Kürtaj ve sivil toplum(lar)

Muhafazakar demokrat bir partinin yüzde elli oy aldýðý bir ülkede kürtaj serbest ise, bu konunun tartýþma platformlarýna taþýnmýþ olmasý kadar normal bir þey olamaz.

Gelmemiþ olsa idi aslýnda buna þaþmak gerekirdi.

Kürtaj konusunda bir dostumun deðerlendirmesi aklýma çok yattý: “Kürtaja soðuk bakýyorum ama yasaklanmasýna da çok sýcak bakamýyorum”.

Star gazetesinde Mustafa Akyol’un 30 mayýs tarihli yazýsý zaten konuyu çok güzel özetlemiþ, bilmem daha öte ne denebilir?

Kürtaj meselesinin gündeme gelmesi deðil, baþka bir konu beni daha çok düþündürüyor.

1983’den bu yana, yani yaklaþýk otuz senedir kürtaj “belirli koþullarla” ülkemizde serbest.

Söz konusu yasanýn hem özü hem de o “belirli koþullar” muhafazakar kesimler için, ister dinsel nedenlerden deyin, ister ahlaki nedenlerden deyin, ister insani nedenlerden deyin, kabul edilemez bulunuyorlar.

Demokratik bir ülkede de bu rahatsýzlýklarýn gündeme gelmesi, tekraren ifade ediyorum, bana çok olaðan, çok normal görünüyor.

Ancak, meselenin bir de çok olaðan, çok da normal olmayan bir boyutu daha var.

Kürtaj meselesi ülkemizde gündeme geçtiðimiz günlerde Sayýn Baþbakan’ýn bir konuþmasýyla geldi;.Sayýn Baþbakan’ýn bu deðerlendirmesinden sonra gazete köþelerinde, ekranlarda kürtaj tartýþmalarýndan geçilmiyor.

Muhafazakar gazeteciler, ilahiyat hocalarý, muhafazakar kesimin kanaat önderleri dinsel gerekçeleri, vicdani gerekçeleri, insani gerekçeleri, hatta saðlýk gerekçelerini öne çýkararak bugün kürtajýn yasaklanmasýný savunuyorlar

Bu arkadaþlarý dinlerken, tanýdýklarým, tanýmadýklarým var aralarýnda, gerekçelerinin bir bölümüne katýlýyorum, bir bölümüne katýlmýyorum, benim kanaatim hiç önemli deðil, bu konuyu bugüne dek neden bu derecede canlý bir biçimde, 1983’ten günümüze, gündeme getirmedikleri konusu aklýma takýlýyor.

Muhafazakarlarýn aklýný, vicdanýný bu kadar rahatsýz eden, etmesi de çok doðal, bir konunun bu sýcaklýkta gündeme gelmesi için illaki de Sayýn Baþbakan’ýn ön almasý mý gerekmektedir?

Gazete köþe yazýlarýný, televizyon programlarýný bir tarayalým, acaba 1983’ten günümüze bu konu nasýl bir sýklýkla muhafazakar kesim tarafýndan gündeme getirilmiþtir?

Muhafazakar kesimin güçlü bir sivil toplumu olamaz mý?

Osmanlý geleneðinde muhafazakar kesim ile devlet bu kadar mý iç içedirler?

Bu konuyu senelerdir düþünürüm, 2002 öncesi, vicdani ve akli olarak kabul edilemez türban yasaðýna muhafazakar kesim meydanlarda, mesela Beyazýt Meydaný’nda çok umut verici, çok canlý, çok doðru tepkiler vermiþ idi.

2002’de AK Parti iktidara geldi, bu sivil toplum (?) tepkileri, türban meselesi çözülmediði halde, býçak gibi kesildi.

Darbeciler, ulusalcýlar bu meseleyi baþta türlü yorumladýlar; bendenizin ise ilk aklýna gelen muhafazakar kesimin çok derinlerde yattýðýný düþündüðüm kimi refleksleri oldu.

Kürtaj-sivil toplum tuhaf iliþkisi meselesi kürtajý savunanlar için de geçerli.

1983 Mayýs ayýnda bu yasa kimlerin toplumsal mücadelesi ile çýkmýþ idi, hatýrlayan var mý?

1983’te kürtaj maddesi kadýnlar sokaklarda “bedenime dokunmayýn” dedikleri için mi çýktý, yoksa Kenan paþa ile Ýmren Aykut Hanýmefendi öyle uygun gördüler diye mi?

Kürtaj karþýtlarýyla, kürtaj yanlýlarýyla, demokratik tepkiler açýsýndan, ortak yanlarýmýz farklýlýklarýmýzdan çok daha fazla deðil mi?

twitter.com/KarakasEser