Kur’an’dan bölümler okuttum

Kunduralarýmý Ýstanbul’da Býraktým adlý belgeseliyle sinemaseverlerin tanýdýðý Lübnanlý Ermeni sinemacý Nigol Bezjian, bu defa iki farklý projeyle karþýmýzda. Bezjian ile sinema ve çocuklarý konuþtuk.

Lübnanlý Ermeni sinemacý Nigol Bezjian Kunduralarýmý  Ýstanbul’da Býraktým adlý belgeseliyle sinemaseverlerin tanýyýp sevdiði bir sima. Yýllardýr Türkiye’ye gidip geliyor ve ilginç çalýþmalar yapýyor. Aslen Halepli Bezjian’ýn Türkçesi de oldukça iyi.  51. Uluslararasý Antalya  Altýn Portakal Film Festivali’nde Lübnan’daki Suriyeli bir mülteci kampýndaki gündelik hayatýn trajedisini anlattýðý Teþekkürler Bayanlar ve Baylar adlý belgeselin dünya prömiyeri yapýldý. Çanakayna adlý enstalasyonu de þu sýralar Çanakkale Bienali’nde sergileniyor. Bezjian her iki eserini de STAR pazar’a anlattý.

-Teþekkürler Bayanlar ve Baylar adlý þiiriiniz, bir filme nasýl dönüþtü?

Suriye’deki durum bana çok dokundu... Tabii bunun benim Halepli olmamla, Ermeni olmamla baðlantýsý var. Bir þey yapmam gerekiyordu. Bir gece Teþekkürler Bayanlar ve Baylar adlý þiiri yazdým ve yapýmcý arkadaþýma gönderdim. Bununla ne yapmak istiyorsun diye sordu? Spontan biçimde yeni filmimin özü olabilir dedim, o sýrada SMS ile haberleþiyorduk çünkü o Manhattan’daydý ben Beyrut’taydým. Bütçeyi acilen gönder, dedi. Hayýr diyemedim, çünkü ben önermiþtim fikri. Sabaha kadar oturup bütçe çýkardým. Çalýþanlarý bana sözleþme ve para gönderdi ve bir daha hiç karýþmadýlar ne yaptýðýma. Filmlerimi seviyorlar ve ticari olmadýklarý için televizyona iþ yapamýyorlar ama bu filmi mutlaka yapmam gerektiðini düþündüler. ‘Nasýl istersen öyle yap,  karýþmayacaðýz’ dediler, sadece kopyamý verdim. 

-Filmin müziði de çok etkileyici, nasýl seçtiniz?

Birçok besteciyle çalýþtým ama tatmin olmadým. Sanki dýþarýdan gelir gibiydi yaptýklarý müzik... Ta ki Abu Ghabi adýný kullanan Abderrahmane Ahmed Nour ile tanýþýncaya dek. Suriye’deki mülteci kamplarýnda büyümüþ  Filistinli bir besteci. Þimdi de Suriyeli bir mülteci oldu! Onunla pek çok deneme yaptýktan sonra öncelikle sesini kullanmaya karar verdik. Filmde dinlediðiniz ses besteciye ait.

“Halepli, hele bir de Ermeni olduðumu öðrenince ‘Niye baþtan söylemedin?’ dediler. 14 günde      6 gün çekim yaptým, öncesinde defalarca kampa gittim.”

-Sanýrým kamplarda oldukça zaman geçirdiniz.

Aslýnda kamplara girilmiyor... Erkekler siyasi nedenlerle görüntülenmek istemiyor. Kadýnlara kültürel ve dini nedenlerle yaklaþmak yasak.’Çocuklarla ne istersen yapabilirsin’ dediler. Ama kamplarda çekimden önce yeterince vakit geçirince bana açýldýlar. Önceleri oldukça kaygýlandým, çünkü kampa gittiðimde herkes çadýrýna çekiliyor ve kimse dýþarý çýkmýyordu. Yavaþ yavaþ birbirimize alýþtýk. Suriyeli, Halepli, hele bir de Ermeni olduðumu öðrenince ‘Niye baþtan söylemedin?’ dediler. Arkadaþ olduk, hatta öyle ki bazen kameranýn kayýtta olduðunu unuttular. Ama o bölümleri çýkardým, onlarý teþhir etmek istemedim. 14 günlük bir süreçte 6 gün çekim yaptým. Ama öncesinde defalarca kampa gittim. Orada hayat çok zor, kamptan ayrýlmalarý yasak. Daha dayanýklý çadýrlar inþa ediyorlar. Üç yýldýr kampta olanlarýn çadýrlarý daha saðlam. Ama bazýlarý hala yerde yatýyor. Filmin finalindeki küçük kýz gibi, yeni gelmiþlerdi kampa. Çok hastaydý, çadýrlarý yoktu, onun için öylece yerde yatýyordu. Yapacak bir þey yok, çocuklara ders veriyorlar. Oyun oynuyorlar. Yetiþkinler çocuklar gibi bilyelerle oynuyor filmde görüldüðü gibi. Absürt bir hayatlarý var. Çocuklar yetiþkin olmuþ su taþýyorlar, iþ yapýyorlar, çimento getiriyorlar, derslere giriyorlar, küçüklere bakýyorlar. Birçok hayvan da var kamplarda. Hayvanlar sað kalmayý bilir, o yüzden filmde onlara yer verdim.

-Filmde çocuklarýn hali çok üzücü gerçekten...

Bence gözler insanýn içine açýlan pencerelerdir. Çocuklarý gülerken, koþarken, ders yaparken görüyorsunuz filmde ama ne zaman gözlerine baksanýz o derin keder yansýyor. Filmde çocuklara yer verme benim için önemliydi. Savaþýn asýl sivil kaybý çocuklardýr. Çünkü yetiþkinlerin aksine ne olup bittiðini anlamazlar. Ve bu deneyimleri bir þekilde içlerinde geleceðe taþýyacakla, kuþaklar ve kuþaklar boyu... Savaþ çocuklarýndan, savaþýn kimsesiz býraktýðý çocuklardan hiç söz etmeyiz. Bu yüzden Kur’an’dan bölümler, çocuklar ve zor durumdaki kiþiler üzerine dualar okuttum filmde.

40 ERMENÝ ASKER

-Çanakkale Bienali’nde ilginç bir iþiniz yer alýyor...

Çanakayna adýný verdim. Osmanlý ordusunda görev yapmýþ 40’tan fazla Ermeni’nin fotoðraflarýndan oluþuyor. Bir de Çanakkale’de bir film çektim: Adý Sarkis olan bir karakter Çanakkale Savaþý’ndaki üniformayý giyiyor. Çarþýda dolaþýp insanlara her þeyin yolunda olup olmadýðýný, bir ihtiyaçlarý olup olmadýðýný soruyor... Tepkileri kayýt ettik. Bu zamanla oyunu çok ilginç buldum ve bu yüzden adýný Çanakayna koydum. Yüzyýl öncesinin tarihine baktýðýmýz bir ayna sanki.

-Fotoðraflarý nasýl temin ettiniz?

Erivan’da Anahit Astoyan adlý bir koleksiyonerden aldým. Ben de araþtýrma yaptým. Her ay, her hafta yeni fotoðraflar, yeni isimler buluyorum. Beyrut’ta bir arkadaþýmýn dedesinin Çanakkale Savaþý’nda eczacýlýk yaptýðýný öðrendim. Fotoðraflardan birini onunkiyle deðiþtireceðim. Ayrýca Dr. Avedis Cebeciyan’ýn fotoðrafýný gördüm. Rütbeli bir askeri doktor olarak Gelibolu’da, Akbaþ’ta hastanelerde görev yapmýþ. Þimdi yurtdýþýnda yaþayan torunlarýnýn da Halep ve Beyrut’tan yakýn arkadaþlarým olduðunu keþfettim. Açýlýþta bir Ermeni kadýn vardý, sarsýlmýþtý. Kalabalýk yüzünden yakýndan bakamamýþ fotoðraflara ama  gördüðü fotoðrafýn Rupen Sevak’a ait olup olmadýðýný sordu. Akrabasýymýþ ve o yüzden etkilenmiþ.

Türk toplumunun net bir manzarasý
 

-Peki çekim sýrasýnda gelen tepkiler nasýldý?

Filmi izleyince günümüz Türk toplumunun net bir manzarasýný görebilirsiniz. Bir kadýn üniformaya hayran oldu. Bir baþkasý köpeðinden söz etmek istedi. Bir adam Sarkis’in Ermeni adý olduðunu anladý ve ‘Eskiden burada Rumlar, Ermeniler yaþardý?’ diye anlatmaya baþladý. Sadece 15 dakika sürüyor ama sadece ‘Sarkis’ ve ‘Çanakkale Savaþý’nda asker’ demek bile yetti. Bazý insanlar tamamen tepkisizdi, ‘askerimizi severiz’ diyenler de var...

-Türkiye’de filmler yapýyorsunuz. Geçen süre zarfýnda Türk toplumunda neler gözlemlediniz Ermenilerle iliþkili olarak?

Sanýrým bir deðiþim var. Bir yanda Ermeniler ve Rumlar gibi azýnlýklar hakkýnda konuþma özgürlüðü elde edildi, öte yandan bu duruma tepki de geliþti. Ýyiyle kötünün birleþip barýþçý çözüme ulaþacaðý bir geçiþ sürecindeyiz. Ben hep olumluyumdur o yüzden umutluyum. Çözüm olmamasý için bir neden yok.

-Türkiye’de gerçekleþtireceðin yeni projelerin var mý?

Ýki tane var. Bir tanesinin buradaki çekimleri bitti. Þimdi Beyrut,  Erivan ve baþka yerlerde çekimler yapacaðým. Osmanlý dönemindeki savaþ yetimleri hakkýnda bir film. Hep yaptýðým gibi spesifik bir konuyu seçip, evrensel boyutta ele alacaðým. Çýkýþ noktam Beyrut’ta I. Dünya Savaþý’nýn sonunda çoðu Ermeni bir kýsmý da Kürt olan çocuklarýn bulunduðu bir yetimhane. Oraya nasýl geldiler, neden o kadar çok yetim vardý. Diðer projem de bir Ermeni okulu hakkýnda, onun da Ýstanbul çekimlerini yaptým.