Kürtler nerede?

Yukarýdaki sorunun cevabý oldukça basit olmakla birlikte, ilginç bir þekilde, PKK dünyasý tarafýndan ýsrarla yanlýþ cevaplanan bir soru. Bu sualin coðrafi, sosyolojik, siyasi ve jeopolitik unsurlarý var. PKK’nýn verdiði cevaplarýn Kürtleri konumlandýrdýðý yer, içinden çýkýlmaz bir kýsýr döngünün oluþmasýna yol açýyor. Öncelikle basit bir tespitle baþlayalým. Kürtler Mezopotamya’da yaþýyor. Mezopotamya ise Ortadoðu’nun kalbi konumunda. Bu basit verili hakikatin bize söylediði tek þey, Kürtlerin bölgede yaþanan geliþmelerden baðýmsýz her tutumunun kýsa vadede sahicilik krizi, ortada vadede siyasi maliyetler, uzun vadede ise ciddi bir yabancýlaþmanýn önünü açacaðýdýr. 

Bu durumu tespit etmenin kolay yollarýndan birisi de, sadece Irak iþgali sonrasý, Ortadoðu’ya dair bölgede ve dünyada yapýlmýþ olan, sayýsý belki de binden fazla resmi ve sivil konferanstaki Kürt temsili, baþlýðý veya katkýsýnýn oranýdýr. Ortadoðu’daki krize dair Kürtlerin de gündem olduðu ya da söyleyecek sözlerinin olduðu -akademik, stratejik veya aktivist- toplantý sayýsý bir elin parmaklarýný geçmez. Kaldý ki, bu az sayýda toplantýnýn da büyük bir kýsmý sadece ‘Kürt sorunu’ üzerine olduðundan, yine þümullü bir Ortadoðu tartýþmasýndaki ‘Kürtlerden’ bahsetmek mümkün deðildir.

Bu durumun bir açýklamasý olmasý gerekir. Burada yaþanan kopuþun, bölgedeki hâkim unsurlarýn Kürt ilgisizliði kadar, Kürtler adýna meydaný tahkim edenlerin bölgeye dair yaþadýklarý yabancýlaþmadýr. Mesela Kürt elitlerinin, Arap Ýsyanlarýný, baþtan aþaðý ‘küresel sol komplocu’ çapsýz analizlerin peþine düþerek okumalarý ibretliktir. Kürt sosyolojisine raðmen geliþtirdikleri zýmni Ýslamofobik ve açýk Ýslamcýfobik dil üzerinden ele aldýklarý ‘Arap Baharý’, yýllardýr süregelen yabancýlaþmanýn ulaþtýðý noktayý göstermektedir. Arap isyanlarýnýn dinamiklerini dýþarýdan okumayla neticelenen bu yaklaþým, Mezopotamya’nýn en organik unsuru olan Kürtleri süreçlerin dýþýnda býrakmaktan baþka hiçbir þeye yaramýyor.

‘Kürtlerin nerede?’ olduðunu bile idrakten uzak bir yaklaþýmýn tabii olarak vardýðý yer, ‘Kürtlerin ne olduðu?’ sualinin cevabýyla kavga ettiði ölçüde var olabilen bir yapýnýn ortaya çýkmasýna yol açýyor. Bu kavga oldukça tanýdýk. Vesayet rejimi de yýllarca ‘milletin ne olduðu?’ sualinin cevabýyla kavga edip durdu. Dönem dönem, 28 Þubat gibi ‘zaferler’ yaþadýðýný zannetse de, sonuç hüsranla sonuçlandý.

Tekrar sorumuza dönersek, Kürtlerin coðrafi olarak bulunduðu yerin demografik dinamikleri ve unsurlarý, en azýndan öngörülebilir bir gelecekte, neo-Sykes-Picot çözülmesinin aksine, ortak bir gelecek tasavvurunun öne çýkmasý gerektiðini bizlere söylüyor. Körfez Savaþý sonrasý, bugünden yapýsal olarak çok farklý ve oldukça özel þartlar altýnda, ‘36. Paralel dünyasýna’ hapsolan IKBY’nin bile nasýl bir sýkýþma yaþadýðýna bakmak, tek baþýna meseleyi anlamak için yeterlidir. Sarih bir ifade ile söylemek gerekirse, Mezopotamya’da, bir baþka unsurun maliyetine kendisine alan açýlabileceðini düþünen her yaklaþým, trajik bir krize yatýrým yapmanýn ötesinde feci þekilde miyop bir yaklaþýmýn ürünüdür. Zira ne Irak ne de Suriye’de, ekonomi-politiðin ve sosyolojinin kaldýrabileceði, etnik merkezli bir harita çizmek yönetilemez maliyetleri göze almadan mümkün deðildir. 

‘Kürtlerin nerede’ olduðuna dair basit veri düzeyinde verilen cevapta, çözüm de gizlidir. Bu cevap, Suriye ve Irak’ýn geleceðiyle beraber düþünüldüðünde anlamlý ve rasyonel bir yol haritasýnýn ortaya çýkmasýný saðlayabilir. Aksi her yaklaþým, Kürtleri derin bir yabancýlaþmanýn nesnesi yapýlmasý riski ile karþý karþýya býrakmaktadýr. Üstelik bu riski üstlenenlerin, Kürtlerin ezici çoðunluðunun rýzasýný almadýðý acý gerçeði de ortada durmaktadýr. Kaldý ki, en küçük ve sadece Kürtlerin olduðu Kobane’ye odaklananlarýn; Hey el-Ekrad’ý, El-Salýhiyye’yi, Zor Ava’yý, Þeyh Maksud’u, Eþrefiye’yi hatýrlamalarý mümkün görünmüyor. Hal bu olunca da, mikro düzeyde baþlayan yanýlsama, bölgesel düzeyde tam bir perspektif kaymasýna dönüþüyor. Dolayýsýyla bu perspektif kaymasý ve yabancýlaþmanýn, Kürtleri, PKK’nýn içine ittiði kýsýr döngüden, politik körlük ve akýl tutulmasýndan öte bir yere götürmeyeceðinin artýk farkýna varýlmasý gerekiyor.