Rehinelerimizin kurtarýlmasýyla tüm Türkiye çok þükür dedi. Mutluluðun en öncelikli nedeni, alýkonan kiþilerin hiçbirinin zarar görmemiþ olmasýydý. Doðrusu, kurtarma operasyonunun da son derece baþarýlý olduðunun altýný çizmek gerekiyor. Ýlk günden itibaren ilmek ilmek örüldüðü anlaþýlan planlar yapýlmýþ, her türlü diplomasi denenmiþ, müzakereler sürdürülmüþ, kimbilir kaç kiþi de canýný riske atarak istihbarat faaliyeti sürdürmüþ.
Ancak gözlendiði kadarýyla bu operasyon biçimi bazýlarýný tatmin etmemiþ. Onlar, Amerikan filmlerinde olduðu gibi siyahlar giymiþ, ellerinde geliþmiþ silahlar bulunan özel birliklerin helikopterlerle bir yerlere inip, tüm kötüleri öldürmesini ve rehineleri kurtarmasýný beklemiþ olmalýlar. Bu türden bir heyecan beklentisi taþýyanlar hala varsa, belirtmek gerek. Askeri bir operasyon yapýlsaydý, muhtemelen rehinelerin canlý kalmalarý mümkün olamazdý. Zira amaç tam da Türkiye’yi askeri olarak bölgeye çekmekti ve bu olsaydý, rehineler iþlevlerini yitirirler; onlara zarar verilmiþ olmasý da Türkiye’nin askeri müdahalesini meþru hale getirirdi.
Anlaþýldýðý kadarýyla Türkiye esas diplomatik baþarýyý, kendisini askeri olarak Irak ya da Suriye’ye sokmaya çalýþan oyunculara karþý kazanmýþ.
Beklenti
Rehineler yurda döner dönmez, kamuoyunun ikinci bir heyecan dalgasýna kapýldýðýný ve bundan sonra olacaklarý merak etmeye baþladýðýný da söylemeliyiz. IÞÝD’e karþý oluþturulan koalisyona rehineleri nedeniyle katýlmayan Türkiye’nin bundan böyle ne yapacaðý sorusu sorulmaya baþladý.
Ancak burada bir sorun var. Zira Türkiye esasen Irak ya da Suriye topraklarýnýn bombalanmasýna taraftar da, rehineler yüzünden bunu yapmýyor gibi anlam çýkýyor. Oysa rehine konusu gündemde olmasaydý bile, muhtemelen Türkiye IÞÝD’le mücadelenin askeri ayaðýnda yer almayacaktý. Bölgeye yapýlan her dýþ askeri müdahalenin nelere yol açtýðýný gösteren sayýsýz örnek yakýn geçmiþte var. Türkiye, bir yapýnýn ya da iktidarýn bertaraf edilmesi için yapýlan her müdahalenin baþka ve çoðu kez daha tehlikeli baþka yapý ve iktidarlarý beslediðine yakýndan þahit. Dolayýsýyla Türkiye açýsýndan bugün yapýlan askeri müdahalelerden çok, yarýn konuþulacak siyasal muhataplar önemli. Diðer bir ifadeyle, IÞÝD ile mücadele edilirken kiminle müzakere edilecek sorusu Türkiye açýsýndan daha fazla önemseniyor.
Süreç
Gerek kurtarma sürecinde izlenen yöntem, gerek sýnýra dayanan ikinci büyük göç dalgasýnda uygulanan politika, Türkiye’nin bundan sonrasý için ne tür adýmlar atacaðýnýn ipuçlarýný veriyor. IÞÝD’in askeri kapasitesi azaltýlacak ve bu yapý dar bir alana sürülecek gibi görülüyor. Zaman alan bu süreç içerisinde ise Irak’ta merkezi yapýnýn güçlendirilmesi, Suriye’de de yeni bir muhalefetin þekillendirilmesi saðlanacak gibi. Bu çerçevede Türkiye Baðdat-Erbil iliþkilerini rencide etmeden Kuzey Irak ile baðlarýný sýkýlaþtýrma faaliyetlerini sürdürecek, bu arada Suriye Kürtleri ile de güven iliþkisi oluþturacak denebilir. Ancak Suriye konusu biraz daha farklý dengeleri gözetmeyi gerektirecek ve muhtemelen Türkiye öncelikle bazý aþiret ve Sünni gruplarýn IÞÝD’den kopmalarýný ve Suriye Kürtleri ile ittifak içinde çalýþmalarýný saðlamaya çalýþacak. Söz konusu ittifak saðlanabilir ve IÞÝD de bir alana sýkýþtýrýlabilirse, sýra bu ittifak ile Esad’ýn masaya oturmasýna gelecek ve Suriye’de Irak modelinin kurulmasý ele alýnacak. Planlar bu þekildeyse ve Türkiye de bu minvalde bir yol izliyorsa, Ortadoðu’da sularýn ancak bu biçimde durulmasýna çok sayýda oyuncu ikna edilmiþ demektir. Tabi IÞÝD beklenmedik bir sýnýr aþýrý saldýrý yapýp oyunu bozmaya kalkmazsa.