Kuyudan adam çýkarmak yâhut derli toplu bir yazý...

Bakýnýz “Muâsýr medeniyet seviyesinin ÜZERÝNE çýkmak” demiþ Adam!

Kim o Adam peki? 

Türk Milleti’nin 20. Yy.’da yetiþdirdiði En Büyük Devlet Adamý, Atatürk!

Yâni o seviyeye ulaþmak bile kesmiyor ve diyor ki onun da ÜZERÝNE!

Elhak, vasiyetini aliyyülâlâ yerine getirmiþiz 70 yýlda!

O seviyenin ÜZERÝ þöyle dursun, henüz kuyudan adam çýkarmayý yüzümüze gözümüze bulaþtýrýyoruz.

Bunun neden böyle olduðu konusunda biraz kafa yorsak iyi ederiz gibime geliyor.

Görebildiðim kadarýyla biz aslýnda bilmem þu kadar asýrdýr reform meform yapmýyor kendimizi kandýrýyoruz.

Tabâbetde buna bir hastalýðýn kendisini deðil ârâzýný tedâvî etmek derler.

Meselâ baþýnýz müdhiþ aðrýyor ve siz o aðrýnýn sebebini bulup onunla uðraþacaðýnýza

esrar çekip sýzýyorsunuz ki aðrýyý artýk hissetmeyesiniz!

Batý modeli’ne geçmek fesi çýkarýp kelleye “foter” þapka oturtmak deðildir!

Zâten karpuzun üzerine maþraba koymuþa döndük o yüzden...

Çünki þapka giymenin de bir raconu vardýr.

Üstelik kafanýn içi Batýlý olmadýkdan sonra onun üzerine þapka oturtsan kaç yazar, külâh-ý Pehlevî geçirsen kaç yazar?

Kafa, kafa; al koy rafa!

Ondan sonra da yok efendim denizaltýmýzý artýk kendimiz tezgâhlýyormuþuz da bilmem neymiþ!

Denizin daha üstünü öðrenememiþsin; 
altýna ineceksin!

Na yapacaksýn acabâ orada?

Ýn, in de biraz denizanalarýný seyret!

“O mâhîler ki deryâ içredir, deryâyý bilmezler...”

Bizimkisi daha yürümeyi öðrenmeden bale yapmaya heves etmek.

Sen daha eðitim sorununu halletdin mi ki ötesini kurcalýyorsun?

Eðitim insanlara sâdece okuma-yazma öðretmek deðildir!

Asýl ondan sonra ne okutduðun önemlidir.

Onun için 6-15 arasý gençlerimizin yüzde 99 oranýnda okula gitmesi baþlý baþýna bir þey ifâde etmez.

Müfredat programýn nasýl, bir de onu göster!

Sen genç insanlara mantýklý düþünmeyi, bizzat muhâkeme etmeyi ve bu sûretle eðriyi doðrudan ayýrt etme becerisini kazandýramýyorsan -þu meþhur misalde olduðu üzere- solucanýn sindirim organýný ezberletmiþsin neye yarar?

Eðer bizim eðitim sistemimiz adam gibi bir sistem ise biz neden þimdiye kadar ilaç için tek bir Nobel Ödülü kazanamadýk?

Diyeceksin ki Orhan Pamuk aldý ya?

Ben bilimden sözediyorum!

Edebiyat ödülleri izâfîdir.

Bak, Tolstoy’un “Harb ve Sulh”u yayýnladýðý sene Nobel Edebiyat Ödülü’nü, bugün adýný sanýný kimsenin hatýrlamadýðý ve benim de kalkýp aramaya üþendiðim, baþka bir Rus romancýsý kazanmýþdý.

Nerede o zât þimdi?

Kemâl Tâhir ömrü boyunca hangi uluslararasý ödülü kazandý?

Oysa hiç þübhesiz 20. Yy. dünyâ edebiyâtýnýn önde gelen romancýlarýndan biridir.

Herhangi bir yabancý dile çevrildiðinden dahî emin deðilim.

O bakýmdan edebiyat ödüllerini öyle fazla ciddîye almamak gerekir.

Zâten ala ala da oflaya puflaya tek birini almýþýz 110 senedir...

Lafý baðlayalým!

Nereye baðlayalým?

Meselâ þuraya baðlayabiliriz:

Bir ülkenin “çaðdaþ” olabilmesi için ilk þart eðitim sisteminin çaðdaþ olmasýdýr.

Zîrâ o çaðdaþ olmaksýzýn insanlarýnýn çaðdaþ olabilmesi imkânsýzdýr!

Yoksa birtakým petrol zengini görmemiþ Arab þeyhleri gibi, elin gâvuruna deve yüküyle para yedirip çölün ortasýna bilmem kaç yüz metrelik kule diktirirsin ama o kulenin asansörünü bile Arab iþletemez; yine para verip gâvura iþlettirirsin!

Çok güzel bir yazý oldu; derli toplu, efrâdýný câmî, aðyârýný mânî...

Bakalým benden baþka da beðenen çýkacak mý?

Bence ya çýkar ya çýkmaz...