“Something is rotten in the state of Denmark.” demiþ William Shakespeare (1564-1616). “Bir þey çürük bu Danimarka Devleti’nde.” (HAMLET, 1. Perde, 4. Sahne, Marcellus)
Yâni daha 1600’lerde, 2000’ler Türkiyesi’nin tanýmýný yapmýþ nâmý Kýyâmet’e dek yürüyesice Aðabeyimiz. Koyun Danimarka yerine Türkiye’yi; bakýn yadýrgýyor musunuz?
Laf olsun diye söylemiyorum. Neyi tutsanýz elinizde kalýyor.
Askerimizin kafasýna çuval geçirilmesinden baþlayýp Bayraðýmýzý paçavraya çevirenlere seyirci kalmak üzerinden en az oniki onüç vak’ada birileri bizleri “testediyor!” ve bizler büyük bir bilgelikle “testleri” hep “baþarýyla” geçiyoruz.
Tabii ki çok sevindirici bir durum; sýnav kazanmayý kim istemez ki?
Öte yandan bu kadar çok baþarý, doðrusunu isterseniz, beni biraz sýkmaya baþladý.
Bilirsiniz, insanoðlu nankördür. Ondan olacak benim de nedense artýk arpa biraz dizime durmaya baþladý.
Ulan, diyorum içimden, deðiþiklik olsun diye bir testi de baþaramayýp çuvallasak kimbilir ne heyecanlý olurdu!
Meselâ o göndere bir þempanze mahâretiyle týrmanan “çocuk” (nankörlük iþte!) bir kazâ mermisiyle, hayýr, kalbinden yâhut þakaðýndan deðil, estaðfurullah, ama sâdece sol bacaðýndan vurularak oracýða yýðýlýp kalsaydý da Mehmedcik’in þefkatli elleriyle derhâl en yakýn ilkyardým hastanesine kaldýrýlsa, tedâvî görse ve ertesi gün de Müþfik Cumhurbaþkanýmýz, yanýna mûtâd zevâtý alarak kendisine bir geçmiþ olsun ve âcil þifâ dilekleri ziyâretinde bulunsaydý....
Tadýndan yenmez olurdu ama heyhât!
Mâdem Þekispiyer’le baþladýk yine onunla bitirelim:
“The fool doth think he is wise, but the wise man knows himself to be a fool.” (AS YOU LIKE IT, 5. Perde, 1. Sahne, Touchstone).
Akýlsýz kendini bilge sanýr, ama bilge adam kendinin akýlsýz olduðunu bilir.
***
Bu arada hazýr açýlmýþken beni öteden beri meþgûl eden bir suale de tekrâren bir cevab vermek istiyorum.
Suâl þu:
Milyarlarca liralýk dev bütçesiyle Þanlý Ordumuz acabâ neden kendisi için, elbetde ki seve seve, yapdýðýmýz masraflarýn karþýlýðýný tam da istenildiði þekilde veremiyor?
Baþka bir ifâdeyle; meselâ radyoevi, telgrafhâne, istasyon iþgâli, hükûmet devirip baþbakan ve bakan asma gibi konularda þâyân-ý hayret bir hüner sâhibi olduðunu defâatle ve hayranlýkla izlediðimiz silahlý kuvvetlerimiz acabâ ayný ustalýðý neden sahâda gösteremiyor ve her seferinde fark ediyor ki donanýmýnýn tam da o sýrada lâzým olan bir kýsmý eksik?
Meselâ belirli bir tip füze gibi yâhut belirli bir helikopter parçasý gibi?
Bence bunun cevâbý çok zor deðil.
Bakýnýz, 1.400.000 mevcudlu ve mütemâdiyen dünyânýn iki üç noktasýnda muhârebe eden Amerikan ordusundaki toplam general ve amiral mikdârý 39, yazý ile OTUZ DOKUZ!
13 Army, 4 US Marine Corps, 10 US Navy, 11 US Air Force, 1 US Coast Guard...
184.000 mevcudlu Alman Ordusu’nda (Bundeswehr), kurulduðu 1955’den bu yana toplam (TOPLAM!) 47 subay generallik yâhut amirallik rütbesine ulaþabildi.
245.000 mevcudlu (215.000 Armée (112.000 Kara, 60.000 Deniz, 43.000 Hava, 100.000 Gendarmerie)) Fransýz Silahlý Kuvvetleri’ndeki general ve amiral sayýsý 93.
720.648 mevcudlu TSK’daki hâl-i hâzýr general ve amiral sayýsý ise 364!!!
Yazý ile ÜÇ YÜZ ALTMIÞ DÖRT!!!
Maaþlarýnýn ne kadar olduðu da meçhûl...
Askerî sýr...
Ne demiþdi Willy:
“Something is rotten...”
***
Ya Kuzey Kürdistan’ý kaybederseymiþiz....
Ya Güney Kürdistan’ý kazanýrsak?
Aþaðýlýk duygusunun bir adý da Türk aydýný olmak muhtemelen...