Belli ki Mesut Barzani’nin Türkiye’deki görüþmeleri hakkýnda kapsamlý resmi açýklamalar yapýlmayacak. Barzani, önce Baþbakan Tayyip Erdoðan’la, ardýndan Ýstanbul’da misafir edilen Iraklý lider Tarýk Haþimi ile görüþtü. Dahasý, Baþbakan Erdoðan bu görüþme öncesinde MÝT Müsteþarý Hakan Fidan’la bir araya geldi. Tüm bunlar Barzani’nin Türkiye’ye geliþinin stratejik önemine iþaret sayýlabilir.
Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürt liderlerle olan iliþkileri, yakýn tarihlere kadar iniþli çýkýþlý bir seyir izledi. 2006 yýlýndan itibaren Milli Güvenlik Kurulu kararlarýna yansýyan ifadesiyle Ankara, ‘Irak’taki tüm gruplarla ayrým gözetmeksizin diyalog’ kararý aldý.
Bu karar pekçok bakýmdan kritik bir baþlangýca iþaret eder. Öncelikle o tarihe kadar aðýrlýklý olarak Türk Silahlý Kuvvetleri eliyle yürütülen Kuzey Irak politikasý, tümüyle siyasi iradenin kontrolüne geçmiþtir. Bugün þaka gibi gelebilir, ancak o dönem bu politikalarýn sahibi/mimarý orduydu.
Ýkincisi, ordu ve ‘derin’ odaklar üzerinden yürütülen bu siyasetin, Kürtleri dýþlayan, sözümona Türkmenleri merkeze alan yaklaþýmý, herkese, ama en çok da Türkiye’ye ve Irak Türkmenlerine pahalýya mal olmuþtur. 1990’lý yýllar itibarýyla siyasetin bu kadar kritik bir konuda ipleri ordunun eline býrakmasý da ayrý bir garabet örneðidir.
Türkiye’nin özelde Kuzey Irak, genelde Irak politikasýnda iþleri toparlamasý sanýldýðýndan çok daha zor oldu. Özellikle Kürt liderler üzerinde oluþturulan ve herbiri ‘psikolojik harp’ yapýmý olan algýlar, taraflarý birbirinden koparýnca, Ankara-Erbil hattýnda gerginlik ciddi boyutlara ulaþtý.
Haþimi ve Barzani
O günler, kolay olmasa da geride kaldý. Türkiye, Irak politikasýnda çok farklý bir yerde duruyor. Mesut Barzani ve Celal Talabani ile olan temaslar, Irak’ýn bir diðer önemli unsuru Sünni Araplarla olan iliþkiler, giderek daha saðlýklý bir zeminde yürüyen Türkmen politikasý bunun sonucu.
Elbette bu sorunlar, birkaç gün ilgi gösterip sonra kenara çekileceðiniz hafiflikte deðil. Durduðunuz ya da yeni geliþmelere ayak uyduramadýðýnýz anda emekleriniz boþa çýkabilir.
Nitekim, Tarýk Haþimi’nin Irak’ta Þii yönetim eliyle köþeye sýkýþtýrýlmasý, ardýndan Türkiye’nin ona sahip çýkmasý ve nihayetinde Ýstanbul’a getirmesi, böyle bir sürekliliðin ifadesi. Haþimi’nin Bölgesel Kürt Yönetimi tarafýndan korunmasý, elbette Ankara’nýn iþine geliyor. Hem kendisine yakýn bir ismi, diyalog içinde olduðu bir zeminde tutuyor, hem de sorunu Baðdat yönetimiyle ele alma þansýný muhafaza ediyor.
Öte yandan bu iþten Barzani’nin de hayli karlý çýktýðýný unutmamak gerekiyor. Kendisine diþ bileyen Sünni Araplarýn önemli bir liderinin ona sýðýnmasý bile baþlý baþýna bir kazanç. Dahasý, bu konuda Türkiye’nin istediði yerde durmanýn, bölgesel anlamda bir manevra alaný getirdiðinin farkýnda.
Suriye Kürtleri, Barzani ve PKK
Gelelim iþin Suriye tarafýna. Hiç sözü çevirmeye gerek yok. Suriye Kürtleri üzerinde etkin olan iki önemli aktör var. Birisi Barzani, diðeri PKK. Suriye Kürtleri, giderek bölgesel hesaplaþmanýn merkezine doðru savrulurken, bu gerçekleri dikkate almamak imkansýz.
Ýþin en ilginç tarafý, Suriye’de yaþayan Kürtler üzerinde etkinlik sahibi iki gücün de kaderinin Türkiye ile birlikte yazýlmýþ olmasý. Ne Barzani, ne de PKK’nýn temsil ettiði alaný bunun dýþýnda düþünemeyiz.
Sorun, Türkiye’nin þu anda birbiriyle kavgalý görünen bu geniþ alaný nasýl yönetebileceðinde. Bu da hem kendisinin, hem de Kürtlerin kaderini belirleyecek kadar önemli.