Laiklik gerginlik alanıdır, gerginlik son bulmalıdır!

Dün gazetemizde köşe komşularımızdan bir arkadaşımızın hayli duygusal bir yazısı yayınlandı.

Başlangıçta makul öngörülerini sıralamış sonra sözü öfkelendiği birine getirmiş.

Anlaşılan o birine hayli öfkelenmiş ki genelleme yaparak ‘Laiklikle uğraşmayın’, ‘Düşün yakasından’ gibi emir (!) cümleleri kurmuş.

***

Daha önce bu köşede laikliğin cumhuriyetin kurucu ilkeleri arasında olmadığını ve anayasada da bulunmaması gerektiğini yazmış birisi olarak bu makaleye kısaca temas etmek istedim.

Amacım bir polemik başlatmak değil, fikirlerimi söylemek.

Yıllardır ülkenin yeni bir anayasaya ihtiyacı tartışılırken, birileri darbe ürünü anayasanın ilk dört maddesi tartışılamaz diye dayatma yaparken ben her konunun tartışılması gerektiğine inananlardanım.

***

Dostumuzun “Bu ülke, cumhuriyet yıllarında iddia edildiği gibi “dinsizleşseydi”, Menderes, Demirel, Özal, Erbakan, Erdoğan başka ülkeden mi ithal edildi” sorusuna hayret ettim.

Tek parti döneminde batılılaşma adı altında milletin dininden ve kültüründen uzaklaştırılması, Türk musikisinin bile yasaklanması hele dini eğitimin ne gibi baskılara maruz kaldığını bilmiyor olmasını düşünmek bile istemem.

Ben cumhuriyetin ilk yıllarında babası camide Kuran öğrenirken jandarma baskınına maruz kalmış, dedesi çocuklara Kuran öğrettiği için tutuklanıp yargılanmış ve mahkemeye suç delili olarak elif cüzleri sunulmuş bir ailenin çocuğuyum.

Menderes, Özal ve Erbakanbabamın kuşağıydı ve onların milli ve manevi duyguları cumhuriyetin ilk yıllarında aldıkları eğitim sonucu değil almadıkları eğitim ve gördükleri baskıya tepkinin sonucudur!

Onlar sistemin bozuk imalatıdıydılar.

Sistemin doğru imalatı Ecevit, Baykal, Kılıçdaroğlu, Evren, Sezer, Bir ve benzerleridir.

Ve milletin onlara dolayısıyla düşüncelerine teveccühü de her seçim sonucunda tekrarlanıp duruyor!

***

Laiklik bu ülkede tartışma ve gerilim alanlarından biridir. Bu alanın ıslahı ve gerilimin izalesi şarttır.

Hatırlıyorum LDP Genel Başkanı iken Besim Tibuk bey bu gerçeği cesaretle dile getirmiş ve laiklik kelimesinin bile hoşgörü ile değiştirilmesini teklif ederek mantıklı bir görüş ortaya atmıştı.

Fakat duyarlılığa bakınız ki, laiklik denince birilerinin tabusuna dokunulmuş gibi feveran ediliyor.

Biz bütün dini inançların saygı gördüğü özgür olduğu baskı yerine devlet tarafından özgürlüğünün himaye edildiği bir sistemi zaten laiklik ortaya çıkmadan uygulamış ve laikliğin ötesinde bir din özgürlüğünü sonuna kadar hayata geçirmiş bir medeniyetten geliyoruz.

Mesela, Ladik’te Pazar günleri kurulan halk pazarı, beldedeki Hristiyanların ibadetlerini olumsuz etkilediği için pazar gününü değiştiren bir hoşgörü iklimini hakim kılmış geçmişimiz var. Örnekler saymakla bitmez.

Her dinden insanla asırlar boyu birlikte yaşama bilinciyle ayakta kalmış bir medeniyete sahibiz.

Bir de bugünkü laik Avrupa’nın müslümanlara yaklaşımına bakınız.

***

Demokratik bir cumhuriyeti savunuyoruz.Ama uzun yıllar din savaşları yapmış Fransa’nın ihtiyacından kaynaklanan laikliği aynen almamızın da bir gereği yok.

Ben din karşıtı uygulamalarıyla anıldığı için laiklik kelimesinin bile anayasada yer almasına muhalefet edenlerdenim.

Ama madem din, inanç, ibadet ve ifade özgürlüğü söz konusu, o zaman bu kelimeden ne kastedildiği açık seçik bir şekilde hiçbir savcının, hâkimin, amirin memurun saptıramayacağı bir şekilde tarif edilmelidir. Bu sağlanmalıdır!

Herkesin kendi düşüncesine göre bir laiklik tarifi yaptığı ülkede laiklikten hayır gelmez.

Onun için tarihi konular bir kenara, laiklik tartışılmalıdır aziz dostum.