Kültürlü tosun

Kemalist Maocuların internet sitesindeki “doktor” yaftalı ağzı bozuk şahıs, saymadım ama, herhalde cevapsız kalan yirminci “sataşma yazısını” yazdı.

Daha doğrusu, yazmış...

Saçma sapan adamları okumayı kestim.

Okurlar gönderiyor da, ordan haberdar oluyorum.

Galiba yeni bir Mustafa Mutlu vakasıyla karşı karşıyayız.

Mustafa Mutlu daha kontrollü tabii...

Daha iddiasız.

Hatta, daha müeddep.

Bizimki, yani “doktor” yaftalı şahıs, hem dersini bilmiyor, hem şişman herkesten, hem de ne kadar kültürlü ve okumuş olduğunu kanıtlamak için kendini paralıyor.

Bazı yazıları “isimler resmigeçidi” gibi... Okuyanlarda “Vay be, neler de biliyormuş” duygusu uyandırmak istiyor herhalde.

Kemal Tahir hakkında ahkâm kesiyor mesela.

Klasik müzik bilgisini konuşturuyor. (“Klasik müzik izleyicisi” diye bir şey olmazmış.)

Sanat bahsine giriyor.

Doğru Türkçe dersi veriyor.

Bazen kendini kaptırıp “Zinoiev, Radek, Bikre, Alimov, Lenin, Stalin, Kirov” diye dümdüz gidiyor ama “Bu kadar çok şey biliyorsun da, şair ve romancı Sabahattin Ali’nin Kemalist devlet tarafından ortadan kaldırıldığını neden bilmiyorsun?” sorusuna cevap veremiyor.

Sorulan soruları ya duymuyor, ya da cevap vermek zorunda kalmamak için laf çeviriyor.  

 

İsminin önünde “doktor” yaftası var bir de.

Bunu da marifetmiş gibi kullanıyor.

Ne doktoru?

Çocuk doktoru mu?

Diş doktoru mu?

Kenan Evren gibi fahri doktor mu?

Hangisidir, bilmiyorum ama Alman İktisat Bakanı’nın İttihatçılarla kurduğu ilişkiyi bilmediğine, “İttihat ve Terakki iktidarı” döneminde Maliye’nin dizginlerinin niçin Almanlara teslim edildiğini söktüremediğine göre, “iktisatçı” yahut “tarihçi” olamaz.

Dün bir sataşma yazısını daha yolladılar.

Bu kez terbiyesizlikte daha ilerilere gitmiş... “Kaşındın” filan gibi laflar ediyor.

Tabii, yine, “Bakın işte, ne kadar kültürlüyüm” atakları...

Bir sürü malumat sunduktan sonra sözü Levent Kırca’ya getiriyor.

Levent Kırca’yı çekemediğim için ikide bir ona sataşıyormuşum.

Levent Kırca büyük bir sanatçıymış oysa.

Kolay kolay tasfiye edilemezmiş...

Onu tasfiye edecek sanatçı daha anasından doğmamış.

Levent Kırca’nın ne kadar büyük bir sanatçı olduğunu kanıtlamak için de Sibel Can ve Nihat Doğan örneklerine başvuruyor.

Bu iki isme bakarak onun “büyüklüğünü” teslim edebilirmişiz.

Böyle abuk sabuk bir yazı...

İyi de iki gözüm, biz Levent Kırca’nın ne kıratta bir sanatçı olduğunu tartışmıyoruz ki...

Büyüktür, değerlidir, başarılıdır. Hepsi mümkün.

Biz Levent Kırca’nın niçin ağzını bozduğunu, niçin bel altına indiğini, niçin içinde “karı” ve “düzmek” geçen cümleler kurduğunu, niçin kendisine benzemeyeni “yandaş, yalaka, vatan haini” diye aşağıladığını tartışıyoruz.

Sen de iki kelam etsene bu konuda...

Levent Kırca’nın “İşçi Partisi yandaşı” olduğunu ve bazen ağzını bozduğunu söylesene...

Hadi “Hem Kemalist hem solcu nasıl olunur?” sorusundan kaçıyorsun.

Bari bu konuda unvanına yakışır “namuslu” iki laf et.

HAMİŞ:

Ne doktoru olduğunu söktüremediğimiz şahıs, liberaller tarafından ciddiye alınmak için kıvrandığımı ve benim için kaygılandığını söylüyor ama kendi durumuna hiç bakmıyor.

Ben de seni ciddiye almıyorum tosun.

Hiçbir yazına, hiçbir sataşmana cevap vermiyorum.

Gördüğün gibi, ancak yirminci yazıdan sonra seni karşıma aldım.

O da, cehaletin ve cüretin boyutları

görülsün diye.