Türkiye’nin gündeminde yer alan bunca tartýþmanýn ve birbirinden farklýymýþ gibi görünen baþlýklarýn, esasen bir sorun etrafýnda do-laþýp durduðunu görmekte yarar var: Kürt sorunu.
Uzun zamandýr ‘BDP ile müzakere-terörle mücadele’ ekseninde tarif edilen ‘yeni strateji’nin ne olup olmadýðý tartýþýlýyor. Diðer yandan Uludere’de yaþanan facianýn, bu süreci doðrudan etkilediði de çok açýk.
Tüm bunlarý doðru deðerlendirebilmek, ancak bölgede olup bitenlere daha yakýndan bakmakla mümkün. Sözgelimi Türkiye’nin Kürt sorununda yaþadýðý yeni gerginliklerin, doðrudan Suriye politikasýyla ilgili olduðunu tespit etmekle baþlayabiliriz.
Geçtiðimiz Mart ayýnda örgütün sahadaki bir numaralý ismi Murat Karayýlan, Suriye Kürtlerini hedef alan bir saldýrýyý, kendilerine yapýlmýþ sayacaklarýný ilan etmiþti. Burada saldýrýdan kastedilenin ‘Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bir askeri müdahalesi’ olduðunu hatýrlatalým.
Kürtler karlý mý çýkacak?
Bölgemizde olup bitenlerden, özellikle de Suriye’de yaþananlar dikkate alýndýðýnda, Kürtlerin karlý çýktýðýný düþünenlerin sayýsý bir hayli fazla. Sözgelimi Ýran’ýn PKK’nýn kendi içindeki uzantýsý olan PJAK’la saðladýðý ateþkesin neredeyse bir yýldýr devam etmesi, Suriye sorununun örgüte saðladýðý avantajlardan birisi olarak görülebilir.
Nitekim Suriye’de yaþayan Kürtlerin PKK ile yakýn olan kesimi, Ankara’nýn Þam’la yaþadýðý gerginliði kendi lehine kullanmakta gecikmedi. Bu ittifakýn ne kadar devam edeceði elbette kuþkulu. Zira eninde sonunda, Þam’ýn gölgesinin kendilerini korumaya yetmeyeceðini bu ülkede yaþayan Kürtler de biliyor. Ancak þimdilik kaydýyla, iki ülke arasýndaki gerilimi, pazarlýk güçlerini artýrma yönünde kullanmayý tercih ediyorlar.
Suriye muhalefetiyle PKK yanlýsý Suriye Kürtleri arasýnda ciddi bir güven sorununun kaynaðýnda bu tür yaklaþýmlarýn olduðunu da söyleyebiliriz. Dahasý, Suriye’deki Sünni Arap muhalefeti, Kürtleri bir yol arkadaþý olarak da görmüyor.
Yapýlmasý gereken
Türkiye, Suriye, Irak ve Ýran’da yaþayan Kürtler, dünyadaki toplam Kürt nüfusunun neredeyse yüzde 95’ini oluþturuyor. Bu ülkelerin tamamýna sýnýr komþusu olan ve kendi içinde Kürtlerle ciddi sorunlar yaþayan ülkenin Türkiye olduðu da malum.
Dolayýsýyla, yakýn coðrafyamýzda ve sýnýrlarýmýz dahilinde yaþayan Kürtlerin, sorunlarý, algýlarý ve gelecek tasavvurlarý, herkesten daha çok bizi ilgilendiriyor. Ýnkar etmek, farklý senaryolar peþinde koþmak bugüne kadar ne Türkiye’ye, ne de Kürtlere yarar saðlamadý.
Daha önce de yazmýþtým, hayli tepki aldým. Ama önemine binaen bir kez daha hatýrlatayým. Biz tarihsel olarak Sünni Araplarla bir arada yaþama tecrübesi olmayan bir ülkeyiz. Ayný yönetimin çatýsý altýnda ya da ayný sýnýrlar içinde olmakla, bir arada yaþamak kesinlikle farklý tecrübeler.
Türkiye’nin bunca gayretine raðmen Suriye muhalefeti (Sünni Araplar) üzerinde ciddi bir nüfuz elde edememesinin temel nedeni bu. Yetersizlikler, entelektüel zaaflar, farklý yumuþak güç unsurlarýný kullanma konusundaki acemilikler daha sonra geliyor.
Þu halde yine ayný noktaya geliyoruz. Türkiye’nin gerek tarihsel anlamda, gerekse mevcut tabloda, birlikte hareket edebileceði topluluk Kürtler.
Hatalarý tekrar etmenin kimseye yararý yok. Irak Kürtleri konusunda geç kaldýk, hatalar yaptýk, toparlanmamýz hayli zor oldu. Türkiye 1996 yýlýnda baþlattýðý doðru politikalarý terketmeyip, Kürtleri ve Türkmenleri içine alan adýmlar atmaya devam etseydi, bugün eli çok daha güçlü olacaktý. 2006 yýlý itibarýyla tekrar doðru hamleler baþladý ve bir ‘devlet politikasý’ olarak Irak Kürtleriyle doðru iliþkiler kuruldu.
Kendi içimizde geçmiþte boðulup kaldýðýmýz tuzaklara bir kez daha düþmeden, cesur adým-lar atmak dýþýnda çýkýþ yolumuz bulunmuyor.