Kuvvetler ayrýlýðý tamam peki hangi kuvvetler?

Siyasal kurumlar ve ilkeler nihayetinde belirli zaman aralýðýnda ihtiyaçlarýn ortaya çýkardýðý araçlardýr. Ýþe yaradýklarý sürece sahiplenilir, yaramamaya baþlayýnca da terk edilir. Kutsallaþtýrýlmazlar.

TÜRKÝYE çok sevdi bu tartýþmayý. Peki, son günlerde liberal demokrasiden hiç hazzetmeyen bazý kesimlerin, bu ilkenin havarisi kesilmelerine ne demeli?

“Modern devlet teorisinin tüm parlak kavramlarý, sekülerleþtirilmiþ ilahiyat kavramlarýdýr”, der, Nasyonal Sosyalistlerin mümtaz hukukçusu Carl Schmitt. Ona göre devletin siyasal yapýsý ve tercihleri hakkýnda nihai kararý veren “egemen”, bu kavramlarla, teokrasilerin yaptýðýnýn aynýsýný yaparak, kendini kutsallaþtýrýr. Kendi bekasý için “olaðanüstü hale” süreklilik kazandýrýr/kazandýrmalýdýr. Bunun için de “dost ve düþman” ayrýmý gerekli.

Mesih bekler gibi kutsallaþtýrýlýyor

19. yüzyýla kadar ki Ýngiliz tarihi de, tüm erklerin önce derebeyleri, sonra lordlar, ardýndan aristokrasi ve burjuva arasýnda dengeli bir þekilde daðýtýldýðýný gösterir. O halde, kuvvetler ayrýlýðý tartýþmasý aslýnda siyasal merkezi tutan farklý güçlerin kendi iç dengesiyle ilgilidir. “Ayak takýmýný”, yani halký çok ilgilendirmez. Kutsallaþtýrmalar da halký, siyasal merkezdeki denge savaþýnýn “kandan, et ve kemikten harcý” haline getirmesinin çok rafine bir yolu. Aynen milliyetçilik ideolojisinde olduðu gibi...

Peki, demokrasi çaðýnda ayný deðerlendirmeler geçerli mi?

Demokrasiden baþka, toplumun kendi hakkýndaki kararý verme imkanýný barýndýran baþka bir sistem yoksa, cevabýmýz elbette ki “hayýr” olacak.

O halde kuvvetler ayrýlýðý ilkesini “demokratik” bir anlayýþa göre tartýþmamýz gerekiyor.

Tam uygulama sadece Baþkanlýk’ta

Gerekiyor da, caným memleketimde bir türlü böyle olmuyor.

Schmitt’in ruhu cirit atýyor. Kuvvetler ayrýlýðý ilkesi Mesih beklenircesine kutsallaþtýrýlýyor. “Dost” Mesih inip “Baht-ý kara maderini” ya da “askerlerini”, “gençlerini”, “kadýnlarýný” bir de “yurttaþlarýný” kurtaracak!

Demokratik siyasal yaþam Mesihleþtirmeyi kaldýrýr mý?

Siyasal kurumlar ve ilkeler nihayetinde belirli zaman aralýðýnda ihtiyaçlarýn ortaya çýkardýðý araçlardýr. Ýþe yaradýklarý sürece sahiplenilir, yaramamaya baþlayýnca da terk edilir. Kutsallaþtýrýlmazlar. Yine yapýlýyorsa, ortada ciddi bir sorun var demektir.

Hele, akademik, politik ve ideolojik müktesebatlarý, kuvvetler ayrýlýðý ilkesi bir yana, demokrasiye tahammülsüzlükle malul ise, daha derin bir kuþku duymak gerekir.

Schmitt’in “egemen” tanýmýna giren bu “birileri” Mesihleþtirme sayesinde iktidar devþiriyor, en azýndan 30’lu ve 60’lý yýllarýn karanlýk ve meþru olmayan sonuçlarýna ulaþýyor/ulaþmaya çalýþýyor demektir.

Bunu biraz açalým:

Kuvvetler birliði, kuvvetlerin sert veya yumuþak ayrýlýðý tartýþmasý temelde yasama ile yürütme arasýndaki iliþkiye göre belirlenir. Kuvvetler birliði, eðer birliðin merkezi çoðulculuðu yansýtan bir parlamento ise, demokratiktir! Ýsviçre böyledir. Parlamenter sistemde ise yasama yürütmenin fiiliyatta adeta politikasýný uygulama aracýna dönüþür. Neredeyse ona da kuvvetler birliði denebilir. Bu da demokratiktir. Kuvvetler ayrýlýðýnýn tam yaþandýðý tek sistem ise baþkanlýk sistemidir. Ama kuvvetler ayrýlýðý sevdalýlarý nedense baþkanlýk sistemine diktatörlük demekten kaçýnmaz. Acaba neden?

Egemenlik eþitçe kullanýlamaz

Ýster kuvvetler ayrýlýðý, isterse birliði olsun, yargý baðýmsýz/tarafsýz olmak zorunda. Deðilse demokrasi ayakta duramaz.

Ne var ki tutkuyla yürütülen bu tartýþmanýn merkezinde yasama-yürütme iliþkisi deðil, aksine bunlar ile yargý arasýndaki iliþki yer almakta. Üstelik esaslý bir çarpýtmayla birlikte: “Yasama, yürütme ve yargý egemenliði eþitçe kullanan üç kuvvettir”!!!

Egemenliðin kullanýmýnda eþitlik söz konusu deðil. Zira demokrasi, halkýn kendi egemenliðini kullanarak, kendi kendini yönettiði sistemin adýdýr. Dolayýsýyla egemenlik “yönetmek” ile ilgili bir konudur. “Yönetmek” deyince de, varsayýmsal olarak  yasama %20, yürütme %75 ise yargý sadece %5 oranýnda bu pastadan pay alabilir. Uyuþmazlýk yoksa yargý da yoktur, zira.

Tartýþmadaki ‘derin’ niyet

Egemenlik kuvvetler arasý eþitliðe dayandýrýlýp ve tartýþmanýn merkezine yargý yerleþtirildiðinde, derin niyet ortaya çýkmýþ oluyor: Yargý’yý “siyasal yönetim”in ortaðýna dönüþtürmek ve bir siyasal muhalefet aracý olarak çalýþmasýný saðlamak!

Bu yüzden kuvvetler ayrýlýðý sevdalýlarýnýn, Ýstiklal Mahkemeleri, Dersim, Yassýada, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Þubat yargýlamalarý, parti kapatmalarý ve 367 hokkabazlýðýna alkýþ tutmalarý þaþýrtýcý deðil.

Demokratik iradeyi “yargýsal yolla” denetlemekle “yetkilendirilmiþ” Anayasa Mahkemesi ve Danýþtay’ýn 1961’den son zamanlara kadar üstlendiði temel iþlev, hukuksallýk maskesi altýnda ideolojik, kurumsal veya yapýsal motiflerle siyasi takdir hakkýný ortadan kaldýrmak oldu.

Bu anlayýþ Ýttihat ve Terakki’den baþlayarak, onun uzantýlarýnýn yaptýðý tüm anayasal sistemlerin özünü oluþturdu. Kuvvetler ayrýlýðýnýn 1961 ile keþfedilmesi, bu “öz”ün yeni bir maskeye büründürülmesinden baþka bir þey olmadý.

‘Hukuk’ maskesi altýnda ‘ideoloji

Bu kuvvetler ayrýlýðý ilkesi yasama, yürütme ve yargý ayrýmýyla deðil, daha çok kendini halen devletin yüz yýllýk asli sahibi gören yapý ile demokratik temsil organlarý arasýndaki ayrýmla ilgili.

Yani tam ta Schmitt’in belirttiði þekilde “dost ve düþman kuvvetler” ayrýmý. Demokratik temsil, yani yasama organý ile yürütmenin siyasal kanadý (düþman kuvvetler), devletin geri kalan cübbeli, üniformalý, kravatlý, medyalý, kalpaklý ve pankartlý/sloganlý kanadý (dost kuvvetler) marifetiyle siyaseten dengelenecek, denetlenecek, son tahlilde ise yasaklamalar ve parti kapatmalarýyla çalýþamaz hale getirilecek, gerektiðinde tasfiye edilecek.

Vesayet sisteminin restorasyonu

Tasfiye Schmittyen bir þekilde yani faþizan görünmesin diye de milli güvenlik, milliyetçilik, hukuk devleti, laiklik vs. kavramlarla maskelenecek.

Yani istedikleri þey en iyi ihtimalle vesayet sisteminin restorasyonu.

Kuvvetler ayrýlýðýný bu derece kutsallaþtýranlarýn, zihinlerindeki karanlýða birebir uyan 1961 Anayasasýný da ayný þekilde kutsallaþtýrmalarý þaþýrtýcý deðil.

Bu yüzden kuvvetler ayrýlýðý ilkesinin en net ifadesi olan baþkanlýk sistemini diktatörlükle eþ tutmalarý da þaþýrtýcý olmaz.

Böyle bir yapýyla yola devam edemeyiz

Buradan çýkan ders þu: Türkiye’nin yüz yýllýk düzeni bu ise, demokratik kuvvetler ayrýlýðý ilkesi yerine “dost-düþman kuvvetler çatýþmasý” iþliyor demektir. Baþbakanlarýn gizlice dinlenmesine de þaþýrmayalým o zaman!

Türkiye böyle bir yapýyla yoluna devam edemez, 2023’ü bulamaz. Toplumun egemenliðini demokratik bir þekilde devlete hâkim kýlan, onu katýlýmla, ademi merkeziyetçilikle ve hukukla dengeleyen yeni bir Anayasal Düzen bu yönüyle de yakýcý bir ihtiyaç. Devam edeceðim. Nice maskesiz yeni yýllara!