IKBY Baþkaný Barzani, komþu ülkelerin tavsiye ve telkinlerine, Batý’dan, özellikle ABD’den gelen “þimdi zamaný deðil” uyarýlarýna raðmen geri adým atmýyor.
Referandumu 25 Eylül’de yapacaklarýný, bunun “Kürdistan’ýn baðýmsýzlýðý” demek olduðunu, Baðdat ve Ankara ile iyi komþular olacaklarýný tekrarlýyor.
Bu açýklamalarda birbiriyle çeliþkili iki duygu durum seziliyor.
Ýlki, özerk bölge halkýna ve komþulara güven telkin ediþinde açýða çýkan ve ölçeðini aþan bir özgüven.
Diðeri, aceleciliðin, emin olamamanýn, göze alýnan risklerin büyüklüðünün yarattýðý endiþe.
Þöyle diyor Barzani: “Bu son fýrsat olabilir (...) Bu sorunun tehlikeli olmadýðýný hiçbir zaman söylemedim. Ancak beklemek çok daha tehlikelidir.” (7 Eylül 2017-Rudaw)
Bir yönüyle gerçekçi... Olasýlýklarý biliyor. 90’larýn baþýnda ABD’nin Irak iþgaliyle baþlayan “bölgenin parçalanmasý süreci” sayesinde kazanýmlar elde ettiðini ama þimdi bu refah ve huzurun kaybedilme ihtimalini öngörüyor.
Lakin yüzyýllýk bir hayal uðruna bunu riske ediyor.
Konuþmasýnýn bir yerinde ise Kürt gençlerinin özerklik için ölmediðini, sürecin mutlaka baðýmsýzlýkla sonuçlanmasý gerektiðini söylüyor.
***
Barzani’nin kararlý, net cümleleri arasýna sýkýþmýþ bu vurgular iki ihtimali belirginleþtiriyor.
Ya ABD, uluslararasý kamuoyuna “referandum kararýný (zamanlama açýsýndan) doðru bulmuyoruz” dese de kapalý kapýlar ardýnda farklý konuþuyor ama Barzani yine de (ABD daha önce Kürtleri defalarca yüzüstü býraktýðý için) endiþe ediyor.
Ya da özerk yönetimdeki birikmiþ siyasi-ekonomik sorunlarý, bölge parçalandýkça artan terör çeþitliliðini, etnik-mezhebi farklýlýðýn açtýðý yeni çatýþmalarý alanlarýný ve bu arada Meclis’in bir yýldýr kapalý olmasýnýn, yükselen muhalefetin, referandum için iç hukuki sürecin gerçekleþmemesinin ve eski Barzaniciler-Apocular rekabetinin ABD’nin PKK-PYD’yi partner seçmesiyle aleyhine dönmesinin yarattýðý baskýyý referandum ve baðýmsýzlýk ilanýyla aþacaðýna inanýyor ama bu kararýn ödeteceði bedelleri (Erbil’i “hiç” noktasýna getirmemesi için) yönetmek istiyor.
***
Baðýmsýzlýðýn bedeli ne olur?
Öngörülebilir olanlar; tanýnmama, komþularla iliþkisizlik, Türkiye’nin Habur kapýsýný ve petrol hattý vanalarýný kapatmasýyla yaþanacak ekonomik darlýk ve çýkýþsýzlýk, bölgeyi saran etnik-mezhebi ayrýþma ve çatýþmanýn daha da yayýlmasý, terörün çeþitlenmesi-artmasý, peþmergenin yetersizliði ve Kandil’den sonra Sincar’a da konuþlanan PKK’nýn Erbil’e ortakçý çýkmasý...
Þu an Erbil’in tek destekçisi Ýsrail. Barzani’ye yakýnlýðýyla bilinen Rudaw’da “Ýsrail-Kürdistan iþbirliðinin faydalarýný ve gerekliliðini” anlatan makaleler yayýnlanýyor olsa da Ýsrail son derece kötü bir örnek Erbil için de. Irak Kürtlerini kendi topraklarýnýn hýrsýzý olmaya motive ediyor çünkü iþgalci Ýsrail.
Neticede Kerkük baþta olmak üzere nüfusu Türklerden ve Araplardan oluþan þehirlere Kürt nüfus taþýyarak, nüfus dairelerini içindeki tapu belgeleriyle birlikte ateþe vererek oluþturulan fiili durum, etnik-dini-mezhebi çoðulculuðu Kürt milliyetçiliðine kurban ederek yapýlan yanlýþý doðrulamayacaktýr.
***
Baðdat, Erbil’i örtülü þekilde, Tahran ise açýkça tehdit ediyor.
Ankara ise baþýndan beri tutarlý bir çizgiyi takip ediyor ve son süreçte diplomatik yollarla bu kararýn bölgeye de, özerk bölgeye de hayýr getirmeyeceðini anlatmaya çalýþýyor.
Bu kararý ülkenin bekasý ve sýnýrýndaki istikrarsýz bölgelerin artýþý açýsýndan tehdit olarak görüyor Ankara.
Irak’ýn kuzeyindeki baðýmsýzlýk referandumu Türkiye’yi neden ve nasýl ilgilendiriyor?
Bu baþka bir yazýnýn konusu ama þimdilik –bütün içeriði taþýyan bir nüve gibi- HDP sözcüsü Osman Baydemir’in Rudaw’a yaptýðý þu açýklamayla nokta koyalým: “Güney Kürdistan referandumuna can-ý gönülden ‘evet’ diyorum. Yakýn ve uzak gelecekte Ortadoðu’da hayýr kapýsýný aralayacaktýr. Bir Kürt olarak oy hakkým olsaydý; yeþil sarý kýrmýzýyla sandýða gidip oy kullanýrdým.”