Kurban olalým böyle teslimiyete…

Kurban bayramýnda kurban kesmenin manasýný tekrar tekrar düþünmek gerekir. Tarih boyunca insanoðlu bir korunma ve sýðýnma ihtiyacýyla adakta bulunmuþ, kurbanlar sunmuþtur. Hz. Ýbrahim’le baþlayan Allah’a kurban etme geleneði ise Kur’an’ýn emriyle Müslümanlarýn üzerinde de bir yükümlülük olmuþtur.

Kurban etmek bir teslimiyet, bir fedakârlýk, bir adanmýþlýk eylemidir. Hz. Ýbrahim’in oðlu Ýsmail’i kurban etmekle yükümlü tutulmasý ardýndan da bir koçla bu yükümlülüðün þekil deðiþtirmesi büyük ibretler içeren bir hadisedir.

Allah’ýn habibi, dostu olarak nitelendirdiði bir peygamber imtihanlarýn en büyüklerinden birine muhatap olmuþtur. Ýmtihan ne kadar büyükse, sergilenen teslimiyet ve sadakat de o kadar büyük olmuþtur.

Hz. Ýbrahim büyük zorluklar yaþayan, büyük badireler atlatan, hayatý mücadelelerle geçen bir peygamberdir. Yerinden yurdundan sürülür, inancý ve düþüncesi sebebiyle kötü muameleye maruz kalýr, Firavun ve Nemrud dönemlerinde büyük haksýzlýklara uðrar, ateþe atýlýr, baþýna gelmeyen kalmaz. Çok yaþlý olmasýna raðmen çocuðu olmayan eþi Sare’den bir çocuðu olacaðý müjdelenir, ardýndan da bu müjdelenen çocuðunu kurban etmesine yönelik ilahi emir gelir.

Dünya hayatý bir imtihandýr, herkes sýnamalardan geçer ama büyük peygamberlerin sýnamalarý daha büyük olmuþtur. Devrin Nemrutlarýna Firavunlarýna karþý verdiði inanç mücadelesi yanýnda çocuðunu kurban etmesinin istenmesi büyük bir nefsi sýnamadýr.

Soren Kierkegaard Hz. Ýbrahim’in Ýsmail’i kurban etme hikâyesini anlatýrken þunu söyler: “Buradan ahlaki olarak çýkarýlacak olan genellikle inançlý ol, Tanrý’nýn sana dediklerini yap, her þey daha iyiye gidecektir.”  Hz. Ýbrahim öyle bir tevekkülle hareket eder ki, dönemin doðrularý, geleneksel etik deðerleri bir kenarda kalýr, Ýlahi söze tam anlamýyla teslimiyet sergiler. Kierkegaard bu yüzden “Tanrý’ya itaat etme görevi, iyi baba olma görevinin, aslýnda diðer bütün görevlerin üstüne çýkar”  der.

Cenab-ý Hak ilgili ayetlerde “Ýþte sizin ilahýnýz bir tek ilahtýr, artýk yalnýzca O'na teslim olun” buyurduðundan, kurbanla teslimiyet ve Allah’ý birleme arasýnda doðrudan bir iliþki vardýr. Ýnanlar hem Allah’ýn gücü ve kudretine sýðýnýrlar, hem þefkat ve merhametine… Ýnanmak, Allah’a iltica etmek, bütün varlýðýyla Allah’a (onun hüküm ve takdirine) teslim olmaktýr.

Hz. Ýbrahim döneminin en zorlu siyasi, sosyal, ekonomik meydan okumalarýna direnmiþ ama bunun yanýnda öz evladýyla, nefsinin ne yapacaðýyla denenmiþtir.

Bu imtihan, çift taraflý bir imtihan olmuþtur. Evladýný kurban etmek ve babasý tarafýndan kurban edilmek…

Daha zor olan imtihan kurban olmaktýr. Bu yüzden Hz. Ýsmail’in teslimiyeti farklý bir anlam ifade eder. O, Allah’ýn emri olduðu için canýndan geçmekte hiçbir tereddüt göstermez. Madem ki, Allah emretmektedir o fermana karþý boynu kýldan incedir. Hz. Ýsmail daha çocukken ve Peygamber deðilken böyle büyük bir imtihana tabi tutulur, gereken sadakati ve teslimiyeti ortaya koyar.

Kurban olmak ve kendini adamak bugünkü manada þehadete yürümek, Allah için canýndan geçmektir. Bu yüzden bu mübarek günlerde þehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyoruz.

Elbette Allah için kurban kesmenin üzerinde durulacak birçok boyutu vardýr. Kurban kesmek hem maddi bir ibadettir, hem sosyal dayanýþma boyutuyla içtimai boyutu vardýr, hem de anlattýðýmýz yönleriyle derin felsefi anlamlara sahiptir. Allah keseceðimiz kurbanlarý kabul etsin.