Türkiye önemli bir zirveye ev sahipliði yapýyor. Dönem baþkaný olduðu G20 zirvesi, cumartesi itibarýyla Antalya’da baþlýyor. Bu toplantý sonrasýnda Türkiye’nin bir yýldýr devam eden dönem baþkanlýðý sona eriyor.
Önce bir noktanýn altýný çizelim. Türkiye, dönem baþkanlýðýný üstlendiði andan itibaren, kadýnlar, gençler, iþ adamlarý ve düþünce kuruluþlarý gibi önemli alt baþlýklar dahil her alanda son derece baþarýlý bir sýnav verdi. Dinamik ve temsil düzeyi yüksek toplantýlarla, G20’nin ana yapýsýný besleyen bu alanlarda baþarýlý bir çýkýþ yakaladý.
Peki neden önemli bu uluslararasý organizasyon ve sahiden dertlere deva olacak bir boyutu var mý? Kuþkusuz mesela Birleþmiþ Milletler gibi yapýlara bakýldýðýnda, bu platformun ne böyle bir gücünden, ne de karar mekanizmasýndan söz edilebilir. Böyle bakýldýðýnda G20’ye bazen gereðinden fazla anlam yüklendiðini düþünenler de var.
Ancak dünyanýn en büyük ekonomilerinin bir araya geldiði bir zeminde ele alýnacak baþlýklarýn, özellikle de Türkiye’nin dönem baþkanlýðýnda önemli sonuçlara kapý açabileceðini de unutmamak gerekiyor. Sözgelimi sadece Suriye sorununa baktýðýmýzda, bir yandan ABD, diðer yandan Rusya ve Çin devlet baþkanlarý burada olacak. Mülteci sorununa baktýðýmýzda az önce saydýðým ülkelerin yaný sýra bu alanda son derece kötü bir sýnav veren Avrupa ülkeleri de Antalya’da olacak.
Suriye’de yaþanan sorunun siyasi boyutlarýný öne çýkarýp, sürekli olarak Beþar Esad yönetimine haklýlýk, hatta meþruiyet arayanlarýn, burada da farklý bir tutum izlemeleri beklenmiyor. Ancak sorun siyasetten ibaret deðil. Bölgesel anlamda ortaya çýkardýðý terör ve insani anlamda yüzyýlýn faciasý haline gelen mülteci sorunu, kelimenin tam anlamýyla Türkiye’nin canýný yakýyor. O nedenle yapýsý ve tanýmý gereði ekonomi merkezli bir platform olsa da G20, Türkiye’nin kendi tezlerini, iç dengelerini etkileyecek kadar kendisini kuþatan sorunlarý muhataplarýna ileteceði bir zemin olacak.
Gezi olaylarýnýn perde arkasýnýn aydýnlanmasý, olup bitenin doðrudan Tayyip Erdoðan’ý devirmeye yönelik hamleler zincirinin bir parçasý olmasý, ardýndan gelen 17-25 darbe giriþiminin gelmesi; Erdoðan’ýn peþ peþe bu hamlelere sert biçimde karþýlýk vermesi ve nihayet 1 Kasým seçimleriyle birlikte dengelerin yeniden kurulmaya doðru gitmesi, Türkiye’nin masadaki en büyük avantajý.
Rusya lideri Vladimir Putin’in, zirveye gelmeden önce ‘Suriye ile ilgili görüþ farklýlýklarýnýn Türkiye ile iliþkiler zarar vermemesi’ yönünde açýklama yapmasý manidar. Elbette iki ülke iliþkileri, Suriye parantezinden çok daha büyük. Ancak gelinen noktada Ankara’nýn bu alandaki yükünün artýk paylaþýlmasý gerekiyor. Hem sürekli haksýz yere suçlanan, hem terörle karþý karþýya kalan, hem de mülteciler sorununda aðýr bir yükün altýna giren Türkiye, kesinlikle G20’de eli güçlü olduðu kadar, baþý dik bir ülke olacak.
Gelir daðýlýmýndan çevreye kadar geniþ bir yelpazede dünyanýn sorunlarý konuþulurken; küresel adaletin, daha doðrusu adaletsizliðin en derin biçimde yansýdýðý bir coðrafyayý temsilen Türkiye G20’de bulunuyor. Sözü açýk, duruþu net ve elbette 1 Kasým sonrasýnda dengeleri daha saðlam bir Türkiye.
Küresel adalet ne kadar mümkün bilinmez. Ama Türkiye’nin küresel anlamda bir vicdaný temsil ettiðini de kimse inkar edemez.