Irak Cumhurbaþkaný Celâl Talabânî, yoðun bakýmda bulunduðu Berlin’den alýnarak Kuzey Irak’a nakledilmiþ. Herkes sebebini merâk ediyor. Ben öðrendim:
Bir ara gözlerini açarak demiþ ki “Beni Kürd hekimlere emânet ediniz!” .
Ýþin esâsý bu... Ama kaynaðýmý fâþedemem!
Öte yandan Sayýn Talabânî’nin muhtemel vefâtý sonrasý Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’nde kanlý bir “verâset kavgasý” baþlamasý tehlikesi yüksek. Demokratik geleneklerin en iyimser bir tahminle henüz emekleme safhasýnda bulunduðu Irak Kürdistaný böyle kanlý bir kavgaya elveriþli gözüküyor. Çünki bu vesîleyle bilmediðimiz baþka hesablarýn da görülmesi imkân dâhilinde.
Eðer Machiavellist eðilimleri olan biriyseniz ve Kuzey Irak üzerinde emelleriniz varsa böyle bir geliþmeden büyük memnûniyet de duymanýz normaldir.
Niccolò Machiavelli (NikkolO Makkiyavelli, 1469-1527) ünlü bir Ýtalyan filozofu ve politikacýsýdýr. Siyâset konusundaki fikirlerini, ilkönce Latince olarak “De Principatibus” (De Printsipâtibus, Hükümdarlýða Dâir) adýný koyduðu bir eserde sýralamýþ ve 1513’de kaleme aldýðý bu eser, ölümünden beþ yýl sonra, 1532’de Ýtalyanca “Il Principe” (Ýl Prinçipe, Prens/Hükümdâr) adýyla yayýnlanarak günümüze kadar uzanan dünyâ çapýnda bir þöhrete kavuþmuþdur.
Eserin felsefesi, tek bir kýsa cümleyle özetlenecek olursa “Politikada amaç uðruna herþeymübahdýr.” þeklinde ifâde edilebilir.
Asýl konumuz baðlamýnda ise bu tarzda düþünen politikacýlar Kürdlerin birbirini yemesinden memnûniyet duyarlar. Böyle bir mücâdele elbet Kürdleri zayýflatýr ve dýþarýdan müdâhale etmek için fýrsat kollayan güçlerin iþini kolaylaþtýrýr.
Eðer realist bir tahminde bulunacak olursak bu tarzda düþünen politik çevrelerin, sâdece Ýran ve merkezî Irak Hükûmeti çevrelerinde deðil, Türkiye’de de mevcûd olduðunu kabûl etmemiz gerekir.
Fakat öyle sanýyorum ki Ankara bu konudaki temkinli ve ýlýmlý tutumundan vazgeçmeyerek yangýna körükle gitmek gibi bir davranýþ içine kesinlikle girmeyecekdir. Zâten girmesine de gerek yokdur. Zîrâ Kürdler olmasa da bir daðýlma sürecine girmiþ bulunan Irak ve Sûriye, bu iki sun’î devlet, artýk Kürdler için herhangi bir þekilde bir câzibe merkezi olmakdan çýkmýþdýr. Tabii eskiden bir ara öyle oldu ise ki bunu da hiç sanmýyorum.
O bakýmdan zannýmca Kürdler için; demokratik, müreffeh, NATO üyesi ve çok uzak olmayan bir gelecekde AB üyesi güçlü bir Türkiye’nin “eþit haklara sâhib” bir federal veyâ konfederal parçasý olmak daha avantajlý olacakdýr. Baðýmsýz bir Kürdistan’ýn yaþama þansý olacaðýný zannetmiyorum.
Ama ne yapmak istediklerine tabii ki Kürdler karar vereceklerdir.
DÜZELTME: Dün Deðerli Ahbâbým ve Meslekdaþým AZÝZ ÜSTEL’in yazýsý sehven benim imzâm ve logomla yayýnlanmýþ. Bedâvaya gelen böylesine hoþ bir yazýdan ferâgat etmek istemezdim ama istemeyerek de olsa düzeltmem iyi olur diye düþündüm. Kýsmet iþte...