Son 12 yýlda mühim deðiþimler yaþadýk. Siyasi alandaki en mühim tecrübemiz uluslaþtýrma projesi üzerinden ikame edilen Cumhuriyet’in demokratikleþmesine dair yaþandý... Devlet-birey iliþkisindeki devlet lehine üstünlük tarzýndan, birey hak ve hürriyetlerine geçiþ dönemini yaþamaktayýz.
1. Bu baðlamda, kurucu unsurun, aydýnlanmacý þüpheyle ve derin mesafeler kurarak uzakta tuttuðu din ve etnisite kimlikleriyle daha þeffaf ve insan onurunu esas alan bir yaklaþýma geçildi... Bunun en bariz kazanýmýný, 28 Þubat’la yaþatýlan ve mütedeyyin kesimi kýstýran sürecin bitirilmesiyle tecrübe ettik. Baþörtüsü yasaklarý, imam-hatiplere uygulanan alan ve puan kýsýtlanmasý gibi pratikte en çarpýcý yekunuyla yaþadýðýmýz maðduriyetler sona erdi.
Bunun “laikliðin demokratikleþmesi” mahiyetinde özetlenebilecek, sadece hukuki bir kazanýmdan ibaret olduðunu da düþünmüyorum. Siyasetteki izdüþümü AK Parti hükümetleri oldu sözgelimi. Tek yanlý bir kazaným olduðunu da sanmýyorum. Mütedeyyin kesim de maðduriyet ve itiraz üzerinden kurageldiði siyasi söyleminden kýsmen kurtuldu, son 12 yýlda kazandýðý tecrübeyle “demokrasi kültürü” anlamýnda toplumsallaþan, özgüvenli bir normalleþme seyrine girdi...
2. Uluslaþtýrma projesinin þüphe ve derin mesafeyle uzakta tuttuðu kesim sadece dindar kimlikler deðildi... “Kürt Meselesi” olarak genelleþtirilen aðýr ve kalýn klasör, Çözüm Süreci adý altýnda öyle veya böyle toplum tarafýndan yeni sorular ve yeni üretilecek cevaplarla önümüze açýldý. Bir ileri bir geri gidiyor þeklinde eleþtirilere maruz kalsa da... Bu konuyu konuþan bir toplum haline geldik. Kürt Meselesindeki toplumsallaþmayý da siyaset lehine ciddi bir kazaným olarak görüyoruz... Ülkenin doðusu ile batýsý birbirine dertlerini, þüphelerini, korkularýný, çeliþkilerini, tuttuklarý derin yaslarý ve kurduklarý düþleri, hayalleri anlatmaya baþladýlar. Bunlarýn her birinin demokratikleþme kültürü açýsýndan sosyolojik deðerleri var...
3. Türkiye’ye has Cumhuriyetçilikte “Ordu”, kurucu gücün manevi þahsiyeti olarak belirlenmiþti. Dolayýsýyla halka býrakýlmayacak siyasal yönetimin, bir tür koruyucu kollayýcý tabii vesayeti olarak tanýmlanmýþtý. Kuruluþ aþamasýnda Milli Baðýmsýzlýk Savaþýmýzýn oluþu ve aktif kurucularýn ayný zamanda askeri kimlikteki þahsiyetler oluþu, Cumhuriyeti, baþlangýcýnda ister istemez otoriter ve askeri bir yapýda var etmiþti... Ne var ki 100 yýla yakýn bir deneyimde “olaðanüstü hal” ve “sýkýyönetimlere” dönüþen durumlarýyla “Ordu”, giderek demokrasi üzerinde ciddi bir vesayete dönüþmüþtü... Neredeyse Darbeler Tarihi olarak okunabilecek bir siyasi tarih deneyiminden; Ordu’nun, asli iþi olan güvenlik ihtisasýna dönmesi ve vesayetten terhisi tecrübesini yaþadýk bu son 12 yýlda... Bu, önemli olduðu kadar demokratikleþme kültürü açýsýndan çok deðerli bir kazanýmdýr ayný zamanda...
***
Mütedeyyin kesim için her türlü tartýþmaya açýk olmakla birlikte “muhafazakarlýk” adý altýnda baþlayan siyasi tecrübe, laik ve seçkinci kesim için yine tartýþmaya açýk haliyle “demokratikleþme” adý altýndaki siyasi tecrübeyle birlikte düþünüldüðünde... Çok kere yakýndýðýmýz ‘’Kutuplaþma’’ hadisesinden çok... Demokrasi adýna bir “Moderasyon” yaþandýðýný da görmemiz gerekiyor...
Türkiye’deki siyasi taraflar, uzaklaþma ve kopmadan çok yakýnlaþma ve pazarlýk denklemine girmiþtir. Pazarlýk ifadesini itibarsýzlaþtýrma babýndan zikretmediðimi de ifade etmeliyim. Demokrasilerin deðerler dünyasýnda içkin bir kavram olarak pazarlýk, toplumsal anlaþmayý, bir arada yaþamayý, kurallara uygun bir jestler çerçevesinde kurulabilecek iliþkiler dünyasýný da iþaret eder. Ki; “demokrasi sandýktan ibaret deðildir” diyen seslere de verilebilecek cevaplardandýr bu siyasi deneyim...
Demokrasinin “yarýn Cumhuriyeti ilan ediyoruz” cümlesinden ibaret olmadýðýný 100 yýldýr yaþadýðýmýz serüvenle öðrendik. Evet o bir baþlangýçtý. Yukarýdan aþaðý dikte edilmiþ otoriter þekliyle bugünlere kadar geldi...
100 yýl öncesine göre epey küçülen dünya, bilginin artan dolaþým hýzý, nano teknolojinin yýktýðý eski sýnýrlar ve kalkan duvarlar da düþünüldüðünde... Yeni bir dünyadayýz artýk... Türkiye’nin yaþadýðý dönüþümü, dünyanýn yaþadýðý dönüþümden kopuk bir halde açýklamak mümkün deðil... Bununla birlikte her ülkenin kendine has bir hikayesi de var elbette...
Bugünkü seçimleri, diðerlerinden farklý kýlan da bu... Bizim Hikayemizi, insan onuru lehine okuyarak, insan onuru lehine kazandýklarýmýzý kaybetmeden sürdürebilmek. Ve varoluþ...
Hayýrlýsýný, güzel olaný, umut vaat edeni istiyoruz...