Kurtarýlmýþ bölge ve ‘özyönetim’

PKK dünyasýnýn Suriye kriziyle beraber rasyonelleþtirdiði ve kýzýl elmasýna dönüþtürdüðü hedeflerinin baþýnda, tamamen kendisine ait, tam teþekküllü bir tahakküm ilan edebileceði ve hepsinden önemlisi ‘kendisinin hâkim olacaðý bir ekosistem’ arayýþý geldi. Bu hedefi hayata geçirmek için ihtiyaç duyduðu habitatý, bir oldubittiyle Suriye’de elde edebileceðine fazlasýyla inanýnca, Türkiye ayaðýnda da ayný hedefin denenmesinden kendisini alýkoyamadý.

Söz konusu dünyanýn, Suriye’de oluþan siyasal boþluðun ve devletsizlik hâlinin bütün aktörlere açtýðý alaný PKK’ya da açmasýný büyük bir taktiksel, hatta stratejik yapýsal kazaným olarak okumasý ise sorunun kaynaðý olmaya devam ediyor. Her ne kadar PKK’nýn Kandil’i garnizon, Kuzey Suriye’yi siyasal habitat olarak kullanabilmesi için gerekli dinamiklerin kahir ekseriyeti kendisinin kontrolünde olmasa da, konjonktürel bir kazanýmý ‘örgüt aklý’ içerisinde en abartýlý þekilde deðerlendirmesinde garipsenecek bir durum bulunmuyor.

Burada sorun, Suriye karmaþasý içerisinde her türlü giriþimin belli bir sindirme kapasitesine muhatap olmasý mümkünken, aleni bir þekilde yabancýlaþmýþ bir dünyanýn içerisinde ‘Türkiye þartlarýnda da’ benzer bir uygulamanýn tahayyül edilmesidir. Bu imkânsýz misyonun seslendirmesi de HDP’ye verilmiþ durumda.

Gelinen son noktada PKK, HDP’ye sözcülüðü bile çok gördüðünden olsa gerek, Kandil’de üretilen ham sloganlarýn harfine bile dokunulmadan olduðu gibi seslendirilmesini saðlýyor. Bu durum, lise talebesinin ev ödevi düzeyini aþmayacak ve Wikipedia’nýn oldukça gerisinde seyredecek bir þekilde, dünyadan farklý özerklik modellerini ‘baðlamýndan kopuk’ olarak ardý ardýna sýralamaktan ibaret bir düzeyde, hükûmet sistemi deðiþtirmeye kalkan bir yaklaþýma sebep oluyor. Ýþin bu tarafýna dair fazlaca söze gerek yok. Çünkü gerçekten trajik olduðu kadar sýð bir durumla karþý karþýyayýz.

Burada asýl mesele ise özyönetim diye isimlendirdikleri ve sürekli tekrarlanýrsa literatüre gireceðini, hatta hayata geçebileceðini bile düþündükleri modelin baþtan aþaðý ‘ergen sol kurtarýlmýþ bölge iddiasý’ olmasýnda. Bu yönüyle dillendirdikleri ve toplamda üç-beþ cümleden fazla arkasýný dolduramadýklarý özyönetime oranla, ‘kurtarýlmýþ bölge’ düþüncesi çok daha vahim ama somut yönetim modeline denk geliyor. Bu noktada, kurtarýlmýþ bölge kurma beklentisinin ‘kesintisiz olaðanüstü hâl’ yönetiminden baþka da bir anlamý bulunmuyor.

Burada HDP’ye düþen rol; özyönetim, özerklik, yerelleþme vs. baþlýklarý altýnda bir taraftan ‘kurtarýlmýþ bölge’ giriþimlerine meþruiyet saðlamaya çalýþýrken, diðer yandan da süreci mümkün olacak en üst seviyede rasyonelleþtirmeye çalýþmak. Sürecin kanlý hale gelmesi ise hem halkýn açýktan itirazlarýný hem de muhtemel siyasi aktörlerin çýkýþlarýný bastýrmak için kullanýlan ucuz bir araç olmasýný saðlýyor.

Sonuç itibarýyla, kurtarýlmýþ bölge konusu bir teorik veya siyasi tartýþma konusu olmaktan çýkýp, terörizmin eþliðinde doðrudan uygulanma giriþimine dönüþtüðü için, ilk kurbanýn HDP olmasý þaþýrtýcý olmamalý. Çünkü hem konuyla alakasý olmayan baþka bir tartýþmayý -özyönetimi- sürdürdüðü için hem de silahlarýn konuþmasýyla kendi kendisini neshettiðinden dolayý, HDP’nin anlamlý bir aktör olarak kalmasý mümkün deðildir. Bu aþamada HDP’yi yeniden siyasete döndürecek tek bir yol var: Gerçekten yaþanan süreçle -bile- alakasý olmayan bir tartýþmayý sürdürmekten vazgeçmeleri gerekiyor. Aksi takdirde, HDP’nin siyasete dönüþünün kapýsýnýn aralanmasý için özel bir sebep ufukta görülmüyor.

Ezcümle, mafyatik bir yönetim tahayyülünün ötesine geçmesi mümkün olmayan kurtarýlmýþ bölge hedefinin en son ünsiyet kurulacaðý baþlýk özyönetim olabilir. Bu durumda, PKK’nýn akla ziyan ‘hendek stratejisi’ eþliðinde hayata geçirdiði kanlý süreç mi, yoksa ortaya çýkan enkazýn sözcülüðüne mahkûm edilenler mi daha büyük bir trajediye denk geliyor, karar vermek kolay görünmüyor. Lakin þundan eminiz: Kurtarýlmýþ bölgeden en son çýkacak þey, ‘özyönetim veya herhangi bir ademimerkeziyetçilik’ olabilir.