“Kürtler arasý barýþ” ifadesini, Orhan Miroðlu’nun STAR’daki dünkü yazýsýndan ödünç alýyorum.
Miroðlu’nun “Diyarbakýr Çalýþtayý’nýn düþündürdükleri” baþlýðý altýndaki yazýsý, her çevreye, belki özellikle Hükümet’e gerçekten çok hayati uyarýlar getiriyor.
Okuyanlar bir kere daha ve altýný çizerek okusunlar, okumayanlar ise muhakkak okusunlar diye yazýnýn, altýný özenle çizdiðim bir bölümünü sizlerle paylaþmak istiyorum.
“Çalýþtay’a diðer Kürt siyasetçi ve aydýnlarýnýn davet edilmemesi bir eksiklikti. Kürtlerarasý iç barýþ bugün ciddi manada risk altýnda. Çözüm süreci bu iç barýþýn nasýl tesis edileceðine cevap aramadan, baþarýya ulaþamaz. Kürtler birbiriyle kavga edip dururken, daha doðrusu bir grup kendisi gibi düþünmeyen hemen herkese þiddet temelinde yaklaþýrken, devlet Kürt barýþý yaptým diyemez. Böyle bir barýþ da olmaz zaten. PKK’yle alakalý sorunlar, silahsýzlanma ve baþka gruplara karþý þiddet kullanma salt PKK/BDP’yle konuþarak çözülecek bir sorun deðildir....... Kürt toplumunun PKK/BDP’yle özleþtirilmesi ve çözüm deyince akla baþka bir þeyin gelmemesinin doðurduðu sonuçlar, çözüm sürecini yürüten aktörleri yeniden düþündürmelidir. Nasýl olacak, ya da olacak mý, bilmiyorum ama bugünkü anlayýþlar korunacak sa, yarýn çözüm olduðunda, PKK/BDP dýþýnda kalan Kürt siyasetçi ve aydýnlara ve hatta nüfusun önemli bir kesimine Batýda kalacaklarý yer aramak gerekebilir. Bölgeye giden herkes bu gerçeði görebilir. Barýþ, Kürtleri anahtar teslimi PKK/BDP’ye emanet etmek olmamalýdýr. Tam tersine Kürtlerarasý barýþýn inþa edileceði bir süreç olmalýdýr. Kürtlerarasý barýþ dendiðinde, Türkiye Cumhuriyeti devletine yakýþan, aðabeylik yapmasýdýr. HÜDA-PAR’a saldýrýlar devam ediyor. Mesut Barzani’nin bir CIA ajaný olduðunu ispat için yazýlan yazýlar tam sayfa çýkýyor. Kürt siyasetinin hedefinde Mesut Barzani ve Baþbakan Erdoðan ayný oranda yer alýyorlar. Sertaç Bucak’ýn baþkanlýðýný yürüttüðü Kürt demokratlar platformuna saldýrýlar oldu. Kürtlerarasý barýþ bugün ciddi bir sorun..”
Siz de Orhan Miroðlu gibi sorunun içinde yoðrulmuþ ve hayatýnýn imtihanýný vermiþ bir Kürt aydýnýnýn kaleminden þu cümleleri okuduðunuzda irkilmez misiniz?
“...yarýn çözüm olduðunda, PKK/BDP dýþýnda kalan Kürt siyasetçi ve aydýnlara ve hatta nüfusun önemli bir kesimine Batýda kalacaklarý yer aramak gerekebilir. Bölgeye giden herkes bu gerçeði görebilir. Barýþ, Kürtleri anahtar teslimi PKK/BDP’ye emanet etmek olmamalýdýr.”
Bunlar sürecin yönetimi adýna gerçekten sarsýcý uyarýlar.
Þu soru üzerinde düþünülebilir:
- Acaba, Miroðlu’nun bu uyarýsýnýn altýna imza atacak ne kadar Kürt vardýr?
Eðer Hükümet içinde süreci yöneten kadrolar “Miroðlu fazla kuþkucu davranýyor, sürecin nasýl geliþtiðini biliyoruz, Lice vs olaylarý kaygý vermemeli, her þey kontrolümüz altýnda” gibi bir kanaatte deðil iseler, hem bunu kamuoyu önünde deklare etmeliler, hem de olan bitenin bir risk oluþturmadýðýna dair inandýrýcý gerekçeler sunmalýlar. Çünkü Orhan Miroðlu örgütün açýk-örtülü teröründen maðdur olan Kürtlerin tepkisini seslendiriyor, bunun yanýnda bir de, sürece iliþkin zaten kaygýlar taþýyan diðer toplum kesimleri bulunuyor.
Mehdi Eker’in, Diyarbakýr’da sürecin üzerinden bir buçuk yýl geçtikten sonra bile “Kürt sorununu çözerken bir türk sorunu oluþturmayalým” ifadesini kullanmasý boþuna deðildir.
30 yýllýk kanlý sürecin arkasýnda uluslararasý iradelerin bulunduðu artýk tartýþýlmayan bir gerçek. Türkiye’nin çözüm sürecini baþlatabilmesinin, iþi uluslararasý odaklarýn inisiyatifinden çýkarma noktasýnda hayati bir geliþme olduðu biliniyor. Davutoðlu’nun dediði gibi Türkiye’yi bir türbülansa sürükleme hesaplarý her zaman bulunabilir, Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin, ardýndan Ak Parti bünyesinde gerçekleþecek olan yenilenmenin böyle bir türbülans projesi için uygun ortam haline getirilmesi söz konusu olabilir vs... Lice bunun ilk kývýlcýmlarý mý? Olabilir.
Miroðlu, Hükümetin çözüm iradesine karþýlýk verdiði için “Öcalan’ýn bile iþlevsiz hale getirilmesi” ihtimaline vurgu yapýyor ki bunun da belirtileri ortada.
Öyleyse...
Þu anda örgüte boyun eðmeyen tek ses gibi gözüken “Annelerin çýðlýðý” yükseltilmeli, çözüm sürecinden maksadýn bölgenin örgüt hakimiyetine terk edilmesi anlamýna gelmediði memleketin Doðusuna - Batýsýna güven verecek biçimde gösterilmelidir.