Kutsal Hikmet’in sonu, hamâkatin baþý!

Osmanlý Ýmparatorluðu ne zaman sona ermiþdir sorusuna bâzýlarý 23 Nisan 1920 ve bâzýlarý da 29 Ekim 1923 cevâbýný verirler sanýyorum.

Ama bana soracak olursanýz 24 Kasým 1934 derim.

Peki, ne olmuþdu o târihde?

“Kutsal Hikmet” bilmemkaç sayýlý Bakanlar Kurulu karârýyla müzeye çevrilmiþdi!

Kutsal Hikmet, yâni Ayia Sofia, yâni Ayasofya!!!

Bu mâbed hem Bizans’ýn ve hem de onun devâmý olan Osmanlý Devleti’nin öylesine kudretli bir sembolüydü ve hâlâ sembolüdür ki bu cihanþümûl yapýnýn sona ermesi ancak onun sona ermesiyle mümkin olabilirdi!

Ve Ayasofya ibâdethâne olarak kaldýkça da sona ermesi imkân hâriciydi!

Müzeye çevirmek sûretiyle onu bütün insanlýða mâletmiþ olmak bahânesi ise, kimse kusûra bakmasýn, eþine ender rastlanýr palavralardan biridir!

Bu palavranýn Yüce Önder tarafýndan ileri sürülmüþ olmasý onun palavra olma husûsiyetini deðiþtirmez!

Notre Dame de Paris yâhut Roma’daki Aziz Petrus Katedralleri müzeye çevrilmedikleri için bütün insanlýðýn mîrâsýna dâhil deðil mi? Kaldý ki onlar da eski Roma tapýnaklarýnýn kalýntýlarý üzerine inþâ edilmiþlerdir.

Bu mantýkla Dolmabahçe Sarayý’ný da otel yapsak ne lâzým gelir?

Hayýr, “Kutsal Hikmet”in yeniden câmiye dönüþtürülmesi son derece isâbetli bir karardýr!

Ýnþallah, kim teþebbüs etdiyse, peþini býrakmaz.

Eðer bu hayýrlý iþ gerçekleþirse, iþte size söz, önce namaz kýlmayý öðrenip ilk cumâ cemaatle saf tutacaðým.

Böylece öbür tarafa da îmansýz gitmemiþ olurum.

Bakýnýz kaç türlü avantaj!

Ýyi ama böyle olursa Osmanlý tekrar dirilmez mi?

Ulan, öldü müydü ki dirilsin?

***

Bu Ayasofya meselesiyle ayný zamanda bir haber daha dikkatimi çekdi:

Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun tekrar açýlmasý gündemdeymiþ.

Burasý, belki hâlâ bilen vardýr, yeryüzündeki bütün Rum Ortodoks kiliselerine din adamý yetiþtiren fevkalâde önemli ve prestijli bir müesseseydi. Sonra millî hâkimiyetimize son derece önem veren ve bu uðurda onyýllardýr Amerikan postalý þeyetmekde bir mahsur görmeyen nâmý büyük resmî makamlarýmýz, güçlerinin ona yeteceði mülâhazasýyla bu mektebi MEB denetimine almaya teþebbüs etdiler. Berikiler de

“Canýnýz Cehenneme!” diyerek müesseseyi kilitleyip gitdiler.

Sene 1971...

Oysa buraya gelen etüdiyanlar hem Türkçeyi ve bir mikdar da olsa Türk kültürünü tanýyorlar ve üstelik bir Türk okulundan mezûn olarak dünyânýn dört bir yanýna daðýlýyorlardý.

Bizimkiler dediler ki “Olmaz! Sizin Ortodoks Teolojisi’ni doðru öðretipöðret(e)mediðinize, ortaokul coðrafya öðretmenliðinden müfettiþ kadrosuna yatay geçiþ yapmýþ bulunan Ayþe Haným veyâ Mehmet Bey karar verecek.”

Rumlarsa cevâben “Kabûl ama onlar önce gelip sonradan teftîþ edecekleri bu okuldabiraz neyi teftîþ edeceklerini öðrensin, sonrasýna bakarýz.” deyince münâkaþa büyüdü!

Kulaklarý çýnlasýn, bizim Afili Ergin “Münâþaka büyüdü.” derdi.

Neyse, lafý daðýtmayalým, iþte þimdi bu okul tekrar açýlacakmýþ.

Bence bu da fevkalâde yerinde bir karar.

Bakalým netîce alabilecekler mi yoksa milliyetçilerimizle ulusalcýlarýmýz birleþip yanlarýna nasyonalistleri de alarak iþi bir on yýl daha yokuþa sürmeyi “baþaracaklar” mý?

Endîþelerimin yersiz olmadýðýna bir ipucu var:

Okul açýlsa bile bunu “Yunanistan Eðitim Bakanlýðý”na baðlamak isteyenler varmýþ.

“Aman, elimiz kirlenmesin!” diyerekden...

Kafaya kitakse!

Diyânet Ýþleri’ni de Suûdî

Arabistan Baþ Ýmâmeti’ne baðlayýn bâri!