peygamberlik mesleðini kavramýþ, hareket adamlýðý ile mücehhez bir ön bilince ihtiyaç var.
Bu bilinç olmayýnca toplum Ýslam'dan, fýrka müntesipleri birbirinden, nihayetinde topyekûn Allah'tan uzaklaþýr olduk.
Muteber sayýlmayan kiþiliklere büründük!
Oysa Ýslam, itibar kaynaðýmýzdý.
Beþ vakit namaz kýlana hürmet edilirdi.
Ýslam'dan niþaneler taþýyanlara itimat edilirdi.
Ýslam'da buluþurduk.
Þimdi Ýslam'ýn hocalarýný tek safta namaz kýlmaya getirebilene aþk olsun.
Öyle bir ayrýþtýk, öyle bir daðýldýk ki toparlayabilene aþk olsun.
Acaba Diyanet'in böyle bir gündemi olamaz mý?
Allah'ýn Ýslam'ý, Türk'ün Ýslam'ý, siyasetin Ýslam'ý, cemaatlerin (fýrkalarýn) Ýslam'ý diye parçalayarak ötekileþtirdiler.
Batý'nýn zaten hedefi Müslümanlarý bölüp parçalamak, yemek.
Herkesi kucaklamamýz gerekirken dýþlayýcý oluyoruz!
Ancak bütün ekoller münafýklara, kafirlere, paralý fasýklara saygý duyuyorlar!
Sözde her Ýslam'ýn (!) çok makbul hocalarý var!
Çoðu zaten YouTuber oldu gitti bunlarýn.
Ama en azýndan kendini çok daðýtmayanlardan bir grubuyla mesela Sultanahmet'te, Süleymaniye'de her hafta bir vakit namazý kýlmak için toplansa bizim ulema, deseler ki:
"Omuz omuza namaz kýldýk, hepimiz birbirimiz için ve ümmet için dua ettik.
Saflarýmýzý sýklaþtýralým, gücümüz daðýlmasýn, içimizi korku iþgal etmesin!
Halkýmýzýn sevgisine mazhar olmuþ hocalar olarak görün bakýn ki bir aradayýz, birbirimizi seviyoruz, sözümüze kýymet veriyorsanýz ilk adým bu olabilir.
Namazlarda buluþalým, muhabbetle musafaha edelim, aramýzda þeytanlarýn dolaþmasýna fýrsat vermeyelim. Uyanýk olalým. Basiretli olalým.
Bilelim ki her zaafýmýzý bize karþý silaha döndürecek fitne, fesat hazýrda bekliyor."
Aziz okuyucu!
Þu Hollywood'la Siyonizm'in yaptýðýna þapka çýkarýyoruz!
Binlerce uçaklarýyla, yüz binlerce bombalarýyla yapamayacaklarýný stratejik bir planla hissettirmeden yaptýlar.
Ve biz, bize bir þey yapýldýðýný bile fark etmedik!
Evlerimiz Hollywood platosu, sokaklarýmýz British Center, yediðimiz içtiðimiz Amerikanca...
Giydiklerimizi zaten çýkardýk...
Gaz maskesiyle gül koklamaya çalýþýyoruz vesselam!