Kurban Bayramı'nız kutlu olsun....

Bugün Kurban Bayramı...

Hicri 1445 yılının Kurban Bayramı'ndayız. Bayramınız mübarek olsun, Rabbimiz ailelerinizle birlikte, hepimize, memleketimize, alem-i İslam'a ferahlıklar, kurtuluşlar, iyilikler, güzellikler, huzur nasip etsin... Bu yazıyı arife gününden yazıyorum. Hatta şu anda hacılarımız vakfede duaya durmuş haldeler. İçimdeki umut, vekillerimiz olarak dualarına bizleri de katıyor oluşlarını fısıldıyor.

Vakfe, duaların dalgalar halinde yükseldiği bir yer, bir zaman dilimi. Odaklanma enerjisinin en üst seviyede olduğu adeta mıknatısa dönüştüğü biricik zaman aralığı. Biliyorsunuzdur gerçi ama tekrarlamak isterim, Hacda gerçekleştirildiği mekâna nispetle anılan iki vakfe vardır: Arafat ve Müzdelife vakfeleri. Her ikisi de tam bir devrim mahiyetindedir bizim gibi yerleşik düzen konformistleri için... Tam bir altüst oluş, oradan oraya geçmek, tahliye oluş misali.

Sözlükte "durmak, ayakta durmak, bir yerde beklemek" anlamındaki vakfe terim olarak hac ibadetini yerine getiren kişinin belirli bir zaman diliminde belirli yerlerde bir süre durmasını ifade eder.

Durmak... Tüm dünya koşusundan, gailelerin alın terleten baskısından, hedeflerin zorlayıcı mesafesinden sıyrılarak, durmak, her şeyi geride bırakarak yönelmek, ruh ile, gönül ile, beden ile, nefs ile, birlikte yönelmek ve düşünmek, istikamete odaklanarak düşünmek... Dünyanın en orijinal ibadetidir belki de, durmak ve beklemek: Allah için.

Buluşma zamanıdır Vakfe. Rabbimize, kemal ve ekmel derecesindeki affına ve bağışlama gücüne sığınarak söyleyeceklerimiz, gönlümüzden süzülen yalvarışlarla, edeceğimiz dualar, ümmetin hali perişanına hüzünlenerek, kurtuluş ve cihat şuuruyla diriliş için dua etmek, salavatlar, salatlar, Sevgili Efendimizi hatırlayışlar, O da burada vakfeye durmuştu, O da burada dualar etmişti, O da hem hüzünlü hem de ibadet neş'esini içi çe yaşamıştı diyerek gözlerin yaşarması...

Vakfe, yeryüzünü, gökyüzüne bağlar, öyle ki vakfe anında yeryüzü dualarla yükselir, gökyüzüne yaklaşır, gökyüzü yere imrenerek eğilir... Vakfe, insan olmanın, muhatap olmanın en önemli nişanesi gibidir. Burada beklediğiniz kimdir? Burada kime yöneldiniz siz? Niçin insanların atası ve anası olan Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluştuğu Cebel-i Rahme etrafından toplandınız? Niçin insan olmanın, dünyadaki kullar olmanın mesafesini, insan ve dünya arasındaki çarpıcı diyalektiği de hatırlayarak geldiniz ve gelmektesiniz taa kıyamete kadar da geleceksiniz Arafat'a... Niçin insan ve dünyada oluşun, cennetten yeryüzüne inişin mührü olan bu belde hala beklemektesiniz?

Vakfe, insan olmanın, beşer ve kusurlu oluşun lakin, beşer ve zübde-i alem oluşun da anlamlarını taşıyor...

Vakfenin ardından akın akın yürüyecekler hacılar... Bir yandan bir yana, bir vadiden diğerine dolup boşalacaklar, sanki bir kıyamet provasındaymışçasına..

Ve ardından Bayram gelecek. Kurbanlar dualar, tekbirlerle kesilip, pay edilecek. Mazlumlar hep aklımızda, masumlar hep gönlümüzde, dersimiz ümmet, dersimiz aile, dersimiz şeref sahibi bir Müslüman olmakta...

Her birinizin Bayramını tebrik ediyorum, dünyada ve ahirette güzellikler, kolaylıklar, iyilikler diliyorum. İnşallah kurtuluşumuzun, bağışlanmamızın bayramı olsun bu bayram...