Lafým korkaklara deðil

Silivri’den dönen Radikal’in Ankara Haber Müdürü Ömer Þahin aradý, “3. yargý paketinden dolayý burada bayram havasý var” dedi. Tahliye olacaklarýný düþünüyorlarmýþ.

Bu umutla olsa gerek, çoðu tahliye talebinde bulundu, sýraya girdiler.

Farklý gazete ve TV kanallarý, Silivri sanýklarýnýn eþ ve çocuklarýný ön plana çýkaran duygu yüklü öykülerle umut yelkenlerine kamuoyu rüzgarý pompalamaya baþladý. Mezar yeri bile belli olmayan Said-i Nursi’den Ýskilipli Atýf Hoca’ya kadar binlerce vatan evladýnýn dramatik öykülerine kör kalanlar, Silivri’yi kýble edindiler.

Silivri’den “Che Guevera” çýkarmaya çalýþan Ertuðrul Özkök gibi bir dönemin devrik muktedirleri ise bir adým ileri giderek, hatta aba altýnda Çankaya seçimini göstererek “Ergenekon Affý” istediler.

Gün geçtikçe bu çabanýn, sadece Silivri’yi boþaltmaya yönelik olmadýðý anlaþýldý. Rövanþist duygularla intikam yemini edenler, yaklaþan Cumhurbaþkanlýðý seçimlerine yeni bir istikamet vermek istiyordu.

Dejavu hali...

Týpký 2007’deki Cumhurbaþkanlýðý seçimleri öncesi Cumhuriyet Mitingleriyle oluþturulmaya çalýþýlan hava gibi...

O zaman “Çankaya son kale, vermeyiz” nidalarýyla sokaklarý inletenler, “Çankaya’nýn yolunu kapatýr asla çýkarmayýz” tehdidi savuranlar, þimdi Tayyip Erdoðan’ýn halk tercihiyle Çankaya’ya çýkma ihtimaline karþý her düþmanla saf tutma gayretindeler.

Türk jetini düþüren Suriye’deki Baas rejimine minnet duymalarý, bu rezaletin gerisindeki uluslararasý iradeye þapka çýkartmalarýnýn önemli nedeni, gündelik siyasi hesaplarýn yaný sýra karþý Çankaya planýdýr.

Yeni taktik

Hedef ayný, ama bu kez taktik farklý; tek mevzide doðrudan çarpýþmak yerine deniz misali AK Parti’ye akan farklý hizmet kollarýnýn önüne fitne HES’leri kurarak beslendiði kaynaklarý kurutmak istiyorlar.

Ýtiraf etmek gerekir, giderek psikolojik üstünlük kurmaya baþladýlar.

Þike iddianamesini hazýrlayan Savcý Mehmet Berk’in Ertuðrul Özkök’ü arayarak günah çýkarmaya çalýþmasý ve Aziz Yýldýrým’la flörte kalkýþmasý, ters esmeye baþlayan rüzgarýn savurduklarýdýr.

Son 10 yýlda darbeciler ve çetecilerle mücadelede siyasi otoritenin kararlýlýðýný görmezlikten gelip her hikmeti süper savcýlarda görenler için de ibretlik bir hadisedir.

Yargýyý iyi tanýyanlar bilir; fikir dünyasý sað ve sol ideolojilerden beslenen idealist hakim ve savcýlar bir tarafa, yargýnýn gövdesini oluþturan aðýrlýklý kýsmý ayçiçeði gibi baþýný güneþe doðru çevirir.

12 Eylül 2010 referandumuna kadar arkasýndaki halk desteðine raðmen hükümetle çatýþmaktan geri kalmayan yargýdaki ekseriyetin bu tarihten sonra bir gecede baþkalaþým geçirmesi, bu realitenin sonucudur.

Onun için hep söyledik, söylemeye devam edeceðiz. Darbeciler ve çetecilerle mücadelede asýl olan siyasi otoritenin kararlýlýðýdýr. Kaynaðýný milletten alan güçlü bir siyasi duruþ sergilenmezse, devletin hiçbir kurumu tek baþýna yön tayin edici olamaz.

Kaldý ki, yargý, tek baþýna yapýsý itibariyle toplumsal dönüþümün öncül kuvveti olamaz. Ama demokratik dönüþüm projesine katkýsý inkar edilemez.

2 yýl sonra, sanki yargýda yeni bir yön arayýþý baþlamýþ izlenimi doðuran iþaretlerin çoðalmasý, üzerinde durulmasý gereken hassas bir noktadýr. Bir kýsým hakim ve savcýda, siyasi otoritenin altlarýndaki halýyý çekmeye çalýþtýðý kanaati doðmaya baþlamýþ!

Bu yorumun büyük bir haksýzlýk olduðunu düþünüyorum. Ancak bazý siyasilerin maksadý aþan yorumlarýnýn bu algýya yol açtýðýný belirtmeliyim.

Sanýyorum Silivri’de tahliye umutlarýný besleyen kaynak da bu iklimdir.

Ne deðiþti?

Yoksa darbe davalarýnýn görüldüðü mahkemeler hariç Özel Yetkili Mahkemelerin kaldýrýlmasý ve yargýlama usullerinin yeniden belirlenmesi, ilave olarak adli kontrol uygulamasýnda 3 yýllýk cezai sýnýrýnýn kaldýrýlmasýnýn, davalarý doðrudan etkileyen bir tarafý yoktur.

Eðer hakim takdir yetkisini kullanacaksa adli kontrolle ilgili düzenlemeye gerek kalmadan Aziz Yýldýrým’da olduðu gibi tahliye kararý verebilir, takdir hakkýný aksi yönde kullanacaksa adli kontrol düzenlemesinin karara etkisi olmaz.

Ama Mehmet Berk örneðinde olduðu gibi bazý savcý ve hakimlerde baþ gösteren yalnýzlýk duygusu genel nitelik kazanýr ve kararlara yansýrsa Ergenekon ve Balyoz gibi darbe davalarýnda istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Daha dün Mehmet Berk, Þike Kanunu Meclis gündemindeyken köþe kapmaca oynarcasýna iddianamesini alelacele hazýrlayýp Özel Yetkili Mahkeme’ye sunmuþ, mahkeme de Cumhurbaþkaný Gül’ün ikinci kararýndan önce jet hýzýyla iddianameyi kabul etmiþti.

Kanunun deðiþmesi için çok uðraþtýðýný söyleyerek kamuoyunu yanýltmaya çalýþan savcý, bir iki gün bekleseydi Þike Kanunu’ndan dolayý Aziz Yýldýrým hakkýnda çete davasý açýlamýyordu. O tarihte savcýyla konuþtum, kanun yüzünden morali çok bozuktu.

Aradan geçen 1 yýlda ne deðiþti de bu savcý adeta salya sümük aðlamaklý oldu? “Bu dava hayatýmýzý allak bullak etti. Ben Balyoz davasýnda da çalýþtým. Þike davasýný açtýðýmýz zaman bunun da Balyoz gibi 3-4 ay konuþulup biteceðini sandýk. Ama yanýlmýþýz. Bunun böyle bir noktaya geleceðini hiç tahmin etmedik” demeye baþladý?

Yoksa “Bu komployu kuran, yürüten polis, savcý ve hakimler cezaevine girecek” andýndan mý etkilendi?

Ne oldu da, Nedim Þener’den “Derviþ”, “Ahmet Þýk’tan “Devrimci”, NATO müteahhidinden “Che Guevera” yaratmak isteyenlerin rüzgarýndan gribe tutuldu?

Lafým korkaklara deðil, yürekli tüm savcý ve hakimlere bu köþeden sesleniyorum: Ýnanan insan için ölüm bile yenilgi deðildir.