Kürtlerin gönlünü almak hiç zor değil

“PKK’nin silahını bıraktırmak için devlet ne yapıyorsa yapsın, ilgilenmiyorum. Suriye’de Kürtleri kayırsın isterim ama neticede ben Türkiye vatandaşı bir Kürdüm ve haklarımı istiyorum. Devlet vatandaşının yanında olsun.” 

Sur’da esnaflık yapan bir Diyarbakırlıyla buluşuyoruz. Fotoğraf çektirmek istemiyor, ismini vermek istemiyor, illa bir isim gerekiyorsa Ahmet deyiverin diyor. Herkes de aynı tedirginlik. Korku endişe olsa da beklentilerin karşılanmasına bağlı olarak geleceğe dair büyük bir umut da var aslında. “Ahmet Bey” de taraf gözetmeden tatlı sert bir dille, eleştirilerini, beklentilerini, önerilerini sıralıyor: 

“Yeni dönemde bölgeye bir master plan lazım. Oy kaygısı olmadan “Ben bu işi bedeli ne olursa olsun çözeceğim” diyeceksin. AK Parti ve HDP dışında üçüncü bir partiye ihtiyaç var burada. İki parti birbiriyle inatlaşamasın diye.

Büyükşehir Yasası, bu bölgede örgüt lehine işliyor. Belediye köylünün çöpünü kaldırmıyor, su götürmüyor ve bunu tehdit için kullanıyor ama belediye yasasından dolayı köylüler belediyeye mahkumdur. Bir köylü Ak Partiye neden oy versin bu koşullarda? Adamın mezarlığı bile belediyeye ait...

2007’de AK Parti yüzde 41, HDP yüzde 42 alıyordu. Ne oldu da yüzde 41 14’lere düştü. Kürt halkının gönlünü almak hiç zor değil. Biz insan olmak istiyoruz insan. Gaffar Okan diye bir örnek var. Bu adam Diyarbakır’a fabrikalar kurmadı. Bir Gaffar Okan tek başına insanların devlete bakışını değiştirebilmişti. Kimse ayrılalım başka bir cumhuriyet kuralım demiyor. Yok böyle bir şey.

ACIMIZI PAYLAŞIN

7 Haziran’dan önce Diyarbakır’da bomba patladı. Kimin patlattığı önemli değil. Diyelim ki PKK patlattı. Beni temsil eden Cumhurbaşkanım neden bana acınızı paylaşıyorum demedi? Ben bu ülkenin vatandaşıyım. O acı günümde Cumhurbaşkanımı Başbakanımı yanımda görmek isterdim. İşte bunlar birikti, Kürtlerde kırılmaya yol açtı, seçime yansıdı.

İnsanlar çözüm sürecinde huzura alıştı. “Bunlar barajı aşamazsa kan gövdeyi götürecek, bari bunlara verelim de huzurumuz bozulmasın” dedi. Ama tam tersi oldu. HDP de aldığı oyu temsil edemedi. Keşke yapabilseydi. İlk gün çıkıp ben AK Parti’yle koalisyon kurmam, MHP’yle kurarım demesi insanlarda rahatsızlık yarattı. “Biz sana çözüm için oy verdik, çözümsüzlük dayatma” dedi. İnsanlar verdiği oydan rahatsız olmaya ve zulüm görmeye başladılar. Baskı hissetmeye başladılar. O zaman bir dönüş yaptılar ama bence görülmese de dönüş sandığa yansıyandan çok daha fazla.

10-15 yıl önce kapınıza kabul etmediğiniz Barzani’yi şimdi kırmızı halılarla karşılıyorsunuz. Bundan Suriye’deki Kürtler için de bir ders çıkarmak gerekmez mi? HDP’ye oy veren de Ak Parti’ye oy veren de oradaki acıyı yüreğinde hissediyor. Ben Kürdüm ama Suriyeli değil Türkiyeliyim. Ama oralarda verdiğin kavga beni burada incitmesin. PKK’nin silahını bıraktırmak için artık neyi nasıl yapıyorsanız yapın. Beni ilgilendirmiyor ama ben Türkiye vatandaşı bir Kürdüm ve haklarımı istiyorum.

HENDEĞİ KİM İSTER?

Bunlar öz yönetim diye bir şey söylüyor. AK Parti’den bir vekil de çıkıp desin “kardeş ben de Kürdüm”. Bu belediyeler 20 yıldır senin elinde, istediğini yapıyorsun. Hele gel bi tartışalım, nedir öz yönetim dediğin, fazladan istediğin. Tartışmaktan korkmayalım. Kimse hendeklerden hoşnut değil. Kürtlerin böyle bir talebi olabilir mi?

Diyarbakır valisi bölge için büyük şanstır. Herkes de birbirine böyle diyor. Devlet hükümet Kürt vatandaşının yanında olsun. Kırıp incitmesin. Kamu ihaleleri kime gidiyor, bir daha baksın. Bölgeye ekonomik yatırım yapsın. Derin devletin tehlikelerine Ergenekona Paralele karşı dikkatli olsun. O duvarlara ırkçı yazılar, Silvan’da askeri caddede yürütmek niye?

Belki söylediklerim Cumhurbaşkanına da ulaşır.

YDGH OKULLARDA BİLE MAHKEME KURUYOR

Oğlum lise 2’ye gidiyor, 14 yaşında. 1 Kasım’dan önce twitter’da “istikrar için AK Parti’ye oy verin, CHP’ye bile verin ama HDP’ye vermeyin. Bunlar adam öldürüyor” gibi bir şey yazmış. Bundan dolayı çocuğun yolunu kesmiş YDGH. Demişler ki “hemen sileceksin”. O da demokrasi, fikir özgürlüğü falan demiş. İki gün sonra okulda boş bir sınıfa çekip

“sana yarına kadar mühlet, yazdıklarını sil yoksa komisyon kararını uygulayacağız” demişler! Düşünün okullarda komisyon kurmuşlar! Yargılayıp hüküm veriyorlar! Haberim olunca okula gittim. Bana dedikleri şu “senin oğlun Kürdistan topraklarında böyle twit atamaz”. Bunu diyen lise öğrencisi! Şimdi gel bu çocukla tartış. Neyi tartışacaksın? Yani iş çok derin. 

ÇORBACI ŞEYHMUS’UN AİLESİ PKK’YA LANET EDİYOR

Olayın yaşandığı günden beri içimizi yakan Şeyhmus’un ardından çalışma arkadaşlarına başsağlığı dilemek için Recep Usta’ya gidiyoruz. Recep Usta Diyarbakır Yenişehir’de rağbet gören bir çorbacı. Şeyhmus Sanır, Recep Ölmez’in yeğeni. Askerden dönünce Recep Abisinin yanında çalışmaya başlıyor. 12 Eylül 2015 günü de çorba içmek için gelen polislerden sipariş alırken PKK uzun namlulu silahlarla polislere ateş açıyor ve üç polis yaralanırken Şeyhmus hayatını

kaybediyor. O gün bugündür lokantada çalışanlar da, Recep usta da olayın şokunu atabilmiş değil. Konuşurken gözleri dalıyor, sesleri çatallaşıyor. “1 ay önce askerden gelmişti. Kimseye zararı yoktu. Ailesinin geçimini sağlamak için okulu bırakmıştı. Ailesi perişan. Annesi katillerine her gün beddua ediyor” diyor. Babası inşaatlarda çalışan Şeyhmus ailesiyle birlikte Sur İlçesi’nde iki odalı bir evde yaşıyor ve 35 lira yevmiyesiyle kardeşinin okul masraflarını karşılıyordu.

Diyarbakır’da kardeşliğimize kast ediliyor

Ömer BÜYÜKTİMUR - Söz ve Söz Tv Genel Yayın Yön.

7 Haziran’dan beri Güneydoğu’da akla ziyan hadiseler cereyan ediyor. Şiddet ve terör sarmalı içinde bölge “yaşanılmaz” hale getirildiği gibi, hızla da insansızlaştırılıyor. Kırsaldan şehirlere inen, sokakları, mahalle ve ilçeleri terörize eden, hendek ve öz yönetim gibi savlar, paralelinde Devletin yürüttüğü “kamu düzenini sağlama” operasyonları tahribatlara yol açıyor. Çözüm süreciyle sağlanan, hayata doyum, sosyal, siyasal ekonomik ve kültürel hareketlilik, maalesef şuan oluşan kaotik ortamda, “kan” kaybediyor. Hedef milletimizin, ülkemizin huzurunu, istikrarını, kardeşliğini bozmaya yöneliktir. Bu hakikatı iktidarı muhalefetiyle tüm toplum görmeli ve ortak akıl geliştirmeli.

Kafalar karışık, moraller bozuk, yüzler asık

Volkan Eser / Diyarbakır Güncel Gaz. Genel Yayın Y:

Sur’da tedirginlik, korku ve belirsizlik diz boyu. Yasak kalkmasına rağmen, esnaf işyerine gidemiyor, kepenk açamıyor. İlçede huzurun maalesef h’si yok. Çatışmaların yaşandığı bölgelerde insanların psikolojisi bozulmuş, korku ve panik artmış. Dört Ayaklı Minare etrafı hala saldırının izlerini taşıyor. İnsanlar üzüntüden, korkudan konuşamaz halde. Konuşurken de ilk şartları, ‘fotoğraf ve isim yok’. Konuşmayanlar da konuşanlara ‘şunu da ekle, bunu da söyle’ gibi direktifler veriyor. Konuşmayanların görüşleri konuşanlarla aynı, ancak tedirginlik ve sonrasında zarar görme endişeleri çok belirgin. Sokaktaki herkes çatışmaların durmasını ve artık insanların normal yaşamlarına dönmesini istiyor.

KIŞ GELİNCE NASIL DURAYIM AKRABALARIN YANINDA?

AK Parti’ye oy verdiğini fısıldayarak söyleyen ama adını söylemek istemeyen bir başka Sur sakini: “HDP 7 Haziran’da barajı geçtiğinden beri Sur iyice cehenneme dönmüştür. Her yer hendek, her yerde eli silahlı yüzü poşulu mahallenin çocukları. Ama son zamanlarda kim olduğunu bilmediğimiz kimseler de var. “Keskin nişancı” diyorlar, Suriye’de eğitim alıp gelmişler. Çocuklar okula gidemiyor. Sağlık ocağına gidemiyoruz. Korkuyoruz. Eşyamızı çıkaramıyoruz, yollar tutulmuş. Akrabalara gittik kalmaya ama ne zamana kadar? Kış gelince ne olacak?

GÜCÜ OLAN GİDİYOR, FAKİRLER KALIYOR PKK İSE SUR’DA EMLAK MAFYALIĞI YAPIYOR

Sur’da dört çocuğu ve bedensel özürlü eşiyle yaşayan Şeyhmus Bey oturduğu eve aylık 400 lira kira veriyor. Ailede ekonomik sıkıntı hat safhada. Bir işi yok çünkü gözleri görmüyor. YDG-H’lıların ablukasıyla hayatlarının cehenneme döndüğünü söylüyor Şeyhmus Bey. “Her yer hendeklerle patlayıcılarla dolu. Çocuklarımızı sokağa salamıyoruz. Evden çıkamıyoruz. PKK’lılar gelip evinizin kapısı açık olacak diyor. Açmam diyeni tehdit ediyor. Kimse kalmadı zaten. Gidenlerden de evin anahtarını alıyorlar. Vermemek gibi şansın yok. Akrabası olanlar, maddi durumu olanlar Sur’u terk etti. Bizim gibi sakatlar, yaşlılar ve gidecek yeri olmayanlar kaldı Sur’da. Bir de fırsatçılar türedi. YDGH insanları tehdit ediyor, Sur’dan kovuyor. İnsanlar da evlerini satıp bunlardan kurtulmak isteyince evleri değerinin çok altında alıyorlar. Emlak mafyalığı da yapıyor terör örgütü.”

KIZLARIM VAR, KAPIM NİYE AÇIK KALSIN?

“Kocam ölmüştür. Bir oğlum PKK’den hapiste, biri dağda. İki yetişkin kızımla Sur’da yaşıyorum. Kızların biri 22 yaşında biri, biri 18 yaşında. Bunlar (YDGH’lılar) gelip diyor ki bana “Kapınız açık olacak, istediğimiz zaman girebileceğiz”. Niye açayım ben kapımı hırsız Maho’ya (YDGH’lıların o mahallede gözlerinin önünde büyüyen çocuklar olması ayrıca üzüyor yıldırıyor korkutuyor insanları). Siz benden daha ne istiyorsunuz? İki oğlumu aldınız zaten, iki kızımı veremem PKK’ye,”

-BİTTİ-