Kürt sinemacýlar tarihlerini yazýyor. Sinemacýlarý yazýyor Kürtlerin tarihini. Kürtlerin tarihini sinemacýlarý yazýyor. Vurgulamada bir anlam kaymasý olmasýn diye ayný cümlenin üç ayrý çeþitlemesini yazdým. Böyle bir fikir ileri sürünce kimse yanlýþ anlamasýn diye özel çaba sarf etmek gerek. Çok da iddialý bir sözmüþ gibi duruyor, ama deðil. Çok basit ve yalýn bir durum belirlemesi, aslýnda:
Bugünkü Türkiye, Irak, Ýran ve Suriye devletlerinin sýnýrlarý dahilinde eski çaðlardan bu yana yaþayan ve Avrupa’da geniþ bir diasporasý bulunan Kürtlerin öykülerini anlatan, onlarýn varlýklarýndan dünyayý haberdar eden, kültürlerini tanýtan, sorunlarýný dile getiren en dinamik kesim sinemacýlar. Apolitik kitlelerin dahi Kürt kimliðini referans alabilecekleri eserleri sinemacýlar yoðun biçimde üretiyor. Diðer dallarda henüz yeterince öne çýkan kiþi ya da eser bulunmuyor. Kürtler sinemalarýyla iletiþim kuruyor.
Þu dönemde Irak hariç, yaþadýklarý ülkelerdeki siyasi konjonktür nedeniyle çeþitli zorluklar çekmelerine ve içerikte yine konjonktürel sýnýrlar içinde kalmalarýna raðmen çok sayýda film üretiyor Kürt sinemacýlar. Her yýl onlarca kurmaca ve belgesel dünya festivallerinde gösteriliyor. Bazý uzun metrajlý filmlerin dünya daðýtýmý yapýlýyor. Söz konusu zorluklar ve sýnýrlar da yavaþ yavaþ aþýlacak... Yapým koþullarý iyileþecek, muhtemelen Irak Kürdistan’ý kaynaklý ve Avrupa’daki Kürt diasporasýyla sýký baðlarý bulunan bir film endüstrisi kurulacak ve o zaman bu “tarih yazýmý” daha somut bir hal alacak:
Amatör sinemacýlarýn öncelikle durum belgelemek için yaptýklarý kýsa belgesellerin yerine tarihi olay ve kiþilikleri mitleþtirecek, belleklerde kalýcý kýlacak dönem filmleri çekilecek. Türkiye de bu endüstrinin önemli bir ayaðý olmalý vatandaþý Kürt sinemacýlarýn ve topraklarý üzerinde anlatýlmayý bekleyen öykülerin sayýca çokluðu bakýmýndan...
2. Duhok Uluslararasý Film Festivali’nde izlediðim, daha önce baþka önemli uluslararasý etkinliklerde ve Türkiye’de izlemiþ olduðum Kürt filmleri / Kürtçe filmler, temellerini Yýlmaz Güney’in attýðý bir sinemanýn yeni filizleri. Düþünün ki Türkiye’nin bugüne dek Cannes Film Festivali’nde kazanabildiði iki Altýn Palmiye de birer “Kürt filmi”... “Yol”u Þerif Gören yönetmiþ, dünya haklarýna Ýsviçre’nin Kaktüs Film þirket sahip olsa da Yýlmaz Güney’in yazdýðý ve yönlendirdiði bir film. Zaten sýrf Kürt filmi olduðu için 17 yýl Türkiye’de yasaklý kalmadý mý? Önceki yýl da yine genç Kürt yönetmen Rezan Yeþilbaþ’ýn hapishanelerdeki açýk görüþlerde Kürtçe konuþma yasaðýndan yola çýkan “Sessiz” adlý kýsa filmi Altýn Palmiye kazandý.
Buradan geriye doðru bir sinema yazarý olarak baktýðýmda Ýstanbul’da yaþayan ya da Ýstanbul’a gelip gidenler haricinde, en ünlü isimler olan Hiner Saleem ve Bahman Ghobadi’den, Mano Khalil’e Ýbrahim Saeedi’ye, Yüksel Yavuz’a dek birçok yönetmeni gayet iyi tanýdýðýmý görüyorum. Duhok’a gelmeden yýllar önce Berlin’den, Cannes’dan, Busan’a kadar birçok festivalde Kürt yönetmenler adlarýný duyurdu.
50. Antalya Altýn Portakal Film Festivali’nin ödül daðýlýmýna bakýnca bile ulusal yarýþmalardaki birçok filmin Kürt filmi olduðu gözleniyor: Altýn Portakal’ý paylaþan “Cennetten Kovulmak” (Ferit Karahan), Behlül Dal Özel Ödülü’nü alan “Mavi Ring” (Ömer Levendoðlu) ve En Ýyi Belgesel Altýn Portakal’ýný alan “Fajira” (Piran Baydemir) örneðin...
Bir ortak dilden ve ortak estetikten söz etmek için çok erken ama Kürt sinemasý dediðimiz olgu bir ortak mesele etrafýnda inþa edildi. Varlýðý, dili, kültürü, tarihi inkar, haklarý ihlal edilmiþ bir halkýn sinemacýlarýnýn kimliklerini kanýtlama ve çektikleri çileyi gösterme temeli üzerinde yükseliyor. Kürt sinemasý diye adlandýrdýðýmýz filmler toplamý, esasen bir manifestonun parçalarý.
Tarih de Kürt sinemacýlarýn bu mücadelesini yazacaktýr...