Kültürel küstahlýk: Siyaseten güdük, ahlaken paçoz

Peþ peþe epey rezalet yaþandý. Aslýnda hiç bitmedi desek, yanlýþ söylemiþ olmayýz. ‘Muhalif’ siyasi kanattan isimlerle, ayný habitatta boy veren kimi þarkýcý, oyuncu, yazar-çizerin bir parçasý olduðu olaylarýn yaslandýðý yerde birikmiþ bir cerahat var ve eðer hijyene dikkat edilmez, tedavi amaçlý bir müdahale yapýlmazsa Türkiye’ye vereceði zarar da azalmayacaktýr. 

Sanrýlar, sayýklamalar, saldýrganlýklar üzerinden örneklersek; 

Mine Kýrýkkanat’ýn aðzýný burnunu yamultarak yaptýðý “maðdur olmuþlarmýþ, bakýn görün, günü geldiðinde biz sizi nasýl maðdur edeceðiz” tehdidi. Daha önce de “AK Parti’ye oy veren Türkler kýsa ve kýllýdýr” demiþti. Fransýz okullarýnda okumuþ olmakla, Fransýzca bilmekle, okuryazar olmakla övünüyor, “halka hakaret hakký” olduðunu düþünüyor. Kokuþmuþ bir alaturkalýk içinde olduðundan bihaber. Birinci sýnýf paçoz. 

Ya da bir film festivalinin ödül töreninde ödül alan dünyaca ünlü yönetmen Semih Kaplanoðlu’nun elini sýkmayýp üstüne bir de “eþitim deðilsin” diyebilen ama ne ünü ne yeteneðini onu ülke sýnýrlarýnýn ötesine taþýmayan oyuncu Meltem Cumbul. Veya bir kafede baþörtülülere “ne iþiniz var burada, Arabistan’a gidin” diyebileceðini zanneden yan rol Deniz Çakýr. Yahut kamera kayýtlarýnda açýkça görüldüðü üzere, Ankara Sýhhýye’deki bir restoranda baþörtülü bir kadýna hem sözlü hem fiziki saldýrýda bulunan kadýn. 

Anlaþýlan o ki, kendilerini üstün görüyorlar. Bir baþkasýný aþaðýlayabileceklerini, çekiþtirebileceklerini ve içlerindeki cerahati akýttýktan sonra ellerini kollarýný sallayarak uzaklaþabileceklerini zannediyorlar. 

Cerahatin kaynaðýna bakarsak, bu irinden beslenenleri görürüz orada. Daha düne dek destekledikleri parti iktidar olamasa da fikriyatý -darbeciler ve vesayetçiler sayesinde- iktidarda olan ama 16 yýldýr AK Parti adýndaki çelik çekirdeðe toslayan ve bir daha da burnunun ucunu göremeyen “elitler”. 

En popülerleri ayný zamanda en zenginleri... Atatürk’ten beslenirler. Ayný içeriði farklý isimlerle 17 kez kitaplaþtýrýp satarlar. Aslýnda “Atatürk” satarlar

Bazýlarý kaba saba, sulu zýrtlak güldürülerde rol aldýklarýný unutup yüksek sanattan, ince kültürel zevklerden bahseder ve bu kaba sabalýða gülen halký kendilerinin istediði deðil, istemediði partiye oy verdikleri için hakir görürler. Seçilmiþ ve anayasal olarak yetkilendirilmiþ meþru Cumhurbaþkanýnýn mahzenlerde zehirlenip ayaðýndan asýlacaðýný müjdelemek, alkýþ almak isterler ama bu suçun hesabý sorulunca da fi tarihinde yaptýklarý komikliklere sayýlmasýný isterler. 

Siyasetçisi, gazetecisi, akademisyeni, oyuncusu, hepsi bu hayalle bu halde yaþar. Demokratik düzlemde yarýþ kazanamayacaðýný bilir çünkü. Darbeci bekler. Ergenekoncu ya da FETÖ’cü ayýrt etmez

Hiçbir siyasi mülahazalarý isabet kaydetmemiþ, hiçbir öngörüleri tutmamýþtýr. Darbe destekleyerek girdikleri mücadeleden “maðlup” çýkarlar ama “maðdur” rolü keserler. 

80-90 yýl önce “Halk plajlara hücum etti, vatandaþ denize giremiyor” þikayetiyle baþlayan serüven aðýr çekim devam ettiðinden idrakleri henüz tamamlanamamýþtýr. 10 yýl önce “imam hatipli biri cumhurbaþkaný olamaz”, “çaðdaþ Türkiye’yi sýkmabaþlar temsil edemez” derken bugün artýk -dünya için küçük, kendileri için büyük- bir ilerleme kaydetmiþlerdir. 

Artýk “olamaz, yapamaz” demek yerine “bari bir kadeh þarap içse…”, “Mozart dinlese…”, “bir kadýný dansa kaldýrsa…” falan demektedirler. 

Arýza sürüyor. Kendilerini üstün görüyor ama ne kadar zavallý olduklarýný fark bile edemiyorlar. 

Bana göre bu durumun ve Muharrem Ýnce’ye “þizofren bunlar” dedirten idrak zorluðunun sebeplerinden biri, siyasi sýkýþmýþlýðýn kültürel küstahlýk olarak patlak veriyor olmasý. Bir diðeri ise CHP sosyolojisi içinde en azýndan bir kesimin “camdan bir fanusa hapsedilmiþ” ve orada CHP sözcüleri, Sözcü, Cumhuriyet, Birgün, Halk TV gibi yayýn organlarýnca her gün zehirleniyor olmasýdýr.