Kürdistan petrolü, Ýstanbul Havaalaný ve ulusal hükümranlýk

Kürdistan petrolü, Türkiye üzerinden dünya pazarlarýna akmaya baþlayýnca, homurtular yükselmeye baþladý. Amerika kaygý bildirdi; Baðdat, Uluslararasý Tahkim’e baþvurdu.

Amerika ve Irak,  kendi topraðýnda çýkan petrol ve baþka yeraltý zenginlikleri söz konusu olduðunda, hükümran uluslara tanýnan bütün haklardan yararlanýlabiliyor da Kürdistan’da çýkan petrolün kime ve hangi petrol boru hattý kullanýlarak satýlacaðýna neden Amerikalýlar ve Arap yönetimleri karar veriyor?

Çin ve Rusya arasýnda imzalanan yeni doðalgaz anlaþmasýna kimse bir þey diyebiliyor mu? Azerilere ve Ýranlýlara, ‘petrolünü, doðalgazýný, þuna sat, buna satma’ diyen bir Allahýn kulu var mý dünyada?

Yoksa bu dünyada hükümran olan ve hükümran olmayan halklar kategorisi mi var?

Topraklarýnda çýkan petrolü ve doðalgazý satamayan bir Kürdistan’ý ne yapsýn Kürtler?

Kürdistan petrolünün dünya piyasalarýna sevk edilmesinin siyasi sonuçlarý belli ki çok tartýþýlacak ve bu siyasi sorunlarý en çok da Kürtler ve Türkler hissedecekler.

Çünkü her iki halk, Ortadoðu’da yüzyýldýr, kimin ne kadar hükümran olacaðýna karar veren Batý’nýn hiç hesabýnda olmayan bir stratejik ittifak anlayýþý geliþtirdiler. Ama, yeni bir Kürt-Türk siyasi ittifakýný anlaþýlan kimse pek istemiyor. Bu iki halka, Batýlýlarýn istediði ölçülerde siyasi flört serbest, iþ evliliðe dönüþünce, koro halinde ‘bu evlilik olmaz’ sesleri yükseliyor dünyadan!

Barzani, Diyarbakýr’a gelince, ‘Osmanlýlar Ortadoðu’ya geri geliyor!’  manþetleri atýldý...

Batý’da, özgürlüðü için o kadar çok kampanya yapýlan Öcalan’ý Batýlýlar çoktan unutmuþ gibi görünüyor. Günahý, Erdoðan’a barýþ eli uzatmak olsa gerek! Erdoðan’dan sonra, istenmeyen iki kiþiden biri, Öcalan’sa diðeri þüphesiz Mesut Barzani’dir.

Bu üç liderin siyasi kaderi birbirine çok baðlý artýk.

Herþeye raðmen, tarihi bir mecburiyet bir zorunluluk yaþanmakta, Erbil ve Ankara arasýndaki iliþkiler, Batý’nýn çizdiði sýnýrlarý aþmaktadýr.

Türkiye, Öcalan’la müzakere yürüterek, kendi Kürt sorununu çözmeye çalýþýrken, Hewlêr’le (Erbil) kýskançlýk yaratan yeni bir dýþ politika izliyor.

Bu yeni bir sorun ve yeni bir çatýþma alaný demek.

Diðer bir sorun da böylesi önemli bir süreçte, etkin ve güçlü Kürt partilerinin, kendi aralarýnda yaþamakta olduðu problemlerdir.

Yüzyýl içinde kurulmuþ, kimi 70 yaþýnda, kimi 40, kimi daha genç olan dört büyük Kürt partisi, bugün Kürt siyasi coðrafyasýnda hatýrý sayýlýr bir iktidar alanýna sahiptir.

Erbil’de KDP, Süleymaniye’de GORAN ve YNK, Rojava’da PYD, Türkiye’de ise Kürt siyasi alanýna PKK/BDP hakimdir. Suriye’de geleceði belirsiz olsa da fiili bir özerk yapýlanma var, Erbil’de federal bir yapý, Türkiye’de ise hem yerelde hem ulusal parlamentoda -TBMM- güçlü bir Kürt temsiliyeti var.

Kürt partileri arasýnda çatýþma hiçbir þekilde Türkiye’nin çýkarýna olmaz. Türkiye’nin çýkarý Kürtlerarasý barýþýn güçlenmesindedir.

Ne yazýk ki, siyasi olarak güçlenme, yeni Kürt ulusal uyanýþý;  Kürt ulusal birliðini, beklenin aksine güçlendirmemiþ, fakat zayýflatmýþ gibi görünüyor. Filistin’de ulusal birlik önündeki tüm engeller aþýlýyorken, ve Hamas ile FKÖ arasýnda birlik inþa ediliyorken, Kürtler arasýnda derin bir bölünme yaþanýyor.

Kürt toplumunun  sosyal deðiþimi, artan orta sýnýflarýn etkinliði, Kürt siyasetini o oranda çeþitlendirip çoðaltamadý. Bu yüzden birbiriyle kavga etmek isteyen Kürt partilerine ‘One Minute’ çekecek güçlü bir sivil toplum ve güçlü, etkin bir aydýn hareketi de söz konusu deðil.

Yeni bir uzlaþma ve diyalog süreci, büyük oranda çözüm sürecinin baþarýya ulaþmasýna baðlýdýr. 

Çünkü böylesi bir sonuç, Türkiye’nin Kürt sorunundaki aðýrlýðýný Ortadoðu ölçeðinde arttýracaktýr.

Kürt partileri arasýndaki anlaþmazlýklarýn çözüm adresi, Brüksel ve Washington’dan Ankara’ya kayacaktýr.

Ama Türkiye Kürt partilerinin kendi aralarýnda yaþadýklarý çeþitli sorunlarda arabulucu rolü üstelenebilecekse, bunun tek koþulu var: Kendi Kürt sorununda kalýcý ve kesin bir barýþý saðlamak. Bunun gerektirdiði siyasi bir bedel var kuþkusuz. AK Parti’nin cumhurbaþkanlýðý seçimi ve 2015 seçim sonuçlarýný beklemeden  bu siyasi bedeli nihai olarak göze alabileceðini düþünmemek, ama bu siyasi bedeli almaya aday tek partinin de AK Parti olduðunu unutmamak lazým. Bu gerçeði en çok da Kürt siyasetinin ve Kürt partilerinin anlamasýnda fayda var. Belirsizliðe mahkum olmak ve siyasi manada muhatapsýz kalýnmak istenmiyorsa tabi.

Ýnþallah yeni Osmanlýcýlýkla suçlanmam, ama bana göre, bugün Ortadoðu’da, Kürt sorununa Türkiyeci çözümün mücadelesi veriliyor.

Ulusal hükümranlýða sahip çýkýp onu savunmak bu gerçeði anlamaktan geçiyor.

Unutmayalým ki, Ýstanbul’a yeni havaalaný ve KanalÝstanbul istemeyenlerle, Kürt petrolüne dünya ölçeðinde rota belirlemek isteyen güçler, ayný güçler...