Kürt düþmaný iki parti!

Eskiden desteklerini gizli kapaklý yollardan bildirirlerdi; maksat Ekrem Ýmamoðlu’na zarar vermemekti... 

Þimdi açýk oynuyorlar. 

Önce, Vodafone Arena ve Güvenpark saldýrýlarýnýn planlayýcýsý Bese Hozat konuþtu; “Kürtler 23 Haziran’da Ekrem Ýmamoðlu’nu desteklemelidir” dedi. 

Sonra bir baþka terör elebaþý olan Duran Kalkan çýktý, Ekrem Ýmamoðlu’na oy istedi. 

Þimdi de Pervin Buldan... 

PKK’ya karþý yürütülen “Pençe operasyonu” canýný çok sýkmýþ Pervin Haným’ýn... “Sahaya ineceðiz” diyor. Yani, 31 Mart seçiminde olduðu gibi, lafý eðip bükmeyecekler, doðrudan “Biz CHP adayýný destekliyoruz” diyecekler. Ve etkili bir “saha çalýþmasý” yürütecekler. 

Þaþýrdýk mý? 

Hayýr... 

HDP, “Kürt haklarýnýn düþmaný” olan CHP’yi destekliyorsa, bunun nedenine bakmamýz gerekiyor. 

Hayýr, “AK Parti’nin son yýllarda izlediði politikalar” diye bir cümle kurmayacaðým. 

Mahut desteðin nedeni, AK Parti politikalarý deðil... 

Bugün “politikalarý” yargýlanan AK Parti, Kürt haklarýnýn biricik garantörüdür... CHP, “Kürt haklarý” konusunda ne yapmýþtýr, hangi iyileþtirmeleri hayata geçirmiþtir? Yapýlanlara “köstek” olmak dýþýnda hangi “olumlu icraat”a önayak olmuþtur? “Andýmýz” meselesinde bile, en rezalet tepkiyi koymuþ bir partiden söz ediyoruz. 

Hülasa, CHP, Kürt haklarý konusunda “faþizan” bir çizgide durmaktadýr ve hâlâ pozisyonunu deðiþtirmiþ deðildir. 

Böyle bir CHP, HDP tarafýndan destekleniyorsa, problemi önce HDP’de aramak gerekir diye düþünüyorum. 

Hatýrlayalým, “çözüm süreci” döneminde bile, HDP, “aykýrý” bir yerde duruyordu. Yani, çözüm istemiyordu. 

Mesela, Beyaz Türklerin Selocan’ý (Selahattin Demirtaþ) sýk sýk çözüm sürecinden umudunu kestiðini söylüyordu... (“Taban” umudunu kesmiþ.) Kendi düþüncelerini “taban” üzerinden seslendiriyordu. 

Selocan’ýn “taban”dan kastý, kýþkýrtýp sokaða saldýðý provokatörlerse, doðrudur, bu “taban”ýn çözüm süreciyle herhangi bir alakasý bulunmuyordu. Çözüm sürecinin bunlara yapabileceði bir güzellik yoktu. Sadece iþledikleri cinayetin hesabýný vermeliydiler... 

Selocan da hesap vermeliydi... 

Çünkü ortada 53 ölü vardý. 

Nitekim, Kandil buyurdu, masayý devirip kaçtýlar. Çözüm konusunda samimi olmadýklarýný gösterdiler. 

Selocan’ýn derin bir nefes aldýðýný hatýrlýyoruz. 

HDP’de, soldan devþirilmiþ Selocan’larýn üzerinden de bir yük kalkmýþ oldu var. Bunlarýn baþat özelliði Kemalist olmalarý ve çözümsüzlüðü savunmalarýydý. Ayný zamanda laik ve seküler özellikler gösteriyorlar... Biri, Aysel Tuðluk’tur. Bu ülkenin kaderinde söz sahibi olan seküler güçleri AK Parti hükümetine karþý fiili mukavemete çaðýrmýþtý, yani darbe istemiþti. Diðeri Ertuðrul Kürkçü’dür. Siyasal meþruiyete inanmayan bu arkadaþýn hayalinde, Stalinist yöntemlerle bölgede hegemonik sol bir yapý kurmak, gerici AKP hükümetini kovmak ve olabiliyorsa “laplaik” özellikler gösteren baðýmsýz bir Kürdistan kurmak vardýr. 

Diðer Selocan da, bu sýfata isim babalýðý yapan Selahattin Demirtaþ’týr. Kendisi aðýr solcudur. Kobani’yi bahane ederek, militanlarýna “sokaða inin” çaðrýsý yapan bu aðýr solcu arkadaþ, ölümüne neden olduðu 53 Kürt vatandaþýna deðil, kýrýlan Atatürk büstlerine üzüldü. “Sakin olun, insanlarý öldürmeyin, dükkânlarý yaðmalamayýn” diyeceðine, “Büstleri parçalamayýn. Ayýp ediyorsunuz!” dedi. 

Bunlarýn (Kandil’deki terör elebaþýlarýyla birlikte), Ekrem Ýmamoðlu’nda buluþmalarý) “rastlantý” deðil, tarihi bir zorunluluktur. Çünkü CHP de, HDP de, son tahlilde “Kürt haklarý düþmaný” iki partidir.