2. Dünya Savaþý sonrasýnda kurulan dünya düzeni bugünün gerçekleri ile hiç uyumlu deðil. Eski düzen yýkýldý, ancak yenisi henüz kurulamadý. Eski düzen yýkýlýrken en çok telaþlananlar hiç þüphesiz eski düzenin efendileri, özellikle de Amerikalýlar oldu.
ABD, Soðuk Savaþ’ýn iki süper gücünden biriydi. Soðuk Savaþ bitince ABD dünyanýn tek süper gücü ilân edildi. Francis Fukuyama’ya göre gelinen nokta ‘tarihin sonu’ydu. Ýnsanlýk ABD örneðinde kemâle ermiþti ve artýk insanlýk için aranacak yeni bir model kalmamýþtý.
Oysa ki düzenin çökmesi en çok Amerika’nýn liderliðini tehdit etmiþtir. Belli bir dost-düþman ekseni üzerine kurulan sistem çökünce, dost ile düþman iyice birbirine karýþmýþtýr. Ýþte bu noktada Samuel P. Huntington imdada yetiþti ve ABD’nin liderliðini yeniden garanti altýna alacak yeni bir düþmanlýk hattý inþa etti. Medeniyetler Çatýþmasý adýný alan yeni kurama göre dünya, Batý ve diðerleri (West and the Rest) olarak ikiye ayrýlýyordu. Batý, yani ABD ve Avrupa, iyi olan ne varsa (demokrasi, kalkýnma, insan haklarý vs.) temsil ederken Doðu, kötü olan her þeyi (terörizm, yoksulluk, cehalet, baský vs.) temsil ediyordu.
ABD Baþkan Danýþmanlýðý da yapan Huntington’ýn görüþlerinin resmi politikayý yansýtmadýðý söylense de 1993’den bugüne sadece ABD’nin deðil, pek çok Batýlý ülkenin dýþ siyasetinde bu anlayýþýn izleri görülebilir. Özellikle 11 Eylül’den sonra Medeniyetler Çatýþmasý adým adým dünya siyasetinin temel paradigmasý halini alma yolunda ilerliyor.
***
Çin ve bölgesi bu düþmanlaþmanýn tarafý haline gelmemek için elinden geleni yapýyor. Bu baðlamda Pasifik ile Batý arasýnda oluþan karþýlýklý baðýmlýlýk ve Çin ekonomisinin dinamizmi Batý’yý Çin’e karþý açýk bir düþmanlýk gütmekten alýkoyuyor. Diðer taraftan Ýslâm dünyasýnýn daðýnýklýðý ve provokasyonlara açýk hali Ýslâm dünyasýný Batý politikalarýnýn ilk kurbaný haline getiriyor.
Ne yazýk ki 11 Eylül’den sonra hýzlanan bu süreç hiç de iyi bir noktaya doðru ilerlemiyor. Ýslâm terörle, cahillikle, karanlýkla ve esaretle eþdeðer hale getiriliyor. Bu süreçte Batý medeniyetinin eski hastalýklarýnýn da hortlatýldýðýný görüyoruz. Ekonomik krizler ve göçmen sorunlarýyla soslanan bu çabalar Ýslâm düþmanlýðýný her geçen gün sýradan bir hale getiriyor. Geçmiþte radikal görülen pek çok aþýrýlýk bugün Hollanda ve Ýsviçre gibi nispeten daha liberal bilinen Avrupa ülkelerinde dahi ana akým haline geliyor.
***
Uzmanlar küresel liderlikte rekabetin asýl Batý ile Çin arasýnda geçeceðinden eminler. Bu rekabetin Ýslâm dünyasý üzerinde olumsuz etkilerinin olacaðý da tahmin ediliyor. Her iki taraf da birbirlerine üstünlük saðlayabilmek için Ýslâm ülkeleri üzerinden bilek güreþine kapýþacak, örneðin biri Ýran’ý desteklerken, diðeri Suudi Arabistan’la denge arayýþýna girecek vs. Bölgenin doðal kaynaklarýna hâkim olmak kadar Müslümanlarýn biriken öfkesini bir manivela gibi kullanmak da önemli.
***
Küresel liderlik mücadelesinde Rusya’nýn hangi cenahta yer alacaðý ise henüz belirsiz. Eðer Çin, Asya-Pasifik bölgesinde küçük devletleri kendisiyle beraber hareket etmeye ikna edebilirse, bunun yanýnda Rusya ve Hindistan’dan en az birini müttefiki yapabilirse dengeleri geri dönülmez bir þekilde deðiþtirebilir. Ýþin düþündüren yaný ise Çin, Rusya, Hindistan, Japonya, Avrupa ve ABD gibi dev aktörlerin güç için tepiþeceði alanlarýn baþýnda Ýslam coðrafyasýnýn geliyor olmasý. Ne yazýk ki Müslümanlar böyle bir kapýþmaya henüz hazýr deðil...