Kürtlerle ittifaktan kim rahatsýz?

Türkiye’nin kendi etrafýnda olup bitenle ilgisi, seçim dönemlerinde doðal olarak biraz azalýr. Sonuç itibarýyla her seçim dönemi, iç dengelerin yeniden kurulduðu ve bu anlamda dýþ politikanýn bir parça kenara itildiði günlerdir.

Ancak ülkemizin etrafýndaki geliþmelerin, özellikle de bizi etkileyen boyutlarý dikkate alýndýðýnda, böyle bir ilgi azalmasýnýn maliyeti düþündüðümüzden çok daha aðýr olabilir. Nitekim son yýllarda iç gündemin kýskacýndan kurtulduðu sürece çok önemli ve tarihi adýmlar atmayý baþardý Türkiye.

Diðer yandan seçim dönemlerinde, siyasi partilerin sahaya doðrudan yansýyan söylemlerinde dýþ politika çoðu zaman hak ettiði yeri bulmaz. Bu defa da öyle oluyor. Özellikle CHP’nin Suriyeli mültecileri doðrudan hedef alan ve iç kamuoyunu kýþkýrtmaya yönelik beyanlarýný saymazsak, muhalefetin dýþ politikaya yönelik ilgisi neredeyse yok düzeyinde.

Mesela sorusunun karþýsýna yazabileceðimiz çok sayýda cevap var. Sadece Irak’taki geliþmelere, özellikle de Kürt bölgesiyle ilgili gündeme bakmak yeterli.  Irak Kürt Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani’nin son ABD temaslarý, biraz da gündemin gölgesinde yeterince yer bulmadý.

Barzani, Washington’da en üst düzeyde aðýrlandý. Baþkan Barack Obama ve Yardýmcýsý Joe Biden’la görüþtü. Neresinden bakarsanýz bakýn Mesut Barzani, Türkiye açýsýndan önemli bir siyasi aktör ve daha açýk ifade etmek gerekirse önemli bir müttefik. Bu nedenle ABD’de neler konuþtuðu ve hangi mesajlarý aldýðý bizi de doðrudan ilgilendiriyor.

Bir parantez açarak devam edelim. Türkiye’deki ayrýlýkçý Kürt hareketinin durduðu yer ve özellikle þiddeti doðrudan bir araç olarak kullanmasý; hiç te hak etmediði bir þekilde Irak Kürtleriyle Türkiye arasýnda duvarlar ördü. Özellikle Turgut Özal’ýn ölümünden sonra devlet içinde yeniden mevzi kazanan yüksek bürokrasi, bir yandan ülke içindeki çatýþmayý derinleþtirdi, diðer yandan Irak Kürtleriyle olan iliþkileri ayný parantezin içine alarak bu yanlýþý coðrafyamýzýn dýþýna taþýdý.

Bu alanda neredeyse 20 yýldýr yazýp konuþmaya gayret ediyorum. Türkiye’de kamuoyunun ‘Irak’ta Kürt devleti kuruluyor ve amaçlarý bizi bölmek’ tezine inandýrýldýðý günlerde bile orada ortaya çýkacak bir yapýnýn asla aleyhimize olmayacaðýný savundum. Bugün yine ayný yerdeyim. Tekrar ve baþka biçimde ifade edeyim: Yakýn coðrafyamýzda yaþayan Kürtler, Türkiye’nin doðal müttefikidir ve bu ittifaký saðlayamadan bir baþka hamleye geçmemiz imkansýzdýr.

Ayrýlýkçý Kürt hareketinin, eli silahlý bir örgütü arkasýna alarak attýðý adýmlar, bizi daha geniþ bir alanda hata yapmaya sevk etmemeli. Coðrafya kaderdir ve kim ne derse desin Kürtler bu kaderin ayrýlmaz bir parçasýdýr. Ayrýlýk, federasyon ve özerklik gibi boþ laflara inanan varsa, kendi kaderinin ve geleceðinin nerede olduðunu bilmeyenlerdir. Tarih önünde de, gelecek tasavvurunda da hiçbir karþýlýðý yoktur.

Irak’ta Kürt devleti kuruluyor, bölünüyoruz diye ortalýðý ayaða kaldýranlar; her nedense mesela ABD yönetiminin Barzani’nin bu ziyaretinde ýsrarla ‘Irak’ýn bütünlüðü’ mesajý vermesini görmezden geliyorlar. Hani Kürt devletinin arkasýndaki ABD ve ortaklarý? Bir proje vardý da bundan vaz mý geçtiler?

Bu sorularýn cevabý çok açýk. Þu sýralarda yeterince ilgili görünmese ve Kürtlerle ilgili gündemi seçimden ibaretmiþ gibi algýlansa da Türkiye’nin yakýn coðrafyasýndaki Kürtlerle sahici bir ittifak yapma ihtimali herkesi ürkütüyor. Varlýðý ve ortaya çýkýþý üzerinden sürekli suçlandýðýmýz ve bölgemizi kana boðan türedi örgütlerin, tam da bu ittifaký bozmak için tezgahlandýðýný görmek için daha ne olmasý gerekiyor ?

Tarih ve coðrafya size yapmanýz gerekeni söyler. Duyarsanýz geleceðe yürürsünüz. Hepsi bu.