Kurt kapanı

Öğle yemeği için sözleşmiştik. Bu kez not defterimi yanıma almamıştım. Hasbihal edecek, havadan sudan konuşacaktık. Restorandan içeri girdiğinde koltuğunun altında yeni bir kitap vardı. Putin’in adamlarını anlatan kitabı önüme koyarak “Bunu mutlaka okumalısın. Ben çok faydalandım” dedi. Ben kitabı incelerken o siparişini veriyordu.

Yemek sona ererken Rusya ile anlaşmasını yaptığımız S-400 füzelerine ABD’nin tepkisini sordum. ABD’yi duyunca yüzü ekşidi. Etrafını kolaçan etti. Yemek yediğimiz restoranda masalar birbirine çok yakındı. Bu kalabalıkta konuşmak istemediğini anladım. Mekandan ayrılarak başka bir yere kahve içmeye gitme kararı aldık. Bir kilometre ötedeki kafeye benim aracımla gidecektik. Yolculuk boyunca konuşmadı. Kahvelerimizi aldıktan sonra anlatmaya başladı.

Okuduğu bunca rapor, yaptığı onca görüşmeden sonra kafası netleşmiş, ortaya dört başı mamur bir analiz çıkarmıştı. Bu analizi amirleriyle paylaşmış, çalışması devletin güvenlik arşivinde yerini almıştı. Konu 2019 öncesinde Türk devletinin karşı karşıya bulunduğu tehlikeydi. Büyük hesaplaşma önümüzdeki iki yıl içinde gerçekleşecekti.

Birçok denemenin ardından Fetullahçı Terör Örgütü 15 Temmuz’da da kendisine verilen görevi başarıya ulaştıramayınca artık ıskartaya çıkarılmış, kuklacılar Türkiye’yi dize getirme operasyonunu bizzat yürütmeye başlamıştı. Amaç 2019’da kesin sonuç almaktı. Herkes Türkiye’nin ekonomik alandan sıkıştırılacağını düşünüyordu ancak bu ona göre tabloyu tam olarak yansıtmıyordu. Türkiye’ye tuzağın tek bir ayağı yoktu. Adeta bir kurt kapanı kuruluyordu. Üç koldan saldıracaklardı. Ekonomi bunun sadece bir ayağıydı.
Kaynağım kahvesini yudumladıktan sonra sakin ancak kısık bir ses tonuyla anlatmaya devam etti.

Türkiye’yi dizayn stratejisinin ilk ayağı siyaseti ilgilendiriyordu. Bunun için 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a alternatif aday çıkarmayı planlıyorlardı. Kaynağıma göre uzun bir süredir arayıştaydılar. Üstelik bu arayış muhalefet partilerini kapsamıyordu. Çünkü yeni kurulan partiler dahil muhalefetin Erdoğan’a rakip olabilecek bir aday çıkarabileceğine yönelik ümitlerini kaybetmişlerdi. O halde ne yapılacaktı? Kaynağım “Adaylarını AK Parti’nin içinde arıyorlar” dedi. Biz bu konuşmayı yaparken geçtiğimiz haftaya damgasını vuran Abdullah Gül merkezli KHK tartışması henüz yaşanmamıştı.

Kaynağıma göre Türkiye’ye karşı ikinci tuzak güvenlik alanında kurulacaktı. Rakiplerimiz terör örgütü kurma ve yönetme konusunda oldukça mahirdi. Türkiye tüm enerjisini terör örgütü PKK ve YPG’ye verirken Ankara’nın enerjisini boşa harcayacak yeni oluşumları ortaya çıkarma kararı alınmıştı. Bu kez salvo -onlara göre- hiç beklenmedik bir yerden gelecek, Türkiye hazırlıksız yakalanacaktı. Daha önce El Kaide, DEAŞ gibi terör örgütlerini besleyip büyütürken edindikleri tecrübeleri bu kez Türkiye’de kullanmak isteyeceklerdi. Bu plana bazı Körfez ülkeleri de ideolojik destek sağlayacaktı. Bu kapsamda bazı ülkelerin istihbarat hücreleri harekete geçmiş, hepsi Ankara tarafından yakın takibe alınmıştı.

Tuzağın üçüncü ayağı ekonomiydi. 15 Temmuz’dan bu yana perde arkasından Türk ekonomisini baltalamaya yönelik girişimler Ankara’nın S-400 kararı ve Kudüs konusundaki tutumu nedeniyle zirveye çıkmıştı. Türkiye’ye doğrudan yatırım yapan bazı şirketlerin özellikle ABD tarafından tehdit edildiği Ankara’ya gelen bilgiler arasındaydı. Anlaşılan Türk ekonomisini zayıflatmaya çalışanlar tam saha pres ve adam adama markaj uygulamaya başlamıştı. Uluslararası devlerin çoğu buna direniyordu. Bu direnci kırmak için uluslararası derecelendirme kuruluşlarının yatırım yapılabilir notunu daha fazla aşağı çekmesi için telkinlerde bulunuluyordu. Kaynağıma göre Türkiye’nin üçüncü çeyrekte büyüme rekoru kırması Türkiye karşıtı cephenin daha fazla saldırganlaşmasına yol açmıştı. ABD’deki İran’a ambargo davasında Hakan Atilla’nın haksız bir şekilde suçlu bulunması geri adım atmayacaklarını gösteriyordu.

Peki ne olacak? Tasalanmaya gerek yok. Uzun bir süredir Türkiye ekonomisi üzerinde baskı kurulmaya çalışılıyor. Ancak Türkiye 2017’de rekor büyüme ve ihracat rakamlarına ulaştı. Terör örgütlerini besliyorlar evet ancak güvenlik güçleri özellikle terör örgütü PKK’yı yurt içinde hareket edemez hale getirdi. 40 yıldır besleyip büyüttükleri Fetullahçı Terör Örgütü deşifre oldu, 15 Temmuz’daki işgal girişimini millet başlarına çaldı. Onların bir oyunu varsa Allah’ın da bir oyunu var.