Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Kusura bakmayın, yanılmışız

İki tekerli bisiklete binmek, biraz marifet ister. O yüzden çocuklar için arkaya iki yandan destek tekeri takarlar. Alıştıktan sonra çıkarılmak üzere... Dünya ekonomileri destek tekeri olmadan gidemiyor.

ABD’de FED -aslansın kaplansın, sen tek başına gidersin- deyip ekonomiye destek tekerlerinden birini çıkarmak istiyor, ama emin değiller... Japonya işi abartarak hem öne hem arkaya destek tekerleri taktı, ama bisiklet zor gidiyor... Euro Bölgesi ise vidaları gevşek var-yok arası bir destek tekeri ve patlak lastik ile yalpalıyor. Euro Bölgesi’nde asıl ön teker çataldan fırlayabilir.

Geçen hafta iki önemli konuşma yapıldı. Önce IMF Başkanı Bayan Lagarde -Euro Bölgesi’nde kriz sona ermedi- dedi. Sonra da Euro’nun en sağlam destekçilerinden Nobel ödüllü ve Güney Kıbrıslı ekonomi profesörü Pissarides -Bu iş böyle gitmez, Euro’dan kontrollü çıkışlarla Euro Bölgesi’ni dağıtalım- dedi.

Bunlar, en yeni itiraflar... Euro Bölgesi’nin en ağır kriz noktası olan Yunanistan için hesaplamaları yanlış yaptığını IMF haziranda açıklamıştı. Şimdi IMF, Avrupa Merkez Bankası’nı bütün Euro Bölgesi’ne FED benzeri para saçarak destek vermeye davet ediyor. Yani hem bisikleti tamir edin, ön ve arka tekeri sağlamlaştırın, hem de arkaya adam gibi vidalı iki destek tekeri bağlayın... Euro’nun doğması ve Güney Kıbrıs ile Yunanistan’ın Euro’ya girmesi için canla başla çalışan Pissarides ise -Euro o zaman harika bir fikir gibi duruyordu, ama yanılmışım- diyor.

Üstelik bu uyarılar, Euro Bölgesi’nde krizin aşıldığı, ilerleme kaydedildiği yolunda yalan dolan lafların konuşulduğu sırada geldi. IMF Başkanı -Avrupa krizinin sona erdiği yolunda bazı çevrelerde gözle görülür bir iyimserlik var- diyerek, uyuyanları uyandırmaya çalışıyor. Sonra da temel sorunu hatırlatıyor: İşsizlik yüzde 12, genç nüfus işsizliği yüzde 50 iken kriz biter mi?

Euro krizi, eylül seçimini Bayan Merkel’in kazanmasını sağlamak için aylar önce dondurulmuştu. Seçim bitti, buza karşı güneş çıkıyor. 

Bayan Lagarde -büyüme sağlayın- diye Avrupa’ya dört madde veriyor ve Almanya’ya -ihracata dayalı büyümede ısrar etme, iç taleple büyüsünler- diyor. IMF, Euro Bölgesi’nde iç talebe bağlı büyümeyi çare olarak görmüş... Türkiye’de iç talebe bağlı büyüme neden hor görülür, ayrı hikaye.

Lagarde, Euro Bölgesi’nin rekabete kapalı ve köhne istihdam politikalarının ve vergi sisteminin değişmesini öneriyor. Onu yapacak cesarette hükümetler nerede? Yüzde 50 genç işsiz yanında sendikalarla da itişmeyi ya da sürünen ekonomide vergi lafı etmeyi göze alacak hükümet bu saatte yok. Köklü değişim için daha büyük bir olay lazım. Mesela Yunanistan mayısta vadesi gelecek 10 milyar borcu ödeyebilecek mi?

Euro’nun en büyük savunucularından birinin -bırakın Euro’yu, yanılmışız- demesi ise tarihin ve coğrafyanın cilvesi. Pissarides Güney Kıbrıs’ta doğup Kraliçe’den Sör unvanı almış ve başka iki profesörle birlikte Nobel ödülü kazanmıştı. Euro için önce iki şartı var: 1- Euro’nun uluslararası piyasada kredibilitesinin yeniden kurulması 2- Euro ülkelerinin birbirine güveninin yeniden kurulması.

Euro’nun kredibilitiesinin olmadığını bilmiyorduk, böylece öğrendik. Euro ülkelerinin birbirine güvenmediğini de profesörden duyduk... Ve profesör bu iki şartın gerçekleşeceğinden umutlu olmadığını ilan ediyor... O zaman ne yapacağız? 

Diyor ki: -Euro bu haliyle Avrupa’yı bölüyor, işsizliği artırıyor, eğitimli genç kuşağı yok ediyor. Mevcut uygulamalarla bir yere gidemeyiz. Ya öncü ülkeler (yani Almanya) gerekeni yapsın ya da Euro Bölgesi kontrollü biçimde dağıtılsın.-

Peki hocam siz Euro diye çok uğraşmıştınız...

-O zamanlar Euro gözümüze çok iyi bir fikir gibi görünmüştü. Şimdi ters tepti- diyor.

Ah o zamanlar, ah o gözler ve parlak fikirler... Sonra da ters tepmiş. Sanki Kıbrıs çayırında Karakaçan ve çiftesi...

Almanya’nın gerekeni yapması demek bütün yenen içilenin faturasını üstlenmesi demek. Böyle bir cömertliğe hiç razı değillerdi. Son bir haftada değiştilerse, biri sorsun, bizce değişmediler... Kaldı geriye: Euro’dan çıkışların başlaması... Tam burada Papa’nın neden habire ekonomi konuştuğunu ve Marksist olup olmadığını irdelemek vardı, yerimiz kalmadı.

Yakında galiba Euro itiraf ve günahlarını dinleyip kefaret tayin edecek bir makama şiddetle ihtiyaç duyulacak. İtiraf dinlemeyi biz medya olarak yaparız da, kefaret ve affetme meselesini bilmeyiz. Karışmayız.