Kürtler dönme dolaba biner mi?

“Kürtler Ortadoðu’da tarihi bir fýrsat yakaladýlar ve dönme dolaba binmek üzereler. AKP’nin bütün çabasý Kürtleri o dönme dolaba bindirmemek.” Bu satýrlar HDP Genel Baþkaný Selahattin Demirtaþ’a ait ve oldukça kayda deðer. Zira bölgedeki mevcut durum, HDP açýsýndan ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi. Ve yaþananlar ancak bu kadar ýskalanabilir; sadece Ortadoðu’ya dair deðil, Kürtlere dair de temelden bir kafa karýþýklýðýna sahip olunabilir.

Demirtaþ’ýn her ‘üç tespitine’ de katýlmamak mümkün deðil. Doðrudur, ortada bir dönme dolap var. Birileri Kürtleri bu dönme dolaba bindirmek de istiyor. Ayný þekilde, baþta AK Parti olmak üzere bölgenin deðiþim isteyen bütün unsurlarý da bu ‘asýrlýk dönme dolaba’ sadece Kürtlerin deðil, hiç kimsenin binmemesi için çaba sarf ediyor.

Dönme dolabý tarif etmeye gerek var mýdýr bilmiyorum. Malum olduðu üzere, dönme dolabýn en temel özelliði dönerek mesafe kaydetmemesidir. Dönme dolaba binenlerin çoðu bindiði yere geri geleceðini bilerek binerler. Belki çocuklardan ve ergenlerden durumun farkýnda olmayanlar olabilir. Ama onlarýn bile tamamýna yakýný, ebeveynlerini bir süre görmezlerse, bindikleri yerde inerler. Bu anlamda, Demirtaþ’ýn Ortadoðu’ya dair metaforunu bile lunaparktan tercih etmesi aslýnda birçok þeyi de anlatýyor. Hendek’ten devrim, Kobani’den küresel dizayn, Kandil sfenkslerinin ideolojik dünyasýndan siyaset çýkarmaya kalkýnca, asýrlýk Syks-Picot düzeninin çöküþündeki acýlardan da ancak dönme dolap düzeyinde bir okuma çýkýyor. Adeta yýllardýr ‘ergen siyaseti’ diye farklý düzeylerde ele alýnan PKK dünyasýnýn, dönme dolapla son noktayý koymaya gayret eden yaklaþýmýyla karþý karþýyayýz.

Bölgede geride kalan bir asrýn hasýlasýna bakarsak, Sykes-Picot düzeninin kuruluþunda halklarýn önüne konulan dönme dolaba binenlerin tamamý ayný yere dönüp geldiler.Bir asýr önce Osmanlý topraklarýný parçalayarak kurulan devletlerin tamamý, çok daha büyük acýlarý koca bir yüzyýl boyunca bölgemize çektirdiler. Bugün yaþanan ise ayný acýlarý geç kalmýþ bir þekilde arzulamaktan baþka bir þey deðildir.

Özünde Sykes-Picot korkularýna ve beklentilerine denk gelen bu durum, meselenin saðlýklý bir þekilde gözlemlenmesini ve tartýþýlmasýný engellemektedir.Abartýlý korkulara yaslananlar, sahada yaþanan her geliþmeyi ‘bölünme-parçalanma’ ekseninde ve hatta bazen ‘Kürtlerin þeytanlaþtýrýlmasýna’ kadar götürdüler. Abartýlý beklentilere yaslananlar ise Mezopotamya jeopolitiðinin realitelerinden kopmuþ þekilde neo-Sykes-Picot rüyalarýna uzanacak kadar anakronik siyasal çýkýþlar yaptýlar. Bölgemiz açýsýndan ‘Sykes-Picot sýnýrlarý ve düzeni’ parçalanma ve güçsüzleþme anlamýna gelirken; geç kalmýþ Kürt milliyetçiliði açýsýndan ‘Kürtlerin maliyetine kazanýmlarý’ þeklinde okunmaktadýr. Bu yaklaþým tarzý, geçtiðimiz bir asýr boyunca Kürtlerin dýþýndaki aktörlerin Sykes-Picot düzeninden gerçekten ne kazandýðýný da sorgulayacak olgunlukta görünmemektedir. Birinin kaybettiðini diðerinin kazaným olarak gördüðü bir meselede ise ilk kurban ‘siyasal’ ve ‘tarih’in kendisi olmaktadýr.

Oysa I. Dünya Savaþý marifetiyle çizilen sýnýrlarýn içerisi nasýl doldurulmuþ olursa olsun, bütün bölge halklarý kaybedenler safýnda yer aldýlar. Bütün bunlarý Kürtler için inþa edilmiþ ‘yüzyýllýk bahaneler’ þeklinde okuyanlarýn da var olduðu muhakkak. Lakin ya soðukkanlý analizlerle herkesin sahici aktör olduðu ‘yeni bir düzen’ arayýþý içerisine girmek durumundayýz ya da farkýnda olarak veya olmayarak asýrlýk statükonun ezberlerine esir olarak ‘felâket tecrübelerinin’ tekerrür etmesini arzulamak durumundayýz.

Bu noktada meselenin vuzuha kavuþmasý açýsýndan, Mustafa Kutlu’nun yýllar önce bir yazýsýnda anlattýðý bir dönme dolap felâketini nakledelim: “Erzincan'da bir elim vaka meydana gelmiþti. Þehrin gece bekçilerinden ikisi, herhalde çok arzu ettikleri halde bir türlü binemedikleri Lunapark'ýn uçan sandalyelerine binmek istemiþler. Bunun için gece yarýsýnýn geçmesini, ortalýktan el ayak çekilmesini beklemiþler. Etrafta kimseler kalmayýnca gizlice Lunapark'a girip sandalyelere atlamýþlar. Galiba o gece Lunapark'ýn bekçisi de izinli mi, bir yere mi gitmiþ; bunlarýn parka girdiðini kimse görmemiþ. Biri binmiþ, öteki motoru çalýþtýrýp sandalyeler hýzlanmadan gelip atlamýþ. Az sonra hýz artmýþ, sandalyeler havalanmýþ, bekçiler birer çocuk gibi sevinerek bir zaman dönüp durmuþlar.Neden sonra mideleri bulanmaya, baþlarý dönmeye baþlamýþ. Ancak sandalyeler durmuyor ve etrafta kimsecikler yok. Sandalye dönmüþ, bunlar baðýrmýþ.Sandalye dönmüþ, bunlar baðýrmýþ. Dedim ya olayýn ayrýntýsýný bilmiyorum. Sabah Lunapark'a giden görevliler sandalyelerin hâlâ dönmekte olduðunu görmüþler. Bekçilerin ikisi de ölmüþtü.”

Velhasýlýkelam, Kürtler tarih boyunca en tahrik edici dönme dolap tekliflerini reddettiler. Bugün de, mezkûr coðrafyayý kan denizine dönüþtüren ‘bölgeden ve yabancý baþkentlerin dönme dolabýna bilet kesenleri’ de ellerinin tersiyle geri çevireceklerdir. Ancak felâket tecrübelerinden ders çýkarmamakta ýsrarcý PKK dünyasý ise ergen bir coþkuyla yaklaþtýðý bu dönme dolaba binme noktasýnda kararýný çoktan vermiþ görünüyor.