Türkiye’nin icra ettiði politika konusunda Suriye’deki “Kürt yapýlanmasý” ile Irak’taki “Kürt yapýlanmasý” arasýnda irtibatlar kuruluyor ve özetle Türkiye’ye “Irak Kürdistan’ýnda baþta tehdit algýsý ile bir yanlýþ yapýldý ve sonra düzeltildi, þimdi benzeri yanlýþlar Suriye’de yapýlmasýn, yoksa Kürtler tamamen kaybedilir” telkininde-uyarýsýnda bulunuluyor.
Ýlk bakýþta haklý gibi görülen bu deðerlendirmenin irdelenmesinde yarar olduðunu düþünüyorum.
Bu noktada en önemli fark, Irak’taki yapýlanmanýn, evet içerde bir ölçüde Barzani sempatisi bulunmasýna raðmen Türkiye dýþýnda ve Baðdat’la daha entegre bir Kürt varlýðý ile gerçekleþmesidir. Irak Kürdistaný’nýn içerde bir örgütsel karþýlýðý yoktur.
Buna karþýlýk Suriye’deki yapýlanma, tamamen içerdeki bir örgütün uzantýsý tarafýndan ve son gelinen merhalede, tamamen içerdeki örgütün saðladýðý militanlarla yürütülen bir savaþýn ürünü olacaktýr.
Güney sýnýrýmýzda gerçekleþen olayýn Türkiye kamuoyu tarafýndan yeterince görülebildiðini söylemek mümkün deðildir.
Mesela, Doðu-Güneydoðu’nun þu veya bu iline, ilçesine, Suriye’den cenazeler geliyor.
Nasýl bir þey bu?
Bazý gençlerin kafasýna esmiþ, hadi savaþmak için Kobani’ye, Afrin’e, Tel Abyad’a gidelim, þu DAEÞ’e haddini bildirelim mi demiþler?
Yoksa PKK karargahý, Suriye’deki uzantýsý PYD ile ortak savaþ stratejisi oluþturup, Suriye’ye savaþçý takviyesinde mi bulunmuþ?
Þöyle bir durum olsaydý, diyelim PYD Suriye’deki Kürtler tarafýndan kurulmuþ bir örgüt olsun, orada özgürlük mücadelesi versin ve Suriye’de yaþanan bir iç ayrýþmada kendi yapýsýný kursun... Bu durum Irak Kürdistan’ýnda olana benzerdi. O zaman Türkiye’ye kendi dýþýnda meydana gelen bir oluþumda, akraba bir yapýya en azýndan müsamaha ile yaklaþmak ve dostluðu geliþtirmek tercihi düþerdi.
Ancak olan o deðil:
Olan, Türkiye ilgili hesabý bulunan bir terör örgütünün, içerde savaþ halini sürdürürken, bu arada netice alýnmasý daha mümkün hale gelen komþu bir ülkede savaþa giriþmesi ve Türkiye ile ilgili iddialarýný terk etmeden, orayý “elde bir” hale getirmesinden ibarettir. Yani içerdeki silahlý yapýnýn, dýþarýda, Suriye’de kendisine yeni lojistik alan üretmesidir.
Siz Kuzey Irak’tan Türkiye’ye orada diyelim Saddam’la savaþan Kürt gençlerinin cenazelerinin getirildiðini hatýrlýyor musunuz?
Öyle bir þey olmadý.
Çünkü orada evet PKK vardý ama PKK ile Barzani hareketi arasýnda hep mesafe olmuþtu.
Burada ise, Suriye’deki olayý tamamen asýl mücadelesi bize karþý olan PKK yönetiyor.
Güney sýnýrýmýz gerçekten kevgire dönmüþ durumda. Güvenlik birimlerimize soralým: Suriye’den cenazesi gelen Kürt gençlerinin oraya savaþmaya gittiklerinin farkýnda mýydýlar?
Ya da o gençler oraya, kendi kafalarýna esip bireysel tercihlerle mi gittiler, yoksa örgütlü bir gönderme faaliyeti mi devreye girdi?
Bu soruya, Doðu-Güneydoðu’da yýllarca daða genç sevk etme iþinin nasýl icra edildiðine bakarak da cevap verebiliriz? Maalesef güvenlik birimleri daða adam götürme iþinin önüne geçemediler? Þimdi de Suriye’ye adam götürme iþi engellenemiyor. Dolayýsýyla Irak’ta herhangi bir problem anýnda muhatap alacaðýnýz bir “Sorumlu yapý” varken, burada, her þey illegal boyutta ilerliyor ve içerde nasýl silahlý yapý gibi bir fiili duruma mahkum olunuyorsa, Suriye’deki savaþýn, bizden giden elemanlarla yürütülmesi karþýsýnda da bir þey yapýlamýyor.
Geriye yarýnlara yönelik kaygý kalýyor.
Aslýnda bu kaygý, sadece Türkiye’ye has deðil. Bizdeki kimi safdiller ne kadar PYD güzellemesi yaparsa yapsýn, ne kadar PYD konusundaki kuþkularý “Türk milliyetçiliði” hassasiyeti ile mahkum etmek isterse istesin, Barzani yönetiminin de PKK-PYD yapýlanmasýndan Türkiye kadar kaygý duyduðu bir sýr deðil.
PYD týrmanýþýna verilen Amerikan desteðinin, Türkiye ile Irak Kürdistan’ý arasýndaki petrol anlaþmasýna tepkinin ürünü olduðunu görmek için özel stratejik birikim gerekmiyor. PKK, hem Kuzey Irak’taki varlýðý ile hem Suriye’deki yükseliþi ile Kürt yönetimini kaygýlandýrýrken, “Türkiye PYD’ye ebelik yapsýn” talepleri, ancak Türkiye’ye aptallýk rolünü layýk görmek anlamýna gelir.