Kürt meselesini deðil PKK’yi uluslararasýlaþtýrmak istiyorlar

El Nusra Cephesi mensuplarýnýn bugünlerde, kanton ilan edilen þehirlerden biri olan Afrin’in civar köylerini arayýp, bölgeyi boþaltmalarýný istedikleri aksi takdirde, katliama uðrayacaklarýný söyledikleri yolunda haberler var.

Bu haberleri doðrulayan Cemil Bayýk, Afrin’e saldýrý olursa çözüm süreci durur diye demeç verdi.

Suriye savaþý belli ki þu ya da bu þekilde daha uzun yýllar devam edecek. Bitse bile, geride býraktýðý ihtilaflarýn çözümü yýllar alacak ve þimdi rejime karþý savaþan,  savaþmayan örgütler, gruplar, bu süre içinde kendi aralarýnda muhtemelen þiddetli çatýþmalar ve anlaþmazlýlar yaþamaya devam edecek.

Yani Afrin’e de Haseki’ye de ve baþka Kürt-Arap yerleþim yerlerine de saldýrýlar olabilir ve olacaktýr.

***

Esat gitmeden ve her nasýl olacaksa Esat sonrasýnýn Suriye’si kurulmadan, Suriye’de kimseye rahat yok.

Peki Türkiye’de çözüm süreci neden Suriye’deki belirsizliðe mahkum edilsin?

Kobane düþerse çözüm biter, Afrine saldýrýlýrsa çözüm biter diye düþünenler haklýysa eðer, Halep düþerse ve Esat gitmezse çözüm biter diye düþünecek olanlara da ayný oranda hak vermek gerekecektir.

Oysa bu iki düþünce biçimi de bence yanlýþtýr. Bu  düþünce biçiminin zarar vereceði ülke Türkiye’dir, Kürt-Türk siyasi iliþkilerinin geleceðidir.

Yeni yüzyýlda, Kürtleri temsil eden dört büyük Kürt partisi ya da siyasi hat var. KDP, YNK, Goran ve PKK/PYD.

Bu partilerin bugün ortaklaþtýrdýklarý ulusal bir programlarý yok. Kürdistan ideali veya fikrine karþý kendi partisel çýkarlarýný önde tutuyorlar ve büyük Kürdistan’a mesafeli ve  ‘özerk’ duruyorlar. Ne GORAN ne KDP ne YNK’nin Suriye, Türkiye ve Ýran Kürtlerine yönelik irrendalist bir siyasi programlarý var. Ama PKK sahip olduðu irredentalist politikalar nedeniyle bu partilerden temelde ayrýlýyor. Bu bakýmdan da, Kürt sorununun  uluslararasýlaþmasý gibi bir konsept ufukta belirince, ulusal politikalarýný aceleci bir tavýrla revize etme yoluna gidiyor. Kürt sorununda, muhtemel bir uluslararasýlaþmanýn Ortadoðu’da yegane muhatabýnýn kendisi olduðunu düþünüyor.

***

Oysa, Kürt meselesinin uluslararasýlaþmasý kanaatimce iki koþula baðlý:

- Dünyanýn kuruluþuna karar verdiði baðýmsýz bir Kürdistan’ýn kendisini dayatmasý veya buna dair kuvvetli, bir  uluslararasý irade. Bugünkü haliyle ancak Amerika, Ýran ve Türkiye’nin arkasýnda durabileceði bir iradedir bu. Var mý peki? Sýfýr düzeyde, yok. Kürt sorunu bugün Waþington, Brüksel, Ankara ve Tahran’ýn siyasi ajandasýnda ‘ulusal bir devlet sorunu’ olarak deðil, Hewler’deki federasyon, Ýran’daki suskunluk ve baskýlama siyaseti, Suriye’de Rojava Kantonlarý ve Türkiye’de de çözüm süreci, demokrasi yeni bir anayasa ve silahlý mücadelenin sona ermesi olarak var.

- Ýkincisi uluslararasý irade olmamasýna raðmen, bir mucize gibi bütün Kürt partilerinin ve dört ülkede yaþayan Kürtlerin ekseriyetinin baðýmsýzlýktan baþka çarenin olmadýðýna karar vermesi ve inanmasý.

Bu elbette uluslararasý iradeyi de bir þeylere mecbur edebilir. Kýrk milyonun ekseriyeti baðýmsýzlýk için mücadele ederse buna kim karþý çýkabilir?

Ama peki Kürtlerarasý siyasi iliþkiler bu düzeyde mi? Elbette hayýr. Ortadoðu’nun hallaç pamuðuna çevrildiði körfez savaþlarýndan bu yana, Kürt partiler kendi aralarýnda ulusal bir konferans bile gerçekleþtiremediler. Þu IÞÝD denen ortak ve ‘ideal düþman’ tarih sahnesine çýkmasaydý, kendi aralarýndaki anlaþmazlýklar daha da derinleþebilirdi.

Uzatmayalým. Kürt sorunu yukarda iki maddede izah etmeye çalýþtýðým çerçevede, uluslararasýlaþmýþ filan deðil. Ama birileri, PKK’nin Türkiye’nin siyasi koþullarýnda  oluþmuþ ‘milli ve yerli ‘yani ‘Türkiyeli’ bir hareket olarak kalmasýndan hiç hoþlanmýyor. Çünkü böylesi bir durumun, AK Parti hükümetine karþý açýlan haçlý savaþlarýna herhangi bir katkýsý ve faydasý yok!

Dolayýsýyla uluslararasýlaþtýrýlmak istenen Kürt sorununun kendisi deðil, PKK’dir ve hem PKK’nin hem Öcalan’ýn ben bu stratejiye karþý yine de direnebileceðini düþünüyorum. Ýnþallah yanýlmam. PKK ve Öcalan Kürt siyasi hareketinin geleceðini belirsizliðe sürükleyemez, yüzünü tamamen Ortadoðu’ya dönüp, Kürt halkýnýn çýkarýna olmayan bir stratejiye bu saatten sonra kolay kolay evet demez, diyemez.

Memleketin solcularý bu strateji doðrultusunda, Amerikancý oluyor, hatta Amerikalýlarýn  aklýndan bile geçmeyen ‘üçüncü göz’ formülüne Amerikan neo-conlarýný ikna etmeye çalýþýyorlar.

Unuttuklarý önemli bir þey var oysa: Türkiye Kürdüyle, Türküyle bu barýþý istiyor ve barýþý bu oyunlara feda etmeyecek kadar da kararlý.

Her ne gerekçeyle olursa olsun, masadan kalkaný ise hiç affetmez!