‘Kürt siyaseti’nin CHP aþký

Kürt siyaseti’ kavramý siyasal literatüre gireli çok fazla olmadý. Etnik bir isimle kendilerini adlandýranlar, olabilecek en bayaðý faþizme daha ilk anda, milyonlarca insandan oluþan bir kavmin ismine ipotek koyarak baþladýlar. Konu Türk milliyetçiliði olunca ‘faþizmle mücadelede kendilerinden geçenler’, ezilmiþlerin milliyetçiliði þemsiyesi altýnda kendilerine meþruiyet saðladýklarýný düþündüler. Kaldý ki, ne ortada ezilmiþlerin milliyetçiliði var ne de maðdur edilmiþ Kürtler adýna siyasal bir yol haritasý.

Uzunca bir zamandýr, Kürtlerin omzundan Türkiye’nin en derin ve yoðun normalleþmesini saðlayan AK Parti’nin þeytanlaþtýrýlmasýndan baþka bir þey göremiyoruz. 2010 Anayasa Referandumunda, Öcalan maliyetine Avrupa baþkentlerindeki akýl hocalarýna teslim olup, Kürtlerin uzun yýllar sonra ilk kez nefes alacaklarý bir deðiþime karþý ahlaki bir tefessühle nasýl direndilerse, bugün de benzer bir manzarayla karþý karþýyayýz. 

Bu tefessühün ete kemiðe büründüðü siyasi proje, HDP eliyle adým adým hayata geçiriliyor. Demirtaþ’ýn, ‘Kürt Sorununu var eden CHP’ ile koalisyon açýklamalarý, seçim öncesi içi boþ ‘aç tavuk-darý ambarý’ egzersizleri olmanýn ötesinde, ‘Kürt siyaseti’nin varoluþsal savrulmasýna iþaret ediyor.

2010 Anayasa Referandumu ile baþlayan bu süreç, Suriye isyaný sýrasýnda çok daha büyük bir felâkete imza attý. Suriye’nin en mazlum kesimi olan Kürtlerin, yýllarca Baas rejimi baskýsý altýnda gördüðü zulümleri unutup, Esed’le iþbirliðine giriþtiler. Týpký ‘Kürt siyaseti’ faþizminde olduðu gibi, Baas rejiminin yol verdiði ve elinde silah olan PYD, Kürtler için büyük cümleler kurup, cürümler iþleyip, Batýlý baþkentlerin de tesciliyle Kürtler adýna kestirmeden temsil makamýna oturtuldu.

Yýllarca Baas rejiminin zulmüyle maðdur olan Kürtler, bir de bölge halklarýnýn en kontrolsüz döneminde ‘hain’ damgasýný olabilecek en haksýz yere üzerlerinde taþýr hale getirildiler. Hey el-Ekrad’ta, El-Salýhiyye’de, Zor Ava’da, Þeyh Maksud’da, Eþrefiye’de Kürtler Baas rejimi tarafýndan katledilirken, PYD ‘Kantonculuk’ oynama pahasýna katil-maktul iliþkisini umursamadan Esed’e nefer yazýldý.

2015 Seçimleri öncesi HDP’nin savrulduðu yeni çizginin Anayasa Referandumundan bu yana nasýl þekillendiðine bakýnca, son duraðýn ‘CHP ile koalisyon-MHP’ye yeþil ýþýk’ makasýna oturmasýnda þaþýlacak bir durum bulunmuyor. Hâl bu olunca da, en ilkel anlamýyla bile ne Kürt’ten ne de bir siyasetten bahsetmek mümkün deðildir.

2010 Anayasa Referandumu bir mihenk noktasý kabul edilirse, bugün ayný makasýn içerisinde zikredilen CHP-MHP-HDP’nin ayný anda radikal deðiþimler yaþadýðý ve bazý tohumlarýn o gün atýldýðý da anlaþýlýyor. Zira kasetler yoluyla CHP ve MHP, Cihangir ile BDP yeni sulara açýlmýþ oldu. O tarihten bu yana ciddi geçiþ sancýlarý yaþadýlar. Anlaþýlan, nihai hâl 2015 Seçimleri öncesi ortaya çýkan düzenekten ibaret.

Gelinen noktada, zaten bir kliþe olan ‘Kürt Siyaseti’ iflas etmiþtir. Vesayet rejimimin var ettiði ve ancak eski Türkiye’ye sarýlarak ayakta kalan unsurlarla nikâh kýyma giriþimi, HDP’ye oy veren Kürtlerin de gündemi olamaz.

Bu çarpýk hâl, konjonktürel kamuflajlarla 2015 Seçiminde saklansa bile, orta vadede yüzleþmeden kaçýnýlmasý imkânsýz bir durum ortaya çýkardý. Benzer þekilde, AK Parti düþmanlýðýnda ‘Kürtlere tezkere çýkarma giriþimi’ de önünde sonunda çökecek bir siyasi proje olmaya mahkûmdur. Bu durumda, süslü cümlelerin girizgâhý olarak kullanýlan ‘Kürt Siyaseti’ kliþesinin Kürtlüðünden de, siyasetinden de bahsetme imkâný doðmadan ortadan kalkmýþtýr.