Dünya, 100 yýl öncelerdeki gibi önemli geliþmelere gebe...
Birinci Dünya Savaþý, Avusturya- Macaristan Ýmparatorluðu Veliahdi Ferdinand ve hanýmýnýn, 28 Haziran 1914 günü, Saraybosna'da bir sýrb eylemcisinin suikasdi sonunda öldürülmeleriyle patlak vermiþti. O suikasdin, 30 milyon insanýn hayatýna mal olacak bir Dünya Savaþý'na dönüþeceðini, her halde kimse tahmin edemezdi. Suikasdin ertesi gün, Avusturya- Macaristan Ýmparatorluðu Sýrbistan'a savaþ açýnca, Sýrbistan da Çarlýk Rusya'sýna sýðýnmýþ ve Rusya derhal savaþa girmiþ; Almanya da Avusturya- Macaristan'ýn safýnda yer almýþtý.
Fransa da, 1870'de Sedan'da Bismarck Almanyasý'nca bir günde bütünüyle katledilen 130 binlik bir Fransýz Ordusu'nun ve Fransa Ýmparatoru 3. Napolyon'un esir ediliþ intikamýnýn alýnma vakti geldiði kanaatiyle, Almanya karþýsýndaydý.
*
Esasen, kendisiyle dünya hâkimiyeti yarýþýna girdiði bilinen Almanya'yla hesaplaþma fýrsatýnýn doðduðuna inanan Ýngiltere de, Fransa ve Rusya'nýn safýndadýr artýk. Japonya da, Çin, Filipinler, Çin Hindi (Vietnam) gibi Uzakdoðu ülkelerinde ve Pasifik'te rakip tanýmaz bir güç halinde, Almanya'yla ayný safta. Ýtalya da Alman safýnda.
Yani, karþýlaþýlan büyük gaile, bir 'Sýrbistan- Avusturya Gerilimi' olmaktan çoktan çýkmýþtýr.
Alýnýz size bir Dünya Savaþý. Evet, Birinci Dünya Savaþý böyle patlamýþtý.
*
Sultan 2. Abdulhamîd'in 33 yýllýk iktidarýna; 1909'da, hangi emperial güçlerin entrikalarýyla tezgâhlandýðý bilinen bir darbe ile, hem de 30 yaþýndaki bir Elmalýlý Hamdi Efendi'nin, Halife-i Muslimîn sýfatýný da taþýyan Abdulhamîd'in tahttan indirilmesi, hal' edilmesi için verdiði 'Olur...' fetvâsý ile son verilmiþ; Selanik'e sürgüne gönderilmiþti. Ýktidarý, sosyo-politik, askerî ve masonik- emperial entrikalarla ele geçiren Ýttihad- Terakki Cemiyeti kadrolarýnýn tecrübesizliði açýktý ve Ýttihadçýlar, savaþýn, 1911-13 arasýndaki Balkan Savaþlarý'ndaki aðýr yenilgilerin izlerini silmek için ellerine bir fýrsat verebileceði umudu içindeydiler.
*
Sultan Reþad'ýn damadý olduðu için, Osmanlý Ordularý Baþkomutan Vekili olan 35 yaþýndaki Enver Paþa, Osmanlý'nýn Ýngiltere safýnda savaþa girmesi ihtimalini araþtýrmak için Londra'ya giderek 20 gün nabýz yokladý. Ama, Ýngiltere, Balkan Savaþý'ndan yeni maðlûb çýkan bir Osmanlý'ya yüz vermedi. (O sýralarda 33-34 yaþýnda olan Mustafa Kemal Bey'in de savaþa mutlaka girilmesi yolunda Harbiye Nâzýrlýðý'na yazdýðý mektubunun, kamuoyuna geçen sene açýklandýðýný da hatýrlayalým.)
Savaþta tarafsýz kalýnmasý deðil, hangi tarafta savaþa girileceði anlayýþ ve sorusu hâkimdi Ýstanbul'a. 2. Abdulhamîd ise, sürgün yerinden, 'savaþa girilmemesi' tavsiyelerini gönderiyordu.
Ve, 28 Eylûl 1914'de, Osmanlý da, Almanya yanýnda savaþa girdi. (Bizdeki ismiyle, seferberlik).
Netice mâlumdur.
'Almanya, Avusturya- Macaristan Ýmparatorluðu, Ýtalya, Japonya ve de Osmanlý aðýr þekilde yenildiler. Ama ötekiler bir takým kayýplara uðrasalar bile, toptan yok olan, sadece Osmanlý oldu ve enkazý üzerinde 20-25 kukla devletçik icad olundu.
*
Yenilen devletler özellikle Almanya, Ýtalya ve Japonya, o savaþ kayýplarýnýn intikamý peþine düþtüler sanayi ve askerî güçleriyle. Çünkü, o savaþ bittiðinde 1919'da imzalanan 'Versailles (Versay) Andlaþmasý', 'Barýþa son veren Barýþ' idi.
Osmanlý'nýn merkezî enkazý üzerinde kurulan Türkiye, emperial dünyanýn istediði büyük sosyal deðiþiklikleri yapmakla, Müslüman halkýn aslî inancýyla ve aslî kültürünün alfabesini ve kýlýk-kýyafet deðiþtirmekle meþgulken. Almanya (ve Almanya yanýnda Stalin Sovyet Rusya'sý), Ýtalya, Japonya, yeniden girdiler savaþa; Hitler Almanyasý'nýn öncülüðünde, 1 Eylûl 1939 günü ve 2. Dünya Savaþý patladý. O savaþ da 60 milyon kadar insanýn hayatýna mal odu. Almanya ve Japonya tarafý, 6 yýllýk bir savaþ sonunda aðýr þekilde, bir daha yenilirler.
*
Ama o savaþta girmediði halde, girenlerden daha az olmayan felaketler ve kayýplar yaþayan bir Türkiye; Stalin Rusya'sýnýn tehditleri karþýsýnda, Avrupa'nýn gönüllü korucusu olmayý kabullenerek, NATO'nun emrine girdi.
*
Bu tarihi bir daha hatýrlamanýn sýrasý mý þimdi?
Belki de tam sýrasý.
*
Amerikan emperyalizmi ve bütün NATO dünyasýnýn gözü, hele de son 19-20 senedir, daha bir Türkiye üzerindedir.
Rusya ise, bilhassa, ÝHA ve SÝHA gibi, dünyayý þaþýrtan silâh sanayi ürünlerini Ukrayna'ya da satan Türkiye'ye karþý, Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Doðu Akdeniz'de ve Kafkasya'da yeni tuzaklar peþinde. Ve kendi güney sýnýrlarýnýn taa Orta Asya'ya kadar Türkiye'nin manyetik çekim alanýna gireceði rahatsýzlýðý içinde.
Ayný þekilde, Ýran da, kendi kuzey sýnýrlarýndaki yeni güç odaðý karþýsýnda benzer rahatsýzlýk içinde. Ayrýca, Türkiye'nin Türkçe konuþan ülkelerle bir gönül birliði aramasý da 100 yýl öncelerdeki 'Turancýlýk'la bir tutulmak isteniyor.
Halklarýnýn deðil amma, Arab rejimlerinin Türkiye'ye karþý takýndýklarý tavýrlar da mâlûm olduðu bir sýrada, sahib olduðu malî gücüyle Arab rejimleri üzerinde etkisi bilinen Birleþik Arab Emirliði'nin, beklenmedik bir anda Erdoðan Türkiyesi'yle dirsek temasýna girivermesi Ortadoðu'da yeni dengeler kuracak mahiyettedir.
Ve bunlar olurken, Rusya'nýn, NATO'nun Ukrayna'yý bünyesine katmasý halinde saldýracaðýný ve NATO'nun da, 'Hazýrýz!' demesi... Dünyanýn 100 yýl öncelerdeki büyük hadiselerin benzerlerine gebe olduðunun iþaretçisi olabilir.
Ve, 'Kurtluk Kanunu'nda, kuraldýr; zayýf olaný yerler!'
*