Anti-demokratik karakterli ve vesayet türü rejimlerde muhalif hareketler ve partilerin, bütün sorunlu tabiatýna raðmen ‘küresel güç(ler)le’ kurduðu iliþkiyi açýklamak mümkündü. Özellikle, II. Dünya Savaþý düzeninin Kuzey’de yerleþik hale getirdiði ‘demokratik sistemlerden’ veya Soðuk Savaþ kutuplaþmasýndan ‘ideolojik ve lojistik nemalanma giriþimleri’ de izah edilebilirdi. Türkiye örneðinde ise 2002 sonrasý vesayet rejiminin büyük ölçüde çözülmesinin ardýndan serbest ve adil seçimlerin yapýldýðý bir ülke olarak, muhalefetin ‘yurtta muhalif, cihanda iktidar’ þeklinde özetleyebileceðimiz söylem ve reflekslerini açýklamak hiç de kolay olmamaktadýr. Üstelik bu hareketlerin kahir ekseriyetinin solcu ve ulusalcý olmalarý, meseleyi daha karmaþýk ve bir o kadar da trajik hale getirmektedir.
Ömrünü yeryüzündeki bütün meseleleri Amerikan emperyalizmi üzerinden açýklayarak geçirenlerden, konu ne olursa olsun küresel hegemonyaya karþý baðýmsýzlýk diskurunu ‘her derdin merhemi’ olarak dillendirenlere kadar; 2002 sonrasý yaþadýklarý savrulma ders niteliðindedir. Ýçeride iktidardan uzaklaþýnca, elit dönüþümü karþýsýnda afalladýkça, yýllarca Batý’dan kes-yapýþtýr marifetiyle sürdürdükleri entelektüel hegemonya anlamsýzlaþýnca, sosyoloji normalleþip çevreden merkeze taþýndýkça boþluða düþenler, hiç de hicap etmeden, ‘küresel iktidara’ iþtahla bir yerinden tutunmakta gecikmediler.
AK Parti baðlamýnda, 28 Þubat’ta ‘Þeriat tehlikesi’ diskuruyla baþlattýklarý zihinsel ve ahlaki seyahati, 2002 sonrasý ‘eksen kaymasý’, ‘Ýslam ve demokrasi’ ve ‘otoriterleþme’ ile devam ettirdiler. Ýsrail’in Gazze saldýrýlarý ve Arap Ýsyanlarý sonrasýnda, bir dönem mahcup bir pozisyona savrulsalar da, Ýngilizce medyanýn ve istihbarat manipülasyonlarýnýn imdatlarýna yetiþmesiyle birlikte Ýsviçre çakýsý muamelesi yaptýklarý IÞÝD’le felaha kavuþtular. Artýk konu ne olursa olsun, konforlu bela IÞÝD’le bir ünsiyet kurarak, AK Parti karþýtlýðý kýlýfý altýnda, oldukça bayaðý Türkiye düþmanlýðýný tam teþekküllü sürdürüyorlar.
Gelinen son noktada bir dezenformasyondan da bahsetmek mümkün deðil. Zira dezenformasyon belli bir sofistikasyon becerisini icbar eder. Olan þey, aleni bir çirkeflik ve kara propagandaya dönüþmüþ durumda. Önce uyduruyorlar, sonra yaygýnlaþtýrýyorlar, ardýndan da keskin imanla tekrarlayýp duruyorlar. Herhangi bir rasyonel sorgulamanýn, maddi bilgi düzeyindeki saçmalýklarýn, ahlaki zýrvalarýn ve beþinci sýnýf Türkiye karþýtý istihbarat malzemesi tüketicisi olmalarýnýn da bir anlamý kalmadý. Yerli muhbirlik müessesesi Türkiye’de her zaman farklý formlarda var oldu, ama hiçbir dönem bugünkü gibi ‘ucuz müfteriliðin’ milyonlarca insanýn oyunu alan siyasal partiler düzeyinde sahiplenildiðine þahitlik etmedi.
Meþru siyasi zemini ve parti örgütünü illegal yapýlara sonuna kadar açan ya da silahlarýn vesayetinden güç alan aktörler, bu tablonun ortaya çýkmasýnda baþat rol üstlendiler. Bu durum hayata geçerken de, küresel iktidarýn gölgesinde var olma karþýlýðýnda elde edeceklerini almaktan zerre imtina etmediler. Ne yýllardýr tükettikleri ideolojileri ne siyasi söylemleri bu durumda ufacýk bir pürüze bile yol açmadý.
Muhalefetin küresel iktidar gölgesinde nemalanmasý, etnik-mezhepçi yapýlarýný ve dillerini kamuflajý hale getirirken; bölgemizdeki zamanýn tahripkâr ruhuna uygun yapýlarýnýn da ihtiyaç duyduklarý her türlü lojistiðin emirlerine amade olmasýný saðladý.
Hâl bu iken, vesayet rejiminin yýllarca en çirkef ve arsýz bir þekilde tükettiði ‘irtica’ ile ‘IÞÝD’ yer deðiþtirmiþ oldu. Üniversite kantinlerindeki zihinsel sürçmesini aþamamýþ anakronik bir dilin eþliðinde, önüne gelen her þeyi IÞÝD formülüyle açýklamak bir yana, býkmadan usanmadan Türkiye ile IÞÝD arasýnda baðlantý kurmalarý için kendilerine tevdi edilen vazifeyi en az IÞÝD kadar fanatik halde ifa ediyorlar.
Bu hastalýklý durum, önümüzdeki kritik siyasal süreçleri zehirlediði gibi bölgesel meselelerde de sadece kaosa yatýrým yapmaktadýr. Yurtta muhalefet olanlarýn, küresel anlamda iktidar hissetmelerinin maliyetini kýsa vadede fark etmiyor olabilirler. Lakin orta ve uzun vadede sebep olduklarý yabancýlaþmanýn faturasý, küresel iktidar nimetlerine göre oldukça aðýr olacaktýr. Kontrolsüz söylemleriyle, ucuz manipülasyon taktikleriyle varacaklarý tek nokta ise kötü bir Ýsrail taklidinden baþka bir yer olamaz.
Dezenformasyon, çirkeflik, iftira, her durumda haklý olma ve her gerilimde yabancý baþkentler üzerinden konuþmanýn gideceði yer; coðrafi olarak Türkiye’de, zihnen dýþarýda yaþayan þizofrenik bir hâldir. Çünkü yurtta muhalefetken, AK Parti’yi bin bir türlü dezenformasyon içeren ‘emperyalizmsiz’ cümlelerle telaffuz dahi edemezken, cihanda iktidarda olmayý ahlaki iflasýn yanýnda ancak siyasal þizofreniyle açýklayabiliriz.