Kültürü, tarihi, yanardağları ve yemekleriyle ‘baba’ gibi ada: Sicilya

Mario Puzo’nun mafyayı anlattığı Baba romanını okudunuz mu ya da kitabın sinemaya uyarlamasını izlediniz mi? Peki halen aktif olan Etna Yanardağı’nı biliyor musunuz? Lezzetli İtalyan yemeklerini tattınız mı? Sorulara yanıtınız ‘Hayır’ ise durmayın, Akdeniz’in en büyük adası Sicilya’ya gidin. Sonbaharda bir başka güzel oluyor.

VINCENZO Bellini, 1801 yılında müzisyen bir ailenin oğlu olarak Sicilya’nın Catania kentinde dünyaya geldi. Dedesi ve babası besteciydi. O da ailesinin erkekleriyle aynı seçimi yaptı. İlk eserini altı yaşında yazdı. 18 yaşına geldiğinde Napoli’de eğitim görmek için adadan ayrıldı. Züppeliğiyle ünlenen besteci, eserleriyle kadınların gönlünü fethetti. Norma, ona en büyük ünü kazandıran opera eseri oldu. 1835’te 34 yaşındayken hayata gözlerini yumsa da Sicilyalılar onu hiç unutmadı. Catania’da doğduğu evi müzeye dönüştürdüler. (Catanialı ünlü heykeltraş Emilio Greco ve yazar Giovanni Verga’nın anısına kurulan müzeler de Bellini müzesinin sırasında.)

Bellini’nin eserleri dinleyicilerinin gönlünü fethederken bir yandan da yiyeceklere ilham verdi. Sicilya’nın sevimli kentlerinden Taormina’da tattığım Pasta alla Norma, bestecinin ünlü operasından almıştı adını. Taormina’yı ziyaret ettiğim gün ünlü ustayı düşünerek makarnamı yedikten sonra restoranın hemen karşısındaki Villa Comunale’ye, Taormina’nın ünlü parkına girdim. Kulaklarıma Bellini’nin müzikleri çalınmadı ama başka tür bir öykünün içine düştüm. 19’uncu yüzyılın sonlarına doğru İngiliz doğasever Florence Trevelyan tarafından tasarlanan park, içinde pek çok hikayeyi barındırıyordu. Girişte beni karşılayan dişi ve erkek meleğin aşkına zihnim takılmışken kısa bir yürüyüşle bu aşkı unutuvermiş, binbir gece masallarının içinde buluvermiştim kendimi. İngiliz bahçeleri tarzında tasarlanan parkta öyle çok detaya takıldı ki o gün gözüm, ister istemez ünlü İspanyol mimar Gaudi’yi anımsadım. Bu bahçe çok daha romantik bir yerdi gerçi ancak detaylarıyla Gaudi’nin tarzını anımsatıyordu. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’den tutun da Gulliver Devler Ülkesinde’ye pek çok çocuk hikayesini düşündüm parkta yürürken. Şansıma ıssızdı o gün, tüm duyularımla öykülerin içinde gezindim.

ETNA YANARDAĞI’NI GÖRMEK İÇİN GELEN ÇOK

O gün ve Sicilya’da geçirdiğim diğer günlerde karşıma sıkça çıkan bir sembole de takılmıştı aklım. Araştırdığımda bunun ilk örneklerine binlerce yıl önce rastlanan, Kelt Uygarlığı ve Sicilya ile özdeşleşmiş üç bacaklı, yılan başlı melek, yani Triskele olduğunu öğrendim. Sicilya’nın tarihi öylesine zengin ki sadece Triskele’yi değil daha nice sembolü barındırıyor. Dolayısıyla insan adada geçirdiği zaman zarfında kendine mükemmel tarihsel ziyafetler çekip zihin oyunlarına dalabiliyor ancak çok zengin ve çok renkli Sicilya mutfağı işgüzarlık edip insanı bu kalorisiz ziyafetlerden alıkoyarak dikkati üzerine çekmeyi beceriyor.

Akdeniz’in en büyük adası Sicilya’ya ulaşım hava ve denizyoluyla sağlanıyor. Her gün adayla anakara arasında işleyen trenler gemilere yükleniyor ve yolcularını bir adaya, bir karaya taşıyor. Aynı şekilde arabalı vapurlar da taşıtları taşıyor Messina ve Villa San Giovanni arasında. Ziyaretçiler elbet adanın tarihi eserleri, ünlü Etna Yanardağı ve mimarisi için geliyorlar öncelikle ya Sicilya’nın lezzetleriyle haşır neşir olmaktan da geri durmuyorlar. Milattan Önce 8 binlerden bu yana adada yaşamış olan Yunanlılardan Araplara pek çok farklı kültürün izlerini görebiliyorsunuz, Sicilya mutfak geleneğinde. Yunanlıların gelişiyle Sicilya’nın verimli topraklarında zeytin ve üzüm dalları yeşermeye başlıyor, deniz mahsullerinin önemi artıyor. Portakal, limon, şeker kamışı, fıstık gibi tarım ürünleri ise Araplarla taşınıyor adaya. Sicilya’nın tatlıları ünlendiyse bunda Arapların parmağı da büyük anlayacağınız.

SONBAHAR GEZMEK İÇİN EN İYİ MEVSİM

Sicilya’nın başkenti Palermo’ya dair sözüm çok, dolayısıyla onu bir başka yazıya bırakıyorum ancak sonbahar döneminin adayı gezmek için çok güzel bir zaman olduğunu söylemek istiyorum. Tipik Akdeniz iklimi ve havasına sahip olan adada sonbahar aylarında pek çok etkinlik düzenleniyor. Doğanın en bonkör olduğu bu aylarda Akdeniz bölgesinde olmak başlıbaşına bir keyif zaten. Ben bu gezide Palermo ve Catania’da kalmış, Catania’da konakladığım günlerde çevredeki Taormina ve Siracusa kentlerini günübirlik gezmiş, haftasonu ise evsahibimle birlikte gastronomi festivallerinde yöre mutfağından örnekler tatmıştım. Zamanım ancak bu kadarına yetmişti ancak adada görmeye değer daha nice yer var. Elbette ilk adresler Palermo ve Catania. Ama Siracusa ve Taormina dışında UNESCO Kültür Mirası listesinde bulunan Ragusa, ayrıca Pantelleria adasına ulaşmak üzere gidilebilecek Trapani ve en önemli Antik Yunan kentlerinden Gela da ziyaret edilebilir.

Tabii nerede ne kadar zaman harcayacağınız ne kadar zamanınız olduğuyla ilgili. İmkan bulunabilirse en güzeli araba kiralayıp gönlünüzün çektiği yerlerde duraklayarak bütün adayı gezmek. Sicilya bir öyküler yumağı. Binbir kültürlü, binbir geceli, binbir lezzetli bitmez tükenmez öyküler sarmalı...

SİCİLYA DEMEK MAFYA DEMEK

MARIO Puzo’nun mafyayı anlattığı Baba ve Sicilyalı romanlarını anımsarsınız. Fransız Devrimi sonrası Fransa’dan gelebilecek bir saldırıya karşı kurulan Fransa’ya Ölüm, Yaşasın İtalya grubu sonraları yasadışı işlerden büyük paraların kazanıldığı eli kanlı bir örgüte dönüştü. Korkmayın,  Sicilya eskisi gibi değil. Ama eminim mafya hala işlevini sürdürüyor.

Bir kere vardınız mı dolaşmak pek rahat

BEN Palermo’ya Roma’dan ucuz uçuşlar yapan bir havayoluyla uçtum. Dönüşte trene binmeyi tercih ettim. Palermo’dan Catania’ya otobüsle birkaç saatte vardım. Catania’yı üs olarak kullanarak çevredeki kentlere trenle günübirlik geziler düzenleyebilirsiniz. Bu bölgede trenle ulaşım ucuz ve rahat, mesafeler kısa.

Pazarları seviyorsanız tam size göre

HEM Palermo’da, hem Catania’da çok keyifli pazarlarla karşılaşacaksınız ama en güzeli Catania’nın tarih kokan sokaklarında kurulan, neredeyse kent kadar eski balık pazarı. Bu pazarın balıkları Sicilya’nın güneybatısındaki en büyük balıkçılık merkezi Mazara del Vallo’dan geliyor. Hemen her gün kurulan pazarın canlılığına şahit olmak için sabah saatlerini tercih edin.

TATLILARI NEFİS!

SİCİLYA’NIN iki tatlısı var: Cannolo Siciliano ve Cassata Siciliana. Cannolo Sicilano ya da kısa adıyla Cannoli, kızartılmış ve tüp şekli verilmiş hamurların içine doldurulmuş kremadan oluşuyor. Diğer tatlı Cassata Siciliana’nın malzemeleri ise meyve sularıyla ıslatılmış pandispanya katları arasına sürülen ricotta peyniri, narenciye meyvelerinin kabuklarıyla yapılmış şekerlemeyle çikolata veya vanilyalı krema. Badem ezmesiyle kaplanan tatlı şekerlemelerle süsleniyor.