1 Mayýs 1977 Taksim katliamý bir provokasyondu; 12 Eylül darbesine giden yolda döþenen taþlardan biriydi.
Kanlý provokasyon, sonraki yýllarda sendikalarý, hak arayýþýný baský altýna almak için kullanýldý; Taksim 1 Mayýs’a kapatýldý.
Yýllar sonra Ergenekon’un provokasyon damarý kesildi, “darbeler yargýlanamaz” ve “Taksim’de 1 Mayýs kutlanamaz” tabularý yýkýldý. Ýki yýl önce TÜRK-ÝÞ, HAK-ÝÞ, DÝSK, MEMUR-SEN, KESK, TMMOB, TTB ve TEB’in organizasyonunda her görüþten çok sayýda irili ufaklý örgütün katýlýmýyla 1 Mayýs Taksim’de kutlanmaya baþlandý.
Ancak bu süreçte bir baþka “tabu”nun inþa edildiði ortaya çýktý: “Taksim bizimdir, bizim kalacak!” DÝSK ve KESK’in liderlik ettiði örgütler, Taksim’i kendilerine “miras” kalmýþ sayýyorlardý.
Türkiye’nin en büyük sendika organizasyonu Türk Ýþ ile Hak Ýþ ve Memur Sen gibi “solcu olmayan” sendikalar ortak organizasyona raðmen DÝSK ve KESK tarafýndan dýþlandýlar. Ýki yýldýr emeðin kutsallýðý adýna 1 Mayýs’ý Taksim’de birlikte kutlayan bu sendikalar bu yýl organizasyondan çekildi. Ankara, Bursa ve Ýzmir’e taþýndý. Ankara’daki Hak Ýþ, Memur Sen kutlamasýna Türk Ýþ ve Kamu Sen destek verecek. Bursa’daki Türk Ýþ, Kamu Sen kutlamasýna da Hak Ýþ ve Memur Sen katýlacak. Ýki grup da ayrý bildiri yayýnlayacak.
Hak-Ýþ Genel Baþkaný Mahmut Arslan, neden “emek adýna hep birlikte Taksim’de” olunamadýðýný þöyle anlattý: “Altý konfederasyon olarak birlikte Taksim’de olalým diye çok çaba gösterdik. Ancak baþarýlý olamadýk. Karþýmýza ‘kýrmýzý çizgilerle’ çýktýlar. Onlarý ortak bildiri için dayattýlar, uzlaþamadýk.”
Taksim’in sahiplenilmesinin de, kutsallaþtýrýlmasýnýn da doðru olmadýðýný vurgulayan Baþkan Arslan’ýn þu sözleri sendikacýlara ders niteliðinde: “1 Mayýs’ta hiçbir alanýn özel bir kutsiyeti olamaz. Biz, birlik, mücadele, dayanýþma günümüzü sadece Taksim’e ve 1977’ye hapsedersek 1 Mayýs’ýn ruhuna da, çalýþanlarýmýzýn emeðine de haksýzlýk ederiz. Biz emeðin bayramýnýn kutlandýðý bütün alanlarýn Taksim kadar önemli olduðunu göstermek istiyoruz. Bütün Türkiye1 Mayýs alanýdýr.”
1 Mayýs ‘sol’un malý deðil
Türkiye’de, dünyada olduðu gibi “sol” dýþýndaki kitlenin geleneðinde 1 Mayýs’ýn sýnýrlý bir yeri ve anlamý var. Taksim’i kendilerine ait gören sendikalar bu bakýmdan “bu iþin sahibi biziz” diyebilir, “muhafazakar” bir tutumla.
Ancak 1 Mayýs artýk “ideolojinin bir unsuru” olmaktan çýktý. Türkiye’de, bugüne kadar sol ideolojinin yumruk kaldýrarak kýnadýðý ne varsa, “sað” iktidar tarafýndan yumruk indirilerek ortadan kaldýrýlýyor. Bu yüzden AK Parti iktidarýný saðlayan yüzde 50’lik “kitle”, tüm örgütleriyle 1 Mayýs’ta, 1 Mayýs’ýn kamuoyu oluþturma gücünü emekten yana göstermek adýna meydanlarda olmalý.
Türkiye normalleþiyor. 1 Mayýs’ýn da normalleþmesi, Taksim’deki kutlamalarýn “1977’nin rövanþý” olmaktan çýkmasý gerekiyor. DÝSK, KESK, Mimar Mühendis Odalarý Birliði ve Türk Tabipler Birliði adýna 1 Mayýs kutlamalarýný organize eden Tertip Komitesi Sorumlusu Mete Sönmez’in sözleri, 1977’nin nasýl bir provokasyon olduðunun “anlaþýldýðýný” gösteriyor: “1 Mayýs günü Taksim’de hiçbir olumsuzluk beklemiyoruz. Öyle koþullar da yok. 77’de olanlar, iddianamede de görülüyor ki 12 Eylül’e giden yolda bir provokasyondu. Kimler olduðu çýktý ortaya.”
Bu sözler, bugün Taksim’de “emeðin bayramý”nýn kutlanacaðýný iþaret ediyor. Ancak, Taksim’in bir “kutsal” olarak yaþatýlmasýný “vukuatta” görenler de az deðil. Kutlamalar bir “ideolojik miting”e dönüþürse, bunu baþarmýþ olacaklar.