Irak’ýn kuzeyine baktýðýnýz zaman ne görüyorsunuz. Bu sorunun pek çok cevabý var kuþkusuz. Ancak bakýp göremediklerimizin, gördüklerimizden çok daha fazla olduðunu tespit etmek herhalde yanlýþ olmaz.
Irak’ta aðýrlýklý olarak Kürtlerin, Türkmenlerin, kýsmen Araplarýn, þimdilerde sayýsý çok azalsa da Hýristiyanlarýn yaþadýðý bir bölgeden söz ediyoruz. Birebir bugün Kuzey Irak dediðimiz alanla örtüþmese de, aþaðý yukarý Musul Vilayeti’nin sýnýrlarý.
Her tarif, Kuzey Irak’la ilgili bir baþka sorunu öne çýkarýr. Kimileri için Kürdistan bölgesi, kimileri için Türkmeneli, yakýn geçmiþte terk ettiðimiz bir baþ- ka söylemin parçasý olarak Irak’ýn kuzeyi.
Bugün karþý karþýya olduðumuz gerçek, bunlarýn herbirinden bir parça taþýsa da, gerek bölgesel ve küresel þartlarýn, gerekse Irak’ýn kendi içindeki çatýþmalarýn ürünü olarak, karþýmýzda bir bölgesel yönetim var ve bunun merkezinde de Kürtler yer alýyor.
***
Türkiye’nin geleneksel kodlar üzerinde yürüyen dýþ politikasý, resmi söylem olarak uzun yýllar boyunca Irak’ýn kuzeyini merkezi yönetimin parçasý olarak saydý ve her vesileyle bu ülkenin ‘toprak bütünlüðü’ne saygý duyduðunu ifade etti.
Bu söylemin gerçekle ne kadar uyumlu olup olmadýðýna gelince. Eðer bir gün birileri emek sarf edip Barzani ailesinin hayatýný, dünden bugüne Türk devletiyle olan iliþkileri üzerinden yazmayý denerse, tablonun farklý olduðunu görmek müm- kün olabilir.
Molla Mustafa Barzani’den oðul Mesut Barzani’ye kadar gelen ve hayli zorlu bir siyasi mücadelenin hikayesi olan dönemde, zaman zaman kesintiye uðrasa da bir yakýnlýk ve iþbirliðinden söz etmek abartýlý olmaz. O nedenle bugün itibarýyla Barzani ailesinin ve yönetiminin, Türk dýþ politikasýnda önemli bir yer tutmasý, sadece günü birlik bir ittifak olarak deðerlendirilmemeli.
***
Asýl sorun, daha doðrusu bizim bakýp göremediðimiz alan, bölgesel yönetimin çatýsý altýnda dünyaya bakan, giderek daha fazla baðýmsýzlýk vurgusunu öne çýkaran Kürtlerle, kendi siyasi sýnýrlarýmýzda hayli ciddi sorunlar yaþadýðýmýz Kürtler arasýnda nasýl bir zihinsel akýþ, paylaþým, etkileþim ve çatýþmanýn yaþandýðý üzerinde durmayýþýmýz.
Önceki gün PKK ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasýnda yaþanan bir polemik, nedense bana hayli manidar geldi. PKK, karþý tarafý ‘Gelir daðýlýmýndaki adaletsizlikler sebebiyle zenginlerle yoksullar arasýndaki mesafe arttý’ þeklinde eleþtirince KDP yönetiminden sert bir cevap geldi: ‘Siz önce kendi programýnýzý gözden geçirin ve kendi sorunlarýnýzla ilgilenin.’
Bu söz dalaþýný basit bir ayrýþma gibi görmemek gerekiyor. Öncelikle Türkiye’deki ayrýlýkçý Kürt siyasi hareketinin, Irak’taki geleneksel yapýdan çok daha dinamik özellikler taþýdýðýný hatýrda tutmakta yarar var. Bu durum esasen baþýndan itibaren Barzani yönetimini kaygýlandýran bir farkýn da ifadesi.
Geleneksel yapýsýný koruyarak ya da en azýndan kontrollü olarak yenileyerek yoluna devam eden KDP için PKK ve onun dinamikleri, ciddi bir tehdit oluþturuyor. Tam da bu nedenle bizim zaman zaman çokça yaslandýðýmýz ‘PKK’yý Kuzey Irak içinde eritme’ tezi, sosyolojinin duvarlarýna çarparak geri dönüyor.
Çünkü böyle bir karþýlaþmada kimin kimi eriteceði ya da dönüþtüreceði üzerinde hayli ciddi korkularý var Barzani yönetiminin.
Tekrar soralým. Bunlar üzerinde kafa yoruyor muyuz sahiden? Kuþkuluyum doðrusu.