Türkiye’de sadece bir kurucu irade ve Anayasasý olageldi: Erzurum ve Sivas kongrelerinde oluþmaya baþlayan ve 1920’de billurlaþan TBMM iradesinin yok edilmesinden sonra ortaya çýkan derin irade ve onun derin anayasasý... Bugün artýk halkýn iradesi tarihimizdeki ikinci demokratik kuruculuða dönüþmek üzere.
SAYIN Kýlýçdaroðlu geçenlerde Baþbakan’ýn Mart ayý sonuna kadar Uzlaþma Komisyonu’na süre tanýyan açýklamasýna tepki verirken, temsil ettiði siyasal cenahýn kurucu iktidar ve kurucu iradeden ne anladýðý hakkýna önemli ipuçlarý vermiþ oldu.
Þöyle diyor Sayýn Kýlýçdaroðlu: “Onlara söylemek istiyorum, Erzurum Kongresi’ne bakýn önce, Sivas Kongresi’ne bakýn, Ankara’da TBMM’nin toplanmasýna bakýn önce, niye onlar baþkanlýk sistemini kurmadýlar. Halkýn doðrudan iradesine saygý duyduklarý için. Baþkanlýk sistemi gelsin, niçin, ben cumhurbaþkaný olacaðým, eee benim yetkilerim olmayacak. Yargýçlarý ben tayin edeceðim. Elinden gelse o zaman bütün milletvekillerini de ben tayin edeceðim diyecek herhalde. Ne yaparlarsa yapsýnlar bizim rejimimizi kuran irade kurucu iradedir. Rejimi deðiþtirmek için sizin vereceðiniz önerge TBMM’den CHP olduðu sürece asla ve asla geçemez.”
Asýl mesele kuvvetler ayrýlýðý
Bir kere Kongrelerde ve TBMM’nin kuruluþunda baþkanlýk sisteminin kabul edilmemiþ olmasýnýn nedenini halkýn doðrudan iradesine duyduklarý saygýya baðlamak oldukça sorunlu. Ki bu irade sahipleri, parlamenter sistem yerine meclis hükümeti sistemi kurmuþlardý. Yani kuvvetler ayrýlýðý yerine kuvvetler birliðini tercih etmiþlerdi. Mesele bu þekilde savunulduðunda, dünyanýn önde gelen demokrasilerinden ABD kurucularýnýn halkýn iradesine saygý duymadýklarý için baþkanlýk sistemini kabul ettiklerini iddia etmek gerekirdi. Herhalde aklý baþýnda hiç bir siyasetçi bunu kabul etmez. Üstelik ABD baþkanlýk sistemi halkýn doðrudan iradesine diðer tüm sistemlerden daha yakýn. Zira halkýn üç erkten ikisini doðrudan seçimle belirlediði baþka bir sistem yok.
Baþkanlýk ve parlamenter sistemini birbirinden ayýran husus, halkýn iradesine saygý veya saygýsýzlýk deðil, aksine kuvvetler ayrýlýðýný sert veya yumuþak olarak tanzim etmektir. Her iki sistem de halkýn iradesine saygýlýdýr, her iki sistem de demokratiktir. Diðer yandan Kýlýçdaroðlu’nun sözünü ettiði kurucu irade, Cumhuriyeti ilan ederken bununla 1908’den beri iþlemeye baþlayan parlamenter sistemi ortadan kaldýran bir irade oldu. O tarihten bu yana sadece görüntü itibariyle parlamenter sistem geçerli, halkýn iradesine saygý üzerine kurulu bir rejim iddiasý ise gülünçtür. Baþkanlýk sistemine yönelik eleþtiriye derinlik kazandýrmakla CHP bir þey kaybetmez, ama Türkiye kazanýr.
Anayasa ve hukuk kurallarý
Ýkinci olarak, Cumhurbaþkaný veya Baþkanýn yüksek yargýçlarý seçme imkanýný da baþkanlýk sisteminin otoriterliðine karine olarak görüyor. Sayýn Kýlýçdaroðlu Devlet baþkanýnýn yüksek yargýçlarýn atanmasýnda herhangi bir yetkisinin olmadýðý demokratik bir ülke örneði gösterse, belki bu karineyi bir miktar önemsemek mümkün olabilirdi.
Ve üçüncü olarak Sayýn Kýlýçdaroðlu’nun konuþmasýnda esas önemli nokta, kurucu iradeye iliþkin bölümüdür.
Kanýmca bu ifadeyi hukuk teorisi ve siyasal gerçeklik yönünden iki farklý þekilde yorumlayabiliriz.
Kurucu iktidar, bir ülkenin anayasal düzenini üreten ve onun belgesi olan anayasayý, önceki hiçbir anayasa ve hukuk kuralýyla baðlý olmadan yapan iktidardýr. Kurucu iktidar anayasayý yapan iktidar olduðuna göre, Anayasa kurucu iktidar iradesinin bir ifadesidir.
Cuntalarýn Anayasalarý
Bu teorik açýklama açýsýndan bakýldýðýnda, halihazýrda 1982 Anayasasý altýnda yaþadýðýmýza göre, kurucu iktidar 12 Eylül 1980 Cuntasýdýr. Buna göre 1961 Anayasasýnýn kurucu iradesi 27 Mayýs Cuntasý, 1924 Anayasasýnýn kurucu iradesi, 1923 Tek Parti Meclisi, 1921 Anayasasý ise Türkiye tarihinin gördüðü en çoðulcu ve katýlýmcý meclis olan 1920 Meclisiydi.
Bu yönüyle Sayýn Kýlýçdaroðlu’nun iddiasý, eðer 12 Eylül 1980 cunta iradesini kastetmiyorsa, geçerli deðildir.
Ama galiba Sayýn Kýlýçdaroðlu’nun kastettiði þey baþka. O, kurucu irade olarak tek parti diktatörlüðünü görüyor, elbette bu iradeyi “tek parti diktatörlüðü” olarak etiketlemekten kaçýnarak yapýyor bunu. Kaçýndýðý için, haliyle söz konusu iradenin, Dersim ve Zilan katliamlarý, ülkenin ezici çoðunluðunu oluþturan mütedeyyin muhafazakar insanlarý neredeyse bir asýr boyunca terörize edilmesi, ülke kaynaklarýnýn tek parti rejimine destek karþýlýðýnda bir avuç zengine aktarýlmasý, ülkenin yönetim biçimini katý merkeziyetçiliðe göre tanzim edilmesi, liberal ve demokratik tüm hareketlerin þiddetle bastýrýlmasý, kýsacasý bugün çözmeye çalýþtýðýmýz pek çok sorunun kaynaðýnda yer alýyor olmasý da kendisini pek ilgilendirmiyor.
Halkýn mý ‘derin’lerin mi iradesi
Ýlgilendirmiyor, ama bu temel tercihlerin 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarýn tamamýnda yer alýyor olmasý, tüm bu anayasalarýn ayný ideolojik tercihlere dayanmasý ve katý merkeziyetçiliðin bu anayasalarýn en þaþmaz tercihi olarak bugüne ulaþmasý açýsýndan bakýldýðýnda, aslýnda doðruyu söylüyor: Kurucu iktidar ve kurucu irade anayasa belgelerini yazan deðil, bu ülkenin rejimini ortaya koyan iradedir. Yani 1918-1922 dönemlerinde ara verdiði iktidarýna 1922 sonrasýnda yeniden kavuþan ittihatçý iradedir. Bu irade þaþmadan bugüne kadar geçerli oldu. Ne 1961, 1924’ten, ne de 1982, 1961’den bir kopma deðildir. Merkez-yerel iliþkisi ve merkez iktidarýný kullanan güçler bakýmýndan kusursuz bir süreklilik söz konusudur. Her bir darbe, bir restorasyon, her bir yeni Anayasa ise, sadece bir güncellemedir. Siyaseten Türkiye’de sadece bir kurucu irade ve Anayasasý olageldi: Erzurum ve Sivas kongrelerinde oluþmaya baþlayan ve 1920’de demokratik irade olarak billurlaþan TBMM iradesi deðil, aksine bu iradenin yok edilmesinden sonra ortaya çýkan derin irade ve onun derin anayasasý...
Bu irade asla halk olmadý. Cumhuriyet sonrasýnda demokratik kurucu irade asla olmadý, olmasýna izin verilmedi.
Halk 1920’de kurucu irade olabildi. Onun dýþýnda bedeller ödeyerek sabýrla rejimin deðiþmesi için meþru yollardan mücadele etti. Bugün artýk halkýn iradesi tarihimizdeki ikinci demokratik kuruculuða dönüþmek üzere.
Bu ülkede tek parti diktatörlüðünün ürettiði ve darbelerle güncellediði antidemokratik rejim elbette deðiþecek, TBMM’deki CHP istese de, istemese de...
Galiba bu noktada da bir yanýlma söz konusu.