Lafla, bu peynir gemisi yürümez

Fatih Terim; Ukrayna maçý sonrasýnda, “Kendi kafasýna göre” oynadýðý gerekçesiyle, Emre Mor’a nasihatlerde bulunmuþtu. Takým oyununa dönmesini, (Cenk Tosun’u kastederek) ileri ucu pas ve ortalarla beslemesini istemiþti. Ama Ýzlanda maçýna çýkýldýðýnda, ortada Cenk Tosun yoktu... Sahaya santraforsuz çýkmýþtýk. Nasihat mý, tembih mi, emir mi, taktik mi; ne olduðu anlaþýlmayan uyarý havada kaldý.

 Biz maça oynamak için deðil, oynatmamak için çýkmýþtýk. Bunu da teknikle, beceriyle, sistemle deðil; dandunla yapýyorduk. 20. dakika civarýndaki (Devrenin ilk ve tek) ataðýmýzda; organize gelmiþtik. Zincirleme devam eden ataðýmýzda, hem Volkan hem Emre Mor’la ciddi bir rahatsýzlýk vermiþtik. Ýzlanda o andan itibaren, üzerimize gelirken iki kez düþünmeye baþladý. Ama kýsa sürdü... Çünkü biz arkasýný getiremedik. Bunu bir kaç kez tekrarlayabilseydik, o kadar da kolay teslim olmayacaktýk. Rakibimiz, devre sonlarýna doðru yeniden tempo yükseltince, bu kez o baskýnýn altýnda ezildik. Seri gollere teslim olduk.

***

Ýzlanda ekibi fizik olarak o kadar güçlü ki; ikili mücedelede düþtükleri bir anda, adam yerde yatarken orta yaptý ve geliþen pozisyonu kornerle zor kurtardýk. Benzer fizik gücüne sahip olan ve ligde bu yönde çok önemli bir geliþme gösteren Tolga Çiðerci’nin ilk onbirde olmamasý, þaþýrtýcýydý.

Maçýn ikinci yarýsý, Ukrayna maçýnýn ikinci yarýsýndaki silkiniþimize benzemedi. Atak, hýrslý, hýzlý ve etkili olan taraf gene Ýzlanday’dý... Bizim býrakýn sonuç alacak, tehdit unsuru olacak kadar bile canlanýþýmýz/silkiniþimiz/ isyanýmýz yoktu. Çaresizleri oynuyorduk. Adamlar son bir kaç yýldýr, en rahat maçlarýný çýkardý.

Bakalým Fatih Terim; gene aðzýnýburnunu tuhaf þekillerde oynatarak, bir kez daha kendini nasýl haklý çýkartacak kelamlar edecek. Merak ediyorum.